................ KORKU - 2

541 165 150
                                    


Fazlı Kayayurt: Beni bugün sakın arama. Tırı da geri gönder patron yeni mal istemiyorum dedi.

Şenol Aykan: Tır yola çıktı bile.

Fazlı Kayayurt: Patron istemiyor diyorum. Şoförü ara geri döndür.

Şenol Aykan: Aklını mı kaçırdın?

Fazlı Kayayurt: Sen ölümüne mi susadın asıl? Tüm haberlerde bizim şirket var. Yakayı ele veririz.

Şenol Aykan: Patrona sözüm var. Her ne olursa olsun mal gelecek dedi.

Fazlı Kayayurt: Senin aptallığın yüzünden hepimiz yanarız oğlum.

Şenol Aykan: Patron arıyor. Sonra konuşuruz bekle beni.

Bunlar, 30 Mart 2017 tarihli konuşmalardı. Patron diye bahsettikleri kişinin babam olduğu fikrine kapıldığım sırada, başka tarihli bir konuşmaya geçtim.

Şenol Aykan: Gelen malları n'apayım?

Fazlı Kayayurt: Depoya gidecek. Her zamanki gibi.

Şenol Aykan: Depo şefi almam dedi.

Şenol Aykan: Patronla konuşup dönüyorum sana.

Bu kısa konuşmanın tarihi 15 Nisan 2017 idi.

Şenol Aykan: Patronla konuştun mu? Ne dedi?

Fazlı Kayayurt: Plana aynen devam.

Şenol Aykan: Tamam.

30 Temmuz 2017 tarihli bu konuşmada bir şey dikkatimi çekti. Mesajlar arasında bir saatten fazla vardı. Bunu fark edince diğer mesajlara da baktım, tüm konuşmalarda adamın Fazlı amcayla mesajları arasındaki saat farkı göze çarpıyordu. Adam mesajlara hızlı dönmüyor olabilirdi, bunun üzerine karşısındaki de onun geç yanıt vermesini beklemediği için cevapların gecikiyor olması olasıydı. Mesajlaşmalar arasındaki zaman farkını kıyaslamak için Şenol Aykan'ın başkalarıyla konuşmalarının kayıtlarına baktım. Telefonundaki diğer konuşmaları, eski eşi ve yakın olduğunu tahmin ettiğim iki ayrı arkadaşıyla yapmıştı. Konuştukları havadan sudan, sıradan konulardı ancak adam en saçma mesaja bile dakikasında geri dönüş yapmıştı. Gerçek avazı çıktığı kadar bağırıyordu, kulaklarımı tıkamak yerine onu diğerlerine dillendirmeyi tercih ettim.

Emir'e döndüm, "Bilmem gerekiyor," diye lafa girdim. Tam da o anda, ilgisini çekmeyi başarmış olmalıydım ki yayıldığı koltukta yavaşça dikleşti ve sağ elini, ensesine götürerek bana kulak kesildi. "Sana bunları kim verdi?"

"Ne önemi var?" dedi keskin sesiyle.

"Önemi var çünkü bu konuşmalar silinmiş," dedim bir çırpıda. "Belki bu bilgilerin hiçbiri doğru değildir."

Kaşlarını çatıp dudaklarını birbirine bastırdı ve bir bana bir önümdeki kağıtlara bakarak bir süre düşünmek için sessiz kalmayı tercih etti. Sonra tekrar konuşmak için dudaklarını aralayınca, ensesindeki elini yanına indirdi.

"Polis tanıdıklarım var. Efe, benim adıma gidip onlardan aldı."

"Polis veri silemez." dedim şüpheyle karışık bir sesle.

Her zamanki kayıtsızlığıyla sigarasından son nefesi çekti. İçine hapsettiği dumanı geri üflemesinin ardından, viskisinden bir yudum aldı ve "Sana bir şeylerin silindiğini düşündüren ne?" diye sordu.

"Mesajlar arasındaki saat farkı," diye cevap verdim. "Fazlı Kayayurt, bu adam babamın yakın arkadaşı. Üç sayfa kadar konuşmuşlar ancak onunla konuşmalarında bir tuhaflık var."

SOLUKSUZ #OlumculBirOyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin