sabah olduğunda hyunjin, yanında yatan oğlunu uyandırmadan kahvaltıyı hazırlamaya gitmişti.
"günaydın joonseo. sana bir süprizim var bugün."
elini yüzünü yıkayıp mutfağa dalan oğluna söyledi.
"ne süprizi?"
"bugün minho abinlerde kalıyorsun."
yemek yemek üzere koltuğa oturduğunda küçük elleriyle saçlarını düzeltti.
"ama ama onlarda neden kalıyorum ki? jeongin abide kalayım."
elindeki kahvaltı tabağını oğlunun önüne koydu. "olmaz. onun işleri varmış."
"tamam baba."
kahvaltılarını yaptıktan sonra üstlerini değiştirip sabahın köründe minholara gittiler.
eve vardıklarında kapıyı açan saçları dağınık minho olmuştu.
"şey, uyandırdıysam kusura bakmayın."
"yok kanka ne uyanması, keşke hazreti isa'nın doğumunda bıraksaydın çocuğu. ulan saat yedi!"
"sabah sabah bağırma! çocuğa iyi bakın. sakın kötü şeyler öğretmeyin. size güvenmek istemiyorum ama yaparsınız siz. hem ileride çocuk falan sahiplenmek isterseni-"
"tamam hyunjin anladım ben orasını. joonseo naber lan?"
joonseo'yu endişeli bir şekilde orada bıraktıktan sonra tekrar evine döndü.
"acaba jeongin'in kapısını çalsam mı? uyuyor mudur? dün erken yatmıştı ama. çok mu sıkıyorum acaba çocuğu?"
küçük koridorda iki kapı arasında sıkışmış gibiydi. kapıyı çalıp çalmamak konusunda kararsızdı. saate baktı. sekize geliyordu. okul günü de değildi hem. uyanmıştır diye düşündü.
kapıyı çaldığında saçları daha demin evine gittiği minho'nun saçlarına nazaran daha az karışık olan jeongin açmıştı.
"hyung?"
"jeongin kusura bakma sabah sabah rahatsız ettim ama, felix parti yapacakmış. ben de seni çağırmak istedim yalnız gitmeyeyim diye. benimle... gelmek ister misin?"
"parti mi? olur! ama bir dakika joonseo?"
"minholara bıraktım."
kafasını sallayan jeongin hyunguna birkaç dakikaya hazır olacağını söyledi. hyunjin beklemeye başlamıştı.
çok uzun sürmeden hazır olan jeongin dışarı çıktığında üzerinde gri bir sweatshirt altında da açık renkli boyfriend tarzı kot pantolon vardı. hyunjin, onun bu şirin tarzını çok seviyordu. saçları ise her zamanki gibi pofuduktu. hyunjin ise bordo renk boğazlı altına da siyah pantolon giymişti.
aşağıya inip arabaya bindiler. araba çalışmaya başladığında hyunjin de konuşmaya başladı.
"hiç partiye gitmiş miydin?"
"arkadaşlarım yapardı ama ben hiç gitmedim."
arabayı oldukça dikkatli sürüyordu. "gerçekten mi? o zaman bu senin için bir ilk olacak. ama seni uyarıyorum asla içkilere dokunmak yok. sakın içme. izin vermiyorum."
kaşlarını çatan jeongin sinirini bozan adama döndü. "nedenmiş o?"
"çünkü öyle. kesinlikle içki içmek yok."
"hyung ben senin kardeşin veya oğlun değilim! hem ben 19 yaşındayım, yani içebilirim."
arabayı düz yolda sürerken hızını arttırmıştı. "sen bana karşı mı çıkıyorsun? içmek yok dedim, zararlı hem öyle şeyler."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
little me | hyunin
Fanfiction[tamamlandı] "seni de baba olunca görürüz jeongin bey!" ☁️ hyunin, 150320 - 180520