otuz dokuz

6.3K 752 1K
                                    

hyunjin bir hafta boyunca en yakın arkadaşlarıyla, annesiyle ve sevgilisiyle bolca vakit geçirmişti. kelimenin tam anlamıyla hayatının son günlerini yaşıyormuş gibi yaşamıştı.

bu sırada jeongin'in annesine sevgili olduklarını açıklamışlardı. jeongin'in annesi hyunjin'i kendi oğlu gibi gördüğünden ve oğlunun her zaman mutlu olmasını istediğinden onları sonuna kadar destekleyeceğini söylemişti.

jeongin'in annesini kendi annesiyle tanıştırmış ve o haftaya denk gelen anneler gününde ikisini özel olarak yemeye götürüp onlara hediyeler vermişti.

bu sırada, babasının şirketinin çok geçmeden iflasa geçtiğini öğrenmişti. o zamanlarda aldığı en güzel haber buydu.

ama artık ayrılık vaktiydi.

amerika'ya varacak uçak sabah 10'da kalkacaktı, bunun için sabah 6-7 gibi evden çıkması gerekiyordu.

geride bırakacaklarını düşünerek erken saatte uyuyan jeongin'in evine anahtarla girip odasının kapısını açmıştı.

uyuduğunu görünce ilk olarak rahatsız etmek istemedi, ancak onunla son saatlerini geçireceği için ona veda etmeye gelmesinin daha akla uyar olacağını düşündü.

yanına yaklaşıp yorganını çekti.

"jeongin."

hareket dahi etmediğinde ufakça omzunu ittirdi.

"bebeğim, uyandırmak istemezdim fakat birazdan yola çıkacağım. istersen uyumaya devam et ve uykunu al ama seni görmeden gitmek istemem."

gözlerini ovuşturarak uyandı miniği. dediklerini uyku sersemi olarak duymuştu. gözlerini açmaya çalışarak karşısında duran adama baktı.

"seni uğurlamaya ben de geliyorum. beni bekle, giyineyim çıkarız."

ayaklarını yere basıp kafasını kaldırdı. "eşyalarını tamamen hazırladın mı? unuttuğun bir şey var mı? arkadaşlarına haber verdin mi?"

dediklerinin hepsini onayladı. "evet, hepsini yaptım."

odadan çıkıp giyinmesini bekledi. bu sırada jeongin'in evine bir kez daha göz gezdirdi. evin her bir köşesinde onunla olan anılarını görüyordu. mesela koltuğa bakınca joonseo'nun onun kucağında uyuduğu zaman, kapıya bakınca onu gülümseyerek yollaması, mutfağa bakıncaysa annesinin ona yolladığı yemekleri kendisi ve joonseo için hazırlayışı gözlerinin önüne geliyordu.

tüm bunlar aklından bir film şeridi gibi geçerken odanın kapısı açılmış ve içeriden üzerinde farklı kıyafetlerle jeongin çıkmıştı.

"hazırsan çıkalım."

uykulu bir şekilde gözlerini kırpıştırırken kafa sallamıştı.

büyük olan hazır olan bavulunu ve çantasını dışarıda duran arabanın bagajına koydu. hava karanlıktı ancak aymaya yeni yeni başlamıştı.

arabaya atlayıp havaalanına doğru gittiler. jeongin uykusunun bölünmesi yüzünden hyunjin'in yanındaki koltukta uyukluyordu. sevgilisi onu ellemedi, uykusunun olduğunu biliyordu ve oraya ulaşana kadar uyumasına izin verdi.

havaalanına uzun süren bir yolculuk sonrası ulaşmışlardı. jeongin de arabanın durmasıyla beraber uyanmış ve sevgilisini uğurlamak üzere arabadan onunla beraber ayrılmıştı.

havaalanına ilk defa geliyordu. kocaman girişinden içeriye girerken üst kontrolü yapılmıştı. sabahın erken saatlerine rağmen içerisi oldukça kalabalıktı ve her çeşit insan kaynıyordu. bu nedenle havaalanı oldukça gürültülüydü.

little me | hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin