hyunjin gözlerini araladığında gördüğü ilk şey beyaz olan gardroptu. daha sonrasında arkasına döndü ve mışıl mışıl uyuyan jeongin'i gözledi.
yumuşak yataktan ayrılıp ayılmaya çalıştı. bunu yaparken oldukça sessiz olmaya özen göstermişti çünkü jeongin'i uyandırmak istemiyordu.
duvarda asılı olan saattin 7.14'ü gösterdiğini görünce bu kadar erken uyandığına şaşırmıştı, çünkü normalde hayvan gibi uyurdu. işe gitmesine de daha çok olduğunu aklına koyup jeongin'in yanına ilerledi. o gün okulu yoktu ve bu yüzden onu uyandırması gerekmiyordu.
jeongin'in yanına oturmak istedi. bunun için oldukça yavaş ve sessiz olması gerekiyordu. en ufak ses bile onu uyandırabilirdi.
jeongin'in yatağının ucuna oturdu. yataktan sessizce bir gıcırdama gelse de bu onu uyandırmaya yetmezdi.
ellini gözlerinin önünde düşmüş saçlarına götürdü. birkaç tutamını parmaklarıyla geriye ittirdi. saçlarındaki ellini yanağına indirip baş parmağıyla yanağını okşadı.
"keşke bunları uyanıkken de yapabilsem."
yavaşça eğilip yanağını öptü.
chan kapıyı gürültülü bir şekilde açtığında refleks olarak oraya döndü.
"yakaladım!"
"chan! az yavaş girseydin! jeongin'i uyandıracaksın!"
"ayak seslerini duydum! sen neden uyanıksın? sabahın köründe ne işin var? git zıbar!"
ayağa kalkıp jeongin'i işaret etti. "uyanacak!"
sesinin tonunu biraz daha kıstı. "soruma cevap ver!"
"ulan uyandım işte ne sorusu!"
"bağırmayın kafamın dibinde." jeongin ikisinin sayesinde uyanmıştı.
"al işte uyandırdın!"
birbirine girmiş saçlarıyla kafasını kaldırıp sabahın köründe tartışan iki manyağa baktı.
"sabah sabah neyin tantanası bu? bugün tartışmayın bari ya."
"bugün gidiyoruz zaten. hazırlan jeongin."
diğer ikisi aynı anda sordu. "nereye?"
"birkaç gün daha kalamaz mıydınız?" dedi chan ardından.
"yeterince misafir olduk. ayrıca kiracı kapıya çoktan dayanmıştır."
"tamam o zaman. ben kahvaltıyı hazırlarken siz de eşyalarınızı toparlayın. erkenden çıkarsınız."
öyle de olmuştu. ikisi eşyalarını toparlarken chan kahvaltıyı hazırlamış, sonrasında beraber kahvaltı yapmışlardı. üzerlerini değiştirdikten sonra evden çıkmışlardı. evden ayrıldıklarında saat 07.48 idi.
arabaya doğru giderken hyunjin jeongin'in üzerindeki sweatshirtü fark etti.
"jeongin, bu benim sweatshirtüm değil mi?"
kendi üzerine baktı. "ah, evet! yatağının kenarında unutmuşsun. eşyalarını koyarken düşmüş olmalı. ben de beğendiğim için giymek istedim. sorun olur mu?"
"hayır hayır, benim için kusuru yok. hatta senin bile olabilir."
"olmaz öyle, ben sonra sana veririm hyung."
tebessüm etti. "pekala minik."
arabaya geçtiler. sabah erken saatlerde çıktıkları için yollar biraz daha tenhaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
little me | hyunin
Fanfiction[tamamlandı] "seni de baba olunca görürüz jeongin bey!" ☁️ hyunin, 150320 - 180520