"ama.. sen... nasıl..?"
jeongin hyunjin'in yanına geçti. o da neye uğradığını şaşırmıştı ve hem korktuğu için hem de hyunjin'in ondan daha çok korkup şaşırdığını bildiği için elini sıkıca tuttu.
"evet, ölmedim. bu arada.." yanındaki adamı gösterdi. "nişanlım."
adam sinir bozucu bir şekilde güldü. "merhaba."
hyunjin kendine gelmeye çalıştı. korkusunu azaltmak için babasının ona her şeyi yapabileceğini hatırladı. daha önce yaptıklarını düşündü.
ardından anlatmaya devam etti eski eşi. "kaçtım senden hyunjin. gittim. çocuğu da bırakıp gittim. ve babanla seni öldüğüme inandırdık. babanın bana verdiği parayla istediği şeyleri eline vermiştim. ve o parayla kendime başka bir hayat kurdum."
jeongin'in elini daha da sıktı. "nasıl nişanlandın..? eğer ölmediysen... biz bâlâ.."
"baban dava açmıştı, hatırlamıyor musun? ölen birine dava açılır mı? ama baban saçma sapan bir gerekçesiyle dava açtı ve ayrılmamızı sağladı. bunu anlamayacak kadar aptalsın değil mi? hepsi bir oyundu."
"mezar.."
güldü. "sahte bir mezar yapmak bu işin en kolay yeri hyunjin."
hyunjin tüm hayatının koskoca bir yalandan ibaret olduğunu anladı. öldüğü sandığı kadının tekrar karşısına çıkmasının artık en son acısı olacağına inanmıştı. korkusu ve donuk ifadesi hiçbir şekilde değişmedi.
dakikalarca anlamaya çalıştı. yıllardır mezarını ziyaret ettiği kişi, yaşıyordu. karşısında duruyordu. onu kandırmıştı. oğlunu bırakıp gitmişti. ve bunların hepsini para için yapmıştı. babası... onu kendi eliyle öldürse belki daha az canı yanardı ama bu yaptıkları onu resmen acıyla bitiriyordu. belki de bu yüzden onu öldürmek yerine tüm bunları yapıyordu.
hiçbir şey demeden kadını ve nişanlısını izlerken oğlunun meleksi sesini duydu.
"jeongin abi! ben geldim!"
jeongin, hyunjin'in elini asla bırakmadan yarım bir şekilde döndü.
"hoşgeldin joonseo." elinden geldiğince gülümsemeye çalışmıştı.
yanına ulaştığında küçük çocuk jeongin'in kıyafetini çekiştirdi.
"jeongin abi, bunlar kim?"
hyunjin biraz sonra yaşanacakları bilerek kendini tüm olacak şeylere teslim etti.
"adın joonseo mu?" dedi kadın. yüzünde hiçbir merhamet göstergesi yoktu.
"siz kimsiniz?"
"ben.." dedi gözlerine bakarak. "annen."
jeongin diğer eliyle joonseo'yu tutarken hyunjin'e baktı.
"annem mi?" sunyeon'un yanına gidebilmek için jeongin'in elinden kurtulmaya çalıştı.
"bırak." dedi hyunjin oğlunu işaret ederek. "bırak gitsin..."
kırmızı saçlı olan bir şey demeyerek küçük çocuğun elini bıraktı.
annesine koşarak sarıldı. "anne! annem gelmiş! annem gelmiş! anne! seni çok özledim!" ağlamaya başlamıştı.
"anne! nerelerdeydin! seni çok özledim... anne..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
little me | hyunin
Fanfiction[tamamlandı] "seni de baba olunca görürüz jeongin bey!" ☁️ hyunin, 150320 - 180520