38.Bölüm

4.9K 287 139
                                    


"Eğleniyor musunuz?"

"Neeeeee duyamıyorum?"

"Eğleniyor musunuz diyorum."

"Çok yüksek sesler duyamıyorum seniiii."

"Ayaz ben senin kulaklarını sssss. Bunu duydun mu?"

"Çok net duydum Aselciğim."

Ayaz'ın anından ayrılıp bizim okuldaki insanların yanlarına gittim.

"Oooo Aselcim çok güzel olmuşsun bugün."

"Teşekkür ederim Akın sende fena değilsin." Bunu söylediğimde ağzının kenarı yukarı doğru kıvrıldı. Son olanlardan sonra nasıl bu kadar rahat davranabiliyordu?

"Yaaa kızım iyi ki doğmuşsun." diyip sarılan Buse'ye karşılık verdim şimdi de görüş açıma Atlas takıldı doğrudan bana bakıyordu. Yüzümdeki ifadeyi bozmadan gözlerimi ondan aldım. 

"Neyse ben birazda diğerlerinin yanına gideyim görüşürüz."

"Görüşürüz ama değil mi? Bana bir dans borcun olsun." dedi Akın açıkçası bunu beklemiyordum ama bir danstan bir şey olmazdı ama değil mi? 

"Hmmmm peki. Sana bir dans borcum var."

Neredeyse herkesin yanına gidip onlarla selamlaştıktan sonra yorulmuştum ve bizimkilerin oturduğu masaya doğru ilerledim. 

"Ay biraz oturmam lazım çok yoruldum. Belis nerede?"

"Bak geliyor o da."

"O değil de pasta ne zaman kesilecek."

"Of Kuzey cidden açsın aç."

"Napıyım kızım doğum günlerinin en güzel yanları hediye ve pastadır."

"Tamam 10 dakika sonra keseriz o zaman."

Koltuğa oturup Ayaz'ın kolları arasına aldım kendimi. Hemen yanımda da Atlas oturuyordu ve şuan gözü başka hiçbir yere bakmadan doğrudan bana bakıyordu. Ona bakıp gülümsedim o da yarım yamalak gülümsemişti. Ona gerçekten de eskisi gibi bakamıyordum. Ne yapmalıydım? 

Bu düşünceyle beraber Ayaz'a biraz daha sokuldum. Hayal'in yanımıza Eray'la gelip "Biz sevgili olduk." diyene kadar öyle kaldım. Bundan yararlanan Kuzey'in "Hadi bunu pastayla kutlayalım." demesiyle beraber kalktık ve pastanın etrafına insanları topladık. Mumları üfleyip pastayı kestik. Çok kalabalık bir insan grubu vardı. Tabi ki ne kadar insan o kadar hediye demekti önümüze çok fazla hediye paketi yığılmıştı. Oradan kurtulmak kolay olmamıştı. Herkes pastayı yerken yanımıza gelen Akın, Atlas'ın yerinde kıpırdanmasına neden olmuştu, rahatsız görünüyordu. 

"İyi eğlenceler arkadaşlar."

"Sana da Akın naber ya uzun zamandır görüşemiyoruz antrenmalara da gelmiyorsun." dedi Ayaz.

"Ufak aksaklıklar yaşadım da bu hafta dönüyorum sahalara ." Akın bunu söyledikten sonra Atlas büyük bir kahkaha attı. 

"Ay kardeşim ne oldu önemli bir şey değildir umarım." dedi Atlas.

Belis bunu duyunca Atlas'ı cimcikledi Atlas 'ne var' anlamında kafasını sallayınca Belis kulağına eğilip bir şeyler söyledi ve Atlas ciddileşti. 

"Neyse ben daha konuyu uzatmadan söyleyeyim. Dans borcumu almaya geldim." dedi ve bana bakarak ekledi. "Doğum gününün en güzel kızından." Elini bana uzattığında Atlas bu sefer yerinde gergin bir şekilde kıpırdandı. Onun elini tutarak ayağa kalktım. Atlas'ın az önceki dalga geçer halinden eser yoktu burnundan soluyordu. Hayal ona destek verir gibi bir şeyler söyledi. Atlas hala rahatlamış gözükmüyordu. Kıskandığını görünce Akın'a biraz daha yaklaştım ve belimden tutan Akın'a izin verdim.

Bizimle beraber Eray ve Hayal, Belis ve Onur'da dansa kalktı. Kuzey boş durmadı ve Elif'i dansa kaldırdı içimden sinsice gülerken bu sefer de bir hamle Ayaz ve Açelya'dan gelmişti bu parti gitgide eğlenceli oluyordu. Yüzüme sinsi bir gülüş takındım ve küçük adımlarla dans etmeye başladık bizimle beraber çoğu kişi dans etmeye başlamıştı. Biraz sonra gözlerim Atlas'a kaydı yaaa kıyamam tek başına oturmuş bizi izliyordu. Bir dakika ne? Atlas ayağa kalkarak kapıya yöneldi ve oradan çıktı. Onun peşinden gitmem gerekiyordu bu yüzden Akın'dan özür dileyerek Atlas'ın peşinden dışarıya çıktım. Nasıl bu kadar hızlı yürüyordu bu ya? Ona yetişmek için adımlarımı hızlandırdım ama topuklularla bu hiç de kolay olmuyordu. Bir süre sonra kayalıklara oturmuş bir şekilde Atlas'ı gördüm ve adımlarımı yavaşlatarak yanına gittim beklemediği bir anda "Atlas" dedim ve sustum. Sesimle beraber irkildi ve bana şaşkın gözlerle bakmaya başladı. 

"Parti daha bitmedi?" diye soran gözlerle ona bakınca omuz silkti ve tekrar gözlerini denize çevirdi. Zorlukla kayalıklara çıkıp onun yanına oturdum. Havalar daha ısınmamıştı bu yüzden kollarım üşüyordu ama bunu ona belli etmedim. Tekrar gözlerimi ona çevirdim hala gözleri denize bakıyordu. İçimdeki süren ikilem aklımı da kurcalıyordu. Acaba o olduğunu bildiğimi söylemeli miydim? 

"Atlas anonimin sen olduğunu biliyorum." içimdeki kargaşadan 'söylemelisin' daha baskın çıkmıştı. Söylediğim şeyle beraber Atlas bir anda ayağa kalktı gözleri yerinden çıkacakmış gibi bana baktı. "S-sen nas-nasıl?" kekeleyerek konuşmuştu. 

"Atlas sakin ol ve otur." hala sakin görünmüyordu ama oturdu. 

"Iııı şey ne desem bilmiyorum ama Asel yani öyle bir şey yok saçmalama."

"Kendi kulaklarımla duydum inkar etme."

"Anlamıştım o zaman duyduğunu."

"Yaaani?"

"Özür dilerim."

"Gerek yok."

"Nasıl gerek yok seni çok üzdüm." 

"Olabilir bunun senden intikamı alınacak ama şuan sarılmamız gereken konular var."

"Ne?" Ne olduğunu anlamasını beklemeden kollarımı ona sardım. Hala konuşmuyordu şok olmuştu ama sonunda kollarını bana sardı. 


İKİZ (TEXTİNG)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin