Kavga dolayısıyla okula geç kalmıştık.Koşarak yetişmeye çalıştık.Sınıfın kapısını tıklatıp içeri girdik.Gül,koşarak yerine geçti.Sınıftaki boş yer Barışın yanıydı.Bana gülümseyip çantasını kenara çekti.Ben de daha fazla dikkat çekmemek için yanına geçtim.Dersin ortasında Barış defterime bir şey yazdı.
"Özlettin kendini."
Cevap vermedim.Bana bakıp umutla cevap bekleyen Barışın ise yüzü düşmüştü.
"Küs müyüz?"
Cevap verme gereği duydum.Onu suçlu hissettirmeye hakkım yoktu.
"Ders dinleyelim."
Heyecanla yazdı.
"Sonra konuşuruz değil mi?"
Kafamı sallamakla yetindim.Yüzü güldü.Ah be Barış bilmiyorsun ki saf kalbime zarar veriyorum.Sen üzülme kendini suçlu hissetme diye.
Ders zili çalınca Barış ayaklandı.
"Kahveye ne dersin?"
Ayaklanıp kafamı salladım.İkimiz sınıftan çıktık.Kantine kadar hiçbir şey konuşmadık.
Bir masaya oturttu beni.Kendisi ise kahveyi almaya gitti.
Sonra da masada karşıma oturdu.Kahvesi ile oyalanıyordu.
Kafasını kaldırmadan sordu.
"Seni kırdım mı?"
Derin bir nefes aldım.
"Galiba...Kırmadın.Ben kendimi kırdım."
"Suçlu hissetmeyeyim diye kendini suçlu hissetme olur mu?"
"Bak Barış,ben çok şey yaşadım şu bir ay içinde.Dışarıdan nasıl görünüyorum bilmiyorum ama ben çok güçlü biri değilim.Hiç de güçlü bir kız olamadım zaten."
Konuşmamı yarıda kesip dolmak üzere olan gözlerimi kontrol etmeye çalıştım.
"Kendimi sevmeyi bilemedim ben.Saf kalbim çok çabuk kanar sevgiye..."
Cümlemi tamamlamaya çalışırken omzuma bir el dokundu.
"Aden."
Kafamı kaldırıp baktığımda ise gözlerim yeşil gözlerle buluştu.
"Tuna."
"Koçluk yapmaya geldim.Hadi gel benimle "deyip kolumdan tuttu ve kaldırdı.
Bahçede yürümeye başladık.
"Neden konuşmamızı bölme gereği duydun?Sen böyle şeyler yapacak biri değilsin."
Cümlemden çok memnun kaldı.Gülümsemesi yüzüne yansıdı.
"Konuşmada hevesli miydin?"
Hayır,be yeşil göz.Çok canım yanıyordu.
"O masada çok rahatsız hissediyordun.Bu çok belliydi.Yaranla oynamaya ve onu kanatmaya devam ediyorsun.Aden,yapma.İleriye bak artık.Arkana bakmaya devam ederken önündeki engelleri göremezsin.Tökezler düşersin.Yeni yaralar olur.Yaralarına merhem ol Aden.Merhem arama.Merhem ol."
Konuya devam etmek istedim.Ama yapamadım.Ama o yaptı.
"Bugünkü kavgadaki kız sendin değil mi?"
Gözlerim şaşkınlıkla açıldı.
"Sen nereden biliyorsun?"
"Bizim sınıftan bir kız söyledi.Büyük bir kavga mıydı?"
"Benim kavgada olduğumu neden düşündün?"
"Bizim okul yolunda olmuş kavga.Kıvırcık bir kız ve yanında da kumral bir kız varmış."
"Bilirsin işte.Kavgada canın çok yanmaz.Sonra yanmaya başlar.Saçlmın dipleri ağrıyor."
"Bilmem.Çok fazla büyük kavgalara giremem.Zaten Arda ve Ekin de izin vermez."
"Neden?"
"Böbrek yetmezliği hastalarında anemi hastalığı görülür genelde. O yüzden korkar bizimkiler."
Konuşmaya devam etti.
"Peki diğer taraf?"
"Onlar daha kötü.Yüzlerinde tırnak izleri var."
Dediğimle güldü
"Güzel o zaman."
Biraz daha yürüdük.
Tuna bana dönüp
"Ders mi çalışsak artık?"
Kafamı salladım sevinçle.
"Güzelll."
Dersimiz boştu.Biz de kantinde oturduk.
Yapamadığım matematik sorularını çözdü.Sonra benim lavaboya gitmem için ara verdik.
Döndüğümde masamızda bir kız oturuyordu.Sarı uzun saçları vardı.Çok güzel bir kızdı.
Kız ona bir şey sormuş olmalı ki cevap vermesi için Tuna'yı izliyordu.
"Olmaz.Sevdiğim bir kız var."
Kızın ise yüzü düştü.Tuna kafasını benim olduğum tarafa çevirince gözlerimiz buluştu.
"Şimdi gitmen gerek."deyip nazikçe kızı kovdu.
Masaya döndüm.Bana bakıyordu.Masaya oturunca
"Derse devam edelim o zaman."deyip test çözmeye devam ettik.
Ona bakıyordum.Sevgilim var dememişti kıza.Sevdiğim var demişti.O zaman karşılıksız mıydı.Ah be yeşil göz,aşkına sahip çıkmadılar mı? İyi birisin sen.Seni üzmemeliler.Tuna Dinlemediğimi fark etmiş olacak ki Bana döndü.Kaşları çatılmıştı.
"Şu sorunun devamını getir bakalım."
İstediği şey karşısında gözlerim açıldı.
"Bak fındık kız,kafanı derse vermeni istiyorum.Sık dişini biraz.İçine de atma.Çok dalıyorsun.Bu beni üzüyor.
O zaman....Dökül bakalım."
"Birini seviyorsun galiba."
Kafasını kaldırmadan güldü bu soruma.
Sonra da kafasını kaldırıp yeşil gözleri bana baktı.
"Evet...Seviyorum."
"Karşılıksız mı?"Kafasını kaldırıp düşünüyormuş gibi yaptı.
"Karşılıksız değil.Habersiz."
"Bence söylemelisin.Reddetmez bence."
"Bak fındık kız,her şeyin bir zamanı var.Aşkın da var.Ve benim sevgimin yanlış zamanlama yüzünden acı çekmesini istemiyorum."
"Demek aşkkkk."
"Derse devam edelim mi?"
"Neden?"
"Çünkü ders çalışman lazım" deyip saçımı karıştırdı.
"Öğrenmemi istemiyor musun?"
"Hayır.İlk defa sevgim hakkında bu kadar konuştum."
"O zaman bana söz ver."
Kaşları şaşkınlıkla çatıldı.
"O kızla olursan ve ola ki kızın olursa adı Aden olacak."
"Emin misin?"
Sevinçle başımı salladım.
"Tamam o zaman ."
Bir süre sesizlik oldu.Sessizliği ise Tuna'nın zil sesi bozdu.
"Efendim."
...
"Nerdesin?"
...
"Gelsene oğlum o zaman."
...
Telefonu kapattıktan Sonra masamıza bir sandalye çekildi.Oturan kişi kim diye kafamı kaldırınca Siyah dağınık saçları ve koyu kahve gözleriyle Doğuyu görmeyi beklemiyordum.
"Aaa kavgadaki ufak kız bu."
Tuna'nın kaşları çatılmıştı.
"Siz tanışıyor musunuz?"
Soruya cevabı Doğu verdi.Hem de büyük hevesle.
"Kavgada tanıştık."32 diş sırıtarak bana döndü.
"Değil mi Adencim?"
Kafamı salladım.
"Evet."
Bu sefer soru sorma sırası bendeydi.
"Siz nerden tanışıyorsunuz?"
"Mahalleden.Eski mahallemizden."
Doğu lafı eline aldı.
"Biz küçük yaşta tanıştık.Çok görüşmesek de...Bugün okula girerken gördüm onu.Kimin için gelmiş merak ettim."deyip bana döndü.
"Koçun mu?"
Kafa salladım yine.
"Sabah konuşabiliyordun en son???"
Güldüm.
"Evet..."
Tuna araya girdi.
"Senin çenenden kimseye sıra gelmiyor...Doğucuğum."
Tuna telefonuna bakıp bana döndü.
"Gitmem lazım Aden.Derse yetişmem lazım."
"Tamam."
"Sonra görüşürüz."deyip göz kırptı.
Tuna giderken Doğu arkasından seslendi.
"Lan ben de buradaydım.!!!"
Yürürken sesini biraz da yükselterek
"Bir ara da bize uğra ufaklık."
"Hitap şeklini beğendim şekerim."
...Telefona baktığımda mesaj kutum dopdoluydu.Gül mesaj atmıştı.
"Nerdesin??"
"Cevap versene lan."
"Olum Barış alıp gitti.Barış var sen yoksun."
"Çıldırtma beniiiii"
Bunun gibi birçok mesaj vardı.
Onu aradım.
"Kantindeyim.Tunayla ders çalıştık biraz...."
Tam Doğudan bahsedecekken konuşmamı bölüp
"Tamam geliyorum."
Doğu ile oturuyorduk masada.
"Kavgayı neden ettiniz?"
Sorusu şaşırtmıştı doğrusu.Çok önemsemiyor gibiydi aslında.
Sorusunun nedenini açıklama gereği duydu.
"O kızlar biraz belalı kızlar."
O sırada Tuna'nın kalktığı sandalyeye bir hışımla Gül oturdu.
"Emin ol ikimiz de belalıyız."
Doğu güldü.
"Ben sizi düşünmüştüm prenses.Celallenmeye gerek yok."
Bu söz karşısında geleneği bozmadan fısıltıyla bile olsa şöyle dedim.
"Celallenmeye değil Güllenmeye gerek var."
Doğu duymuş olacak ki güldü.
"O zaman Güllenin güllenebildiğiniz kadar.♥️"
Gül ise hiç mutlu değildi.
"Sen ne yapıyorsun burda 'Doğukan'"
Araya girdim.Yoksa Gül tüm sinirini çocuktan çıkaracaktı.
"Tuna'yı tanıyormuş."Sanki dediğimi duymamış gibi çıkıştı çocuğa.
"Eğer kızlar seni göndermişse söyle onlara ayaklarını denk alsınlar.Yeter ya.Eğer Erdem'i de tanıyorsan söyle ona.Onun gibi şerefsize dönüp bakmam."
Sesi biraz yüksek çıkmıştı.Kantindekiler bize baktı.
Doğunun bir suçu yokken rezil olmuştu bizim yüzümüzden.
Durumdan rahatsız olsa bile belli etmemeye çalıştı.
"Neyse ben kalkayım.Bu arada tanıştığımıza sevindim Aden."
Tam arkadını dönüp iki adım atmışken tekrar bize döndü.
"Sana bir tavsiye güzelim.Şu gördüğün dünya senin etrafında dönmüyor."deyip kantinden çıktı.
Umarım beğenirsiniz❤️
Doğu hakkında düşüncelerinizi merak ediyorum.Bu arada ben çok sevdim🖤
Görüşlerinizi bekliyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tavuk♥️
Roman pour AdolescentsKafamı kollarımın arasına almıştım.Uzun bir süre öyle kaldım Daha sonra yanıma biri oturdu.Kafamı kaldırdığımda kostümlü birini görmeyi beklemiyordum.Tüylü bir kostüm giymişti ve yüzü gözükmüyordu kostümden .Benim kafamı kaldırdı ve tekrardan beni k...