Taehyung yatağıma uzanıp kollarını iki yana açtığında kalbim hızla çarptı.
Ne yapıyorsun orada? Lütfen kalk.
"Kalk yatağımdan napıyorsun orda?"
Dişlerini birleştirip kocaman gülümsedi. Şirinliği karşısında yapabileceğim tek şey kendime engel olamadan gülmek oldu.
"Yatıyorum." Yana dönerek elini kafasının altına koydu. "Sen de yatmak istemez misin?"
Makyaj temizleme suyuna bulanmış pamuğu dudaklarımda gezdirmeye başladım. Ruju çıkarmak için verdiğim mücadele son bulduğunda munzur bir tavırla arkamı döndüm.
"Aslında yatmak isterim ama kocaman bir bebek yatağımı kapladığı için yatamıyorum."
Yatağın yanına gelerek ellerimi yatağa koydum. Bedenini biraz kaydırarak yanıma doğru ilerledi. Elleri bileğimi bulup kendine çektiğinde neşeyle bir kahka bıraktım, birazdan kahkalarımın katili olacağını bilmeden.
Yanına düştüğümde sırtım göğsüne gelecek şekilde beni kendine çekti. Nefes alışverişini hissetmek susuzluktan kavrulan birine su uzatmak gibiydi. Yaşadığımı iki kolu arasında, bedeniyle bütün olduğum bu adam sayesinde hissediyordum. Yeni doğmuş bir bebeğin ciğerlerine dolan oksijen gibi doluyordu aşkı ciğerlerime. Yakıyordu beni, kavuruyordu ama hayat veriyordu işte. Ağlata ağlata.
"Bu şirinliğinizi neye borçluyuz?" Derken kolları arasında döndüm. Bana bakmak için aşağı gözlerini indirdi.
"Ben hep şirinim." Sırtımda birleştirdiği ellerinden birini çekip burnumun ucuna vurdu. "Birileri sadece kıymetimi bilmiyor."
Elini çekip yeniden sırtıma yerleştirdi. Kendimi biraz ileri iterek dudaklarına ulaştım.
"Ne demek kıymet bilmiyor." Yeniden öptüm. "Bol bol seviyorum ya seni." Yeniden. "Daha ne istiyorsun nankör?"
Gülerek kafasını eğip sarıldı. Sarıldığı zaman hissettim ardından kötü bir şey geleceğini. Çünkü kocaman bedeni kucağımda küçülüyordu yine. Bebeğim gibi kucağıma kıvrılıyor ilgi bekliyordu. Kafasını kaldırmadan boğuk sesiyle merakıma benzin döktü.
"Mi Sun, merak ediyor olmana rağmen neden hiç bir şey sormuyorsun?"
Konuyu az çok anlayarak sırtındaki ellerimi sıkılaştırdım.
"Bilmem, anlatacak gücü kendinde bulamamandan korkuyorumdur belki." Şakaya vurarak minik bir kıkırtı bıraktım.
Ama şaka değildi. Karşımdaki adamın dağıldığına bir kere şahit olmuştum. O bile beni yeterince etkilemişti. Şimdi bütün hayatına şahit olmak mı? Bu beni cidden korkuturdu.
"Korkmadan sorsan?" Derin bir nefes alıp geriye çekildi. Gülümseyerek.
Hayatımda gördüğüm en hüzünlü gülüşe sahipsin ve yemin ederim sende en sevdiğim şeylerden biri bu. Bana kendimi hatırlatıyorsun.
Yine kolları arasındaydım ama daha bollaşmıştı kolları.
"Peki." Kafamı göğsüne yaslayarak kalbini dinledim.
Yaşıyor. Yanımda.
"Hazır hissettiğinde istediğin bir andan başla o zaman."
Parmakları saçlarıma dalıp gezinmeye başladığında kendi kendime onu bölmeme kararı aldım. Ne sorularımla onu bunaltmak istiyordum ne de konuyu uzatıp canını sıkmak.
"Nerden başlasam," derin bir nefes bıraktıktan sonra parmakları saç tutamlarımı tuttu. "Galiba babamın yaşantısından biraz bahsetmem gerekiyor." Üzerinde yattığım kalbimi ritmik bir şekilde atmaya devam ederken devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Just One Day || Taehyung
Fanfiction"Bizim fon müziğimiz nefeslerimiz." - Dünyanın en üzgün melodisini fısılda bana. 16.12.19 - 3.5.20