22

206 27 14
                                    

Şirin okuyucuma, ppochemuchka

-

"Sahil gezisi nerden çıktı?"

Makyaj yapmaya devam ederken aynadan Taehyung'la göz göze geldik.

"Son çift buluşmamızdan sonra Hye Su çift buluşmalarını kendisinin ayarlayacağını söyledi."

Gözlerimi devirirken Taehyung'un yüzünde çiçekleri kıskandıran bir gülüş belirdi.

"Çok haklı." Burnumu sıkıp bıraktı. "Sana bırakmamak lazım böyle şeyleri. "

Eğlenmekten cidden anlamıyorlardı. O gün hepimiz çok eğlenmiştik. Korkmadığımızı iddia etmiyordum ama eğlenceli yapanda o his değil miydi zaten?

Cevap vermek yerine çantamı alıp Taehyung'a döndüm.

"Gidelim hadi."

Son zamanlarda Taehyung bende kalıyordu. Detaylı bir konuşma yapmamıştık ama kendi evinden daha rahat olduğunu hissettiğimden sorularımla boğmuyordum. Saray gibi evinden daha rahat ediyorsa yanımda, kalabilirdi.

Kapıda bizi arabasıyla bekleyen Jimin'i görünce sevinçle el salladım. Jimin'i gerçekten çok seviyordum. İyi bir dosttu. Ne zaman konuşma ihtiyacı hissetsem, ne zaman Taehyung hakkında bir şeyi merak etsem hiç erinmeden dinliyor, cevap veriyordu. Her şeyin yanında sevdiğim adamın en zor günlerinde sırtını dayadığı kişilerden biriydi. Sadece bu bile onu sevmeme yeterdi.

"Eun Hee nerde?"

Merakla eğilip arabanın içine baktıktan sonra boş olduğunu görüp Jimin'e geri döndüm.

"Hasta biraz dinlenmek istediğini söyledi."

Kafamla onay verip ılık esen rüzgara yüzümü döndüm. Ne zaman hafif hafif okşasa rüzgar yüzümü, hayatta sahip olmam gereken tek huzurun o ana sığdığına inanıyordum.

Taehyung'la ben arka koltuğa oturduktan sonra Jimin güneş gözlüklerini takarak yolu kontrol etti.

"Ne işim var benim sizinle ya?" Dedi. Tek eli direksiyondayken diğer eliyle saçlarını karıştırdı. "İki çiftin arasında sap gibi sahile gidiyorum. Saçmalığa bakar mısınız?" Derken gerçekten gülmemek için dudaklarımı ısırıyordum. Başımı  Taehyung'un omzuna yasladıktan sonra kucağındaki eliyle oynamaya başladım.

"Tanıştıralım biriyle diyoruz sana. Kimseyle uğraşamam ben diyorsun." Taehyung derin bir soluk verdi. "Huysuzun tekisin gerçi. Sana kim katlanır ki?"

Jimin dikiz aynasından arkaya baktı. Abartılı ve yapmacık bir sinirle konuştu.

"Sana katlananı bulduysan bana katlananı bulmak emin ol daha basit."

Büyük bir kahka bırakırken Taehyung ellerimin üzerine elini koydu.

"Sen gülünce kendine güveni geliyor yapma Tanrı aşkına."

Cümlesi beni daha da çok güldürürken kafamı omzundan kaldırıp burun hizasına geldim.

"Takma sen onu sevgilim." Aramızdaki milimlik mesafeyi kapatarak dudaklarına ufak bir öpücük bırakıp geri çekildim.  Jimin'in bağırma sesiyle irkilip ona doğru döndük.

"Ne yapıyorsunuz arabamda." Arabayı yavaşlatırken tek eliyle gözlerini kapattı, parmakları arasındaki boşluktan bakarken sürmeye devam etti. "Sizin yüzünüzden kaza yapmamı istemiyorsanız kesin şunu."

Taehyung arkadan öne doğru eğilip Jimin'in kafasına hafifçe vurdu.

"Ben bu muameleyi hak etmiyorum ama." Dedi yüzünü ağlamaklı bir hale getirirken. "Sevgilim olmamasına rağmen bakın şoförlüğünüzü yapıyorum."

Biz gülerken çoktan sahil kenarına varmıştık. Arabadan inip Jimin'in özenle arabayı park edişini bekledik. Bizi bekleyen Hye Su ve Jungkook'u görünce Taehyung'un elini bırakıp Hye Su'nun boynuna atladım. Arkadan Taehyung'un huysuz huysuz söylediğini duyabiliyordum. Bu arada Jungkook'ta Jimin ve Taehyung'la sarılmıştı.

Taehyung doğru düzgün okula uğrama zahmetinde bulunmadığı için okulda Jimin ile vakit geçiremiyordu. Bu süreçte Jungkook'la Jimin okulda birlikte takılmaya başlamış, okudukları kitaplara kadar aynı şeyleri sevmeleri onları yakınlaştırmıştı.

Herkes ayakkabılarını çıkartıp eline aldığında deniz kıyısına doğru adımladık. Dalgaların çok yaklaştığı ama kumları ıslatmadığı bir yere hep birlikte oturduk. Derin bir nefes çektim içime. Yosun kokusu ciğerlerimde ferahlık hissi yaratırken Taehyung beni kendisine çekti. Huzur yüzünden bir kedi gibi mayışıp daha da kendimi Taehyung'a iterken Hye Su gülerek konuşmaya başladı.

"Şunların haline bakın. Kedi gibiler." Cevap vermek yerine mırıltılar çıkartıp Taehyung'un beline sarıldım. Çenesi kafamın üzerinde yerini alırken bir bedendik. En ufak bir hava tanesi dahi geçemezdi aramızdan.

"Cidden kusacağım. Bu çok fazla." Jimin öğürür gibi bir ses çıkardıktan sonra Jungkook Jimin'in kafasına vurup Hye Su'yu kucağına çekti. Hye Su bacaklarını iki yana açıp Jungkook'un kucağına tamamen oturunca hepimizden aynı anda bir tiksinme ifadesi döküldü.

"Kıskanıyorsunuz benim minik aşkımı." Derken çoktan kucağında oturan Hye Su'yu öpmeye başlamıştı. Birbirlerinden ayrıldıktan sonra Hye Su kalkıp geri kumlara oturdu.

"Şu an ne eksik biliyor musunuz?" Dedi bütün bakışları üzerinde toparlarken. "İki şişe şarap."

Onaylanma mırıltıları dökülürken Jimin eliyle alnına vurdu.

"Bizim evde mükemmel bir şarap vardı. Keşke getirseydim."

Aklımda bir düşünce filizlendiğinde Taehyung'un kollarından ayrılıp Jimin'e yaklaştım.

"Arabanın anahtarlarını ver. Ben gidip alırım. Hem aklım Eun Hee'de kaldı. Onu bir kontrol etmiş olurum."

Taehyung arkadan lafa girdi.

"Tek niye gidiyorsun bende geliyim?"

Olumsuzca kafamı salladım. "Gerek yok ki aşkım. Hem Eun Hee hastaymış belkide müsait değildir."

Anlayışla onaylarken Jimin devam etti.

"Bende gidip alabilirim Mi Sun. "

Onuda kafamı sallayarak reddettikten sonra elime hem evlerinin hemde arabanın anahtarını tutuşturdu. Uzun sürmeyen sakin bir yolculuk geçirdim. Bazen tek başıma araba sürüp arkada hoş bir müzik çalarken kendi kendime mırıldanmaktan hoşlanıyordum. Evin önüne park edip arabayı kilitledim. Dilime radyoda son çalan şarkı dolanmışken Eun Hee'nin uyuma ihtimaline karşı sessizce açtım kapıyı. Vestiyerde duran terliklerden birini alıp ayaklarıma geçirdim. Ani sessizliği bölen bir öpüşme sesi duyduğumda ayaklarım yere çakıldı sanki. Ne olduğunu anlamaya çalışırken hızla salona adımladım. Eun Hee'yi bir adamın kucağında oturmuş, öpüşürken bulunca şaşkınlıkla elimdeki anahtar yere düştü. Öpüşen çiftin bakışları beni bulduğunda mümkün olabilirmiş gibi daha da büyüdü gözlerim.

Kim Seokjin?

Just One Day || TaehyungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin