26

162 26 4
                                    

Ellerim altındaki kahverengi saçlarına dokundum.

Hediye misin sen bana?

Gülümseyerek ellerimi yeniden saçlarında gezdirdim. Baş başa kaldığımız her an dizlerime uzanıyor bileğimi tutup saçlarına götürüyordu. Dizlerimde uyuyakalıyor benim bir ay veya bir güneş misali kendisini hayran hayran izlememe sebep oluyordu.

Aşıktım. Kalbimin her zerresine hükmeden, kelimelerimi dize getiren bu çocuğa aşıktım. Çocuk diyordum çünkü kucağıma bir kedi gibi sokulduğunda karşımda yirmili yaşlarındaki bir adam yerine sekiz dokuz yaşlarındaki bir çocuğun saçlarını okşarken buluyordum.

Yavaşça dönerek elini gözüne getirip bir kaç kez ovaladı. Dağınık saçları, şiş gözlerini mahmur hayranlığımla izledim. Gülen gözlerimin içinde kırıklıklar vardı. Taehyung'ta bana en sevdiği şeylerden birinin bu olduğunu söylemişti.

Kendi gözlerine bakıyormuş gibi hissediyormuş.

Gözlerini aralayıp parlak ışığın acıttığı gözlerini araladı. Daha rahat gözlerini açabilsin diye güneş ışığına elimi uzattım. Gözlerinin elimin gölgesine sığınmasına izin verdim. Gözleri duvarda asılı saate kaydı.

"Neredeyse üç saat olmuş güzelim. Neden uyandırmadın beni?"

Elimle destek verdiğim kafamı saate döndürüp baktım istemsizce.

"Farkına bile varmadım ki?"

Buruk gülümsemesiyle derin derin baktı bana.

Korkutuyordu beni son zamanlarda. Gülüşü daha bir hüzünlenmişti sevgilimin. Konuşmaları  eski zamankiler gibi azalmıştı. Yeniden bir yorgunluk çökmüştü neşeli bedenine.

Sıcacık bakışlarında kaybolduğum adam bazen öyle soğuk bakıyordu ki bana buz kesiyordum.

Hayatımızda bir değişiklik olmamıştı. Aynı şekilde yaşayıp giderken Taehyung'un davranışları değişmeye başlamıştı.

Dizlerimden kalkarak esnedi. Ellerini göğe uzatarak uykusunu açmaya çalıştı. Sessiz sakin banyoya doğru ilerledi.

Birbirimizin sessizliğini dinler, sessizliğimizde dertleşirdik. Şimdi ki sessizliği birbirimize karışan türden değildi. Ciddi bir suskunluktu sanki.

Elindeki yüz havlusuna yüzünü silerken içeri girdi. Büyük ihtimalle yüzünü yıkamıştı. Alnına düşen saçlarının uçlarını ıslatmıştı. Havluyu bir kenara bırakıp bir kaç kez saçlarını sağa sola savurdu.

"Gidelim hadi Eun Hee'ler yemeğe bekliyor."

-

"Hâlâ aynı mı?"

Hüzünle başımı aşağı yukarı salladım.

"Sorun ne Eun Hee inan bilmiyorum." Dedim derin bir nefes bırakırken. Oturduğum yatağın üzerinde kucağıma bir yastık çekmiş kenarlarıyla oynuyordum.

"Taehyung oppayla konuşmayı denesen?"

Aslında yapmayı düşünmüştüm. Ama konuya nasıl gireceğimi bulamamıştım bir türlü. Ne diyecektim ki? Saçma kuruntular içindeyim ve kendimi çok kötü hissediyorum mu?

"Eun Hee gerçekten düşündüm. Ama konuya bir türlü giremedim. Ne diyeceğim ki?"

Kafamı iki yana sallayarak saçmaladığımı ve kuruntu yaptığımı söyledim kendime, sonra uzun sessizlikten sonra devam etme ihtiyacı hissettim.

"Durduk yere niye kuruntu yapıyorsun diyecek bana." Dedim fısıltı halinde.

Eun Hee başını iki yana sallayıp kucağımdaki yastığın üzerinde duran elimi tuttu.

"Taehyung oppa ve sen birbirinize ruhunuzu açan iki insansınız. Doğruyu söylemek gerekirse sizin gibi bir çifte rastlamadım daha. Sadece onunla konuş eminim seni rahatlatacaktır."

Zihnim uzun zamandır bu saçma sapan karmaşayla uğraşıyordu. Derdim neydi bilmiyordum ama hislerim her zaman kuvvetliydi benim.

Sadece bir sorun olduğunu hissediyordum. Sebebini bilmeden.

Onaylayarak Eun Hee yaklaştım. Güneş yavaş yavaş batıp yerini aya devrederken camdan içeri dolan kızıl ışığıyla huzuru soludum. Doğanın üzerimde garip bir etkisi vardı. Her hali huzura boğuyordu beni.

"Neyse bırak artık beni. Sen ne yaptın?"

Dün Eun Hee'yle uzun bir telefon konuşması yapmıştık çünkü Eun Hee artık  bir ilişkisi olduğunu Jimin'e söyleme kararı almıştı. Telefonda tekrar tekrar söyleceği şeyleri düşünmüştü. Bugün akşam yemeğinde Jimin Eun Hee'nin suratına bile bakmadığına göre konuşma gerçekleşmiş olmalıydı.

"Dün seninle prova yaptığımız gibi söyledim her şeyi. Daha fazla sorun çıkarır, Jin'i dövmeye gider zannetmiştim ama daha olgun davrandı. Galiba artık yaşım sebebiyle bir şeylere karışmaması gerektiğini düşünüyor."

Minik bir kıkırtı bırakıp yatağın üzerinde duran tabaktan birkaç çerez attı ağzına.

"Trip atıyor ama kısa sürede geçeceğine eminim sorun yok yani."

Gülümseyerek onayladım.

Bir an önce Taehyung'la konuşmalı kafamdaki şeytanı susturmalıydım. Yoksa düşüncelerim kafamda daha fazla kurgulanacak ve beni içinden çıkmayacağım bir hale sokacaktı.

Bir an önce huzursuzluğumun son bulmasını diledim.

Umutsuzca yeniden mutlu olmayı diledim.

-

Arkadaşlar bu bölüm kısa bir geçiş bölümüydü aslında.

Öncelikle şunu söylemem gerekiyor. Bu kitabı finaline kadar yazdım. Zaten beni takip edenler biliyordur muhakkak, 30. Bölümde final yapacağımı söylemiştim. Şimdi sizden istediğim son şeylerden bir tanesi finale kadar beni desteklemeniz.

Bu kitapla son günlerimizi geçiyoruz yani en azından onun hatırına bol yorum ve oy bekliyorum sizden.

Zaten dediğim gibi bölümler hazır. Siz oyladıkça ve yorum yaptıkça yayınlarım bölümleri. Gerçi çokta uzun bir süremiz kalmadı ama. Teşekkür dileklerimi ve size duyduğum minnetti finali yayınladıktan sonra ileteceğim. İki üç gün arayla tüm bölümleri yayınlarım. Sizleri çok çoook seviyorum.♡

Just One Day || TaehyungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin