14

288 39 2
                                        

Sessiz kelimelerimin can bulduğu bir beden.

Şimdi daha net fark ediyorum ki yanan ruhunu söndürmek içinmiş gözyaşları. Hiç dinsin istememiş şimdiye dek. Üzüntüden kavrulan bedeni biraz da olsa soğur diye ağlamış. Dingin ruhuna, kırık kalbine baktığımda gördüğüm şey bundan ibaret oldu. Ben de ağladım. Hemde tahmin edilenden çok daha fazla. Ama benim ki şekeri elinden alındıktan sonra ağlayan bir çocuktan farksızdı. Onun hüznünün yanında boğulur gibi oluyorum. Bir insanın acıyı bu kadar kabul ettiğini ilk defa onda gördüm. Almış, içine yerleştirmiş, kendi kabul etmiş. Benim gibi sızlanmamış, sonu gelsin diye yalvarmamış, aksine içinde daha fazla büyütüp tepeden tırnağa acı olmayı seçmiş. Onu görene dek ruhum hasta sanardım. Can çekiştiğini zannettiğim ruhum, onunkinin yanında utanmaya başlar hale geldiğinde daralan ruhum ölümü kabul etmeye başladı. Yitik düşüncelerim zihnime dahada sık uğramaya başlar hale geldi.

Nasıl kaldırdı bu kadar acıyı bedenin? Ben ne olduğunu bile bilmezken nasıl bu kadar yoğun hissediyorum acını? Söyle bana. Nasıl kurtulurum zihninin duvarlarından da gelirim sana? Söyle.

Tam olarak bu düşüncelerle doluydu zihnim. Ne yapacağımı şaşırmış halde, ne söyleceğimi düşünürken zorlamaya çalıştığım dilim işlevini kaybetmişti. Konuş dedim kendime, bir şey söyle. O susarken, kaybetmişken kendini bu kadar sen bir şey söyle. İtaat etmek yerine daha da sessizliğe gömüldü zihnim. Kara bulutlar sarmışken etrafı. Bir ışık aradım. Umutla koşacağım bir aralık aradım. Dizlerimde hıçkıra hıçkıra ağlayan adama döndüm yeniden. Neden bu hale gelipte atmıştı kendini kucağıma bilmiyordum. Kapıyı açtığımda, gözlerinden ruhunun çıktığını hissettiğim bu kişi, şişmiş gözlerini bana çevirmişti. Silmek istediğim mor halkalarına yenilerini eklediğini, beyazlarının kırmızıya döndüğü gözlerini gizlememişti. Gözlerimiz buluşunca uzun zamandır nefesini tutuyormuş gibi derin bir nefes almış omzuma bırakmıştı kendini.

Güçlü durduğu için şükürler sunduğunuz birinin yıkılmış bir halde omzunuzda ağlayışı nedir bilir misiniz? Her iç çekişinin ruhuma batışını hissettim. Çığlık çığlığa ağlamak istemesine rağmen minik iç çekişler bırakması, hâlâ sessiz kalmaya devam etmeye çalışması umutsuz bir boşluk bıraktı içimde. Öyle bir boşluk ki nefes almayı bıraktığım, konuşmaya kalksam ciğerlerimi dolduracak bir havanın olmadığı bir boşluk. Şimdi dünyaları dize getireceğine inandığım adamın dünya önünde diz çöküşüne şahit oluyordum. Bir daha nefret ettim dünyadan. Tüm güzellikleri birer birer önüne koyması gereken birini bu hâle getirdiği için bütün nefretimi kusmak istedim.

Yavaşça koltuğa çekipte kendine gelmesi için müsade ettiğim o zaman diliminde kafamda milyonlarca düşünce baloncuğu patladı. Birer yağmur zerresi gibi indi zihnime. Cevapsız kaldı beynim. Kaldıkça daha fazla paraladı ruhumu. Ağzımı defalarca açtım. Ne zaman titretmek istesem ses tellerimi, dolan gözlerim izin vermedi. Son nokta oldu dizlerime uzanışı. Yardıma muhtaç soğuktan titreyen bir kedi gibi usulca kucağıma sokulup ruhunun ısınmasını beklemesi son noktam oldu. Dolmayı bırakan gözlerimden serbest kalan göz yaşları onunkilere katılmak ister gibi indi aşağı. Çenemden kayıpta onun yüzünde bir fidana can vermeye çalışır gibi düştüler. Ellerim saçlarını buldu. Yumuşaklığına doyamadığım saçlarının arasında gezindi ellerim sakinleşir umuduyla. Sakinleşmedi. Bu sefer ben bile iyi gelemedim ona. Ruhunda iyileşmeyi bekleyen yara yeniden açılmıştı belli ki. En zor şeydir iyileştiğine inanmaya başladığınız, tamam işte olmaya başladı, galiba her şey sona eriyor dediğiniz şeylerin aslında hiçte öyle olmadığını fark etmek. Bir insanın zehir olduğunu bile bile içine çektiği sigara dumanından farksız yavaş yavaş öldürüyordu. Kelimelerin bana sırtını döndüğü her dakika kendimi daha fazla kaybediyordum. Ne söylesem yanaklarını ıslatmak yerine kalbimi kavuran bu göz yaşları dinerdi?

En sonunda susmaya karar verdim. Konuşmanın manasız olduğunu bilen iki kişi için en doğru karardır sessizlik. Biraz daha dindiğinde hıçkırıkları, kucağımdaki kafasını çevirerek gözlerini yüzüme dikti. Onunkiyle birlikte kavrulan ruhumu sarmak ister gibi kalkmaya çalıştı ama engel oldum. İşaret parmağımı önce yanağında sonra çenesinde gezdirdim. Ne olduğunu önemsemez bir tavırla sadece yüzümü incelerken keşfe çıkan parmak uçlarım çenesinden şekilli burnuna geçti. Oradan alnına, en son gözlerine yöneldim. Elimin iç kısmıyla gözlerinin üzerinde durup gözlerini kapattım. Durmak istemeyen parmaklarım kapalı gözlerini buldu. Bir göl kenarındaki rüzgarla sallanmış sonra yağmura bulanmış sazlıklar gibi olan kirpiklerine dokundum. Üzerinde kalan bir kaç damla yaşı parmak ucumla temizledikten sonra kafamı biraz daha eğerek dünyayı görmesine sebep olan, defalarca içinde kaybolup kaybolup gittiğim gözlerini saklayan göz kapaklarına birer öpücük kondurdum. Dudaklarımdan çıkamayan kelimeleri gözlerine üfledim. Titrek bir nefes bıraktı havaya. Bütün siyahın içinde ufacık kalmış bir beyaz nokta gibi derindi. Ellerimin altında teselli etmeye çalışırken onu  ilk defa bu kadar korktum. Kendim için yaptığım şeylerde, aldığım kararlarda ufak bir korku olsa bile sonunda kırılanın ben olacağını bildiğimden düşünmezdim. Korkumu en aza indirmeye çalışırdım. Şimdi çaresizlikle bir korkunun pençesine düşmüş kucağımda gözleri kapalı yatan bu adam için daha fazla korkmayı ister hale gelmiştim. Korku daha fazla dikkat getirirdi. Kırılmış, paramparça olmuş, kendinden vazgeçmiş biri için dikkatli olmayı diledim. Korkak bir güvercini avucumda tutuyor, güvenini kazanmak için yalvarıyordum Tanrıya.

Titreyen gözleri açılır gibi olduğunda yeniden elimi üzerine getirerek durdurdum.

"Açma gözlerini. Sadece dinlenmeye çalış. Lütfen birazcık uyu. "

Bana direnmeyi bıraktı. Kaskatı bedeni dizlerim üzerinde öylece durdu. Bir zaman sonra nefesleri düzenli bir hâl aldı, titreyen göz kapakları titrememeye başladı. Huzursuz bir uykunun kollarına kendini bıraktığında ellerim yeniden saçlarını buldu. Her bir telinde dolaşan parmak uçlarım üzüntüden uyuşmaya başladığında kafamı geriye doğru bırakarak koltuğa yasladım. Fazla düşünmekten kızaran yüzümü yana çevirip yanağımı yasladım koltuğa. Onu huzursuz uykusunda yalnız bırakmak istemeyen bedenim daha fazla direnemedi. Bende kendimi uykunun kollarında buldum.

En az onunki kadar rahatsız haliyle.

Just One Day || TaehyungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin