Uzun kirpiklerini izlerken yeniden ellerimi yüzünde gezdirme ihtiyacı duydum. Hep bunu yapıyordum. Yüzüne dokunma isteğime karşı koyamıyor mışıl mışıl uyuyan sevgilimi rahat uykusundan kaldırıyordum. Bileğim havadayken dün geceden kalma yorgunluğu düştü aklıma. Havadaki bileğimi kendime çekerek yüzüne dokunma dürtümü bastırdım. Dinlemesi lazımdı. Uzun uzun. Ve uykusunu bölersem çekeceğim vicdan azabını biliyordum. Tek kolu belimdeydi. Yüzünü izlemek için hafifçe doğrulduğum için kolu daha da bollaşmıştı.
Dün gece hayat hikayesini dinlediğim adamın hüznünde nefes almaya çalışmıştım. Zordu. Onun sözünü hiç kesmeden dikkatle dinlemiş, ağlamamak için büyük bir mücadele vermiştim. Ama en sonunda dayanamamış kendimi kolları arasında hüngür hüngür ağlarken bulmuştum. Beni kollarıyla sararken gözünden bir damla yaş akmadı. Onun göz yaşlarını da ben döktüm. Belkide artık ağlamak için çok yorgundu. Mecali kalmamıştı. Ellerini saçlarımın üzerinde kaydırmış, kendi acısında boğulurken bana teselli vermişti. Belli belirsiz saçlarıma bıraktığı öpücükleri hatırlıyorum. Uzun süre ağladım. O kadar uzundu ki hıçkırıklarım kesildiğinde ve kirpiklerim daha ıslakken uykuya dalmıştım. Benden sonra ne kadar uyanık kaldı bilmiyordum ama dinlensin güzelce uyusun istiyordum. Hayat nasıl bu kadar acımasız olabilirdi ki?
Kirpikleri titrediğinde uyanacağını anlayarak biraz geriye çekildim. Belimdeki eli yeniden sıkılaştı, boştaki elini gözüne götürüp bir kaç kere ovaladı.
"Ne zaman uyandın?"
Şiş dudakları arasından kelimeler kayıp düştüğünde başımda ufak bir sızı hissettim. Muhtemelen ağlayarak uyumamın bana getirdiği bir hediyeydi.
"Çok olmadı." diyerek uykulu ses tonumu açmak için öksürdüm. "Ben mi uyandırdım seni?" Uyuduğu için dokunamadığım yüzüne elimi çıkarıp gözlerini kapattım. "Yeniden uyu hadi."
Gülerek elimi gözlerinden çekti. "Sen uyandırmadın Mi Sun." Yanaklarımı sıkıp bıraktı. "Uyumak falan istemiyorum."
Kafamla onaylayarak geriye çekilmek istedim ama boştaki elinide belime koyup beni daha da kendine çekti. Çenesini omzuma yaslarken buğulu sesini duydum.
"Gözlerin şişmiş."
Ellerimi sırtında birleştirmişken bunun normal olduğunu biliyordum. Gözlerim tüm gece ağlamanın etkisiyle sabaha şiş başlamıştı. Dağınık halimi görüpte yeniden dün geceyi hatırlamasını istemediğimden, "Sabahları hep şişer." Dedim olağan bir şeyden bahsediyormuş gibi.
Konuşurken çenesi omzumla temas ediyor hafif hafif gıdıklanmama sebep oluyordu.
"Hayır." Dedi, ben daha fazla bu konu hakkında konuşmasını istemezken. "Dün gece çok ağladın. O yüzden şiştiler bence."
Derin bir nefes alırken geriye çekildim. Yatakta dikelip yüzüne dikkatle baktım. Ağladım diye kendisini suçlamaya başlarsa kafayı yerdim sanırım.
"Olabilir." Derken yüzüne bakmayı sürdürdüm. "Umarım hepsi benim yüzümden konulu bir konuşma yapmaya hazırlamıyorsundur kendini."
Hem ortamı biraz daha yumuşatmak hem de öyle bir konuşmanın gelmesini engellemek için şakayla karışık konuştum.
Gözleri şiş dudaklarıma kayarken gözümün önündeki saç tutamlarını geriye attı.
"Ama benim yüzümden değil mi?"
Ses tonunda suçluluk duyarmış gibi bir tını yoktu. Daha çok kurduğum cümleye cevap veriyor gibiydi.
"Senin yüzünden değil, senin için." Dedim bir çırpıda. Arada fark vardı. Biri yüzünden ağlamak insanı kırardı, ağlatan kişiye karşı nefret beslemeye bile başlatırdı. Ama biri için ağlamak yanındayım demekti. Bak acını hissediyorum ve buna ortak olduğum için ağlıyorum demekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Just One Day || Taehyung
Fanfic"Bizim fon müziğimiz nefeslerimiz." - Dünyanın en üzgün melodisini fısılda bana. 16.12.19 - 3.5.20