24

173 25 3
                                    

Sıkıntıyla gözlerimi açmaya çalışırken beni ısrarla üçüncü kere arayan kişiye beni uyandırdığı için teşekkürlerimi sundum. Yalpalaya yalpalaya telefonuma ilerlerken saatin çoktan on ikiyi geçtiğini fark ettim. Telefonu alıp Jimin'in ismini görünce bir panik dalgası yayıldı bedenime. Jimin beni asla arka arkaya üç kere aramazdı. Önemli bir şey olmadıkça. Gerginlikle aramayı cevapladım.

"Mi Sun özür dilerim arayıp durdum ama acildi."

Telaşlı sesi telefona yansırken arkadan büyük bir cam kırılma sesi duyuldu. Kaşlarımı çatarak telefona daha sıkı tutundum.

"Ne oluyor orada? Nerdesin sen?"

Bir şeylere anlam yüklemeye çalışırken uyku sersemliğinde bunun ne kadar zor olduğunu fark ettim.

"Taehyung'un evindeyim." Cümlesi henüz tamamlanmıştı arkadan bir şeylerin gürültüyle devrilme sesi geldi.

"Mi Sun buraya gelmen gerekiyor. Taehyung kafayı yedi." Diye devam ettiğinde kafama bir kurşun yedim sanki. O an Jimin'e bile bir yanıt verme ihtiyacı hissetmeden telefonu kapatıp banyoda yüzümü yıkadım. Üzerime bulduğum bir ceketi geçirirken taksi çağırdım. Gerginlikle takside ilerlerken yine ne oldu diyordum kendi kendime. Yanımda gülücükler saçan bu adama ben yokken neler yapıyorlardı da bu hale gelip duruyordu?

Taksinin kapısını kapattıktan sonra gözlerimi büyük eve döndürdüm. Bahçe kapısını itekleyip ev kapısına ilerlerken gürültüyü duymaya başlamıştım bile. Kapıyı çalıp bir kaç dakika sabırla bekledim. Kapıyı Eun Hee açıp hızlıca kenara çekilirken koşar adımlara sesin geldiği salona yöneldim. Harabeye dönmüş salonu görünce anlık duraksadım. Ne olmuştu buraya? Jimin ve Taehyung  birbirlerine bağırmaktan geldiğimi bile fark edememişlerdi.

"Gerizekalı mısın lan sen? Evi baştan aşağı yıksan ne değişecek şerefsiz."

Jimin bağırdığında Taehyung sinirle duvardaki bir çerçeveyi yere fırlattı. Çerçevenin camı büyük bir sesle kırılıp etrafa dağılınca Jimin bir adım geriledi.

"Sana ne lan. Benim evim değil mi? Defolun gidin hepiniz."

Taehyung'un hiddetli sesi odada yankılandı.

"Defolun diyorum." Diye ikinci kere bağırdığında karşımdaki manzaraya dayanamayarak odada sesimin yankılanmasına sebep oldum.

"Yeter Taehyung!"

Bakışlar bana döndükten sonra Taehyung iki dakika duraksadı ve sadece beni izledi. Jimin'le göz göze geldik. Uzun zamandır tuttuğu nefesi veriyor gibi derin bir nefes bıraktı. Yanıma gelip elini omzuma koydu.

"Sıra sende gidiyorum ben Eun Hee'yi alıp. Yoksa elimde kalacak bu şerefsiz."

Kafamla onayladıktan sonra yerdeki dağınıklığa vura vura dışarı çıktı. Bu arada sadece bana bakmış olan Taehyung ben yokmuşum gibi yeniden odada parçalayacak bir şeyler aradı. Duvardaki başka bir çerçeveyi aniden tutup yere attığında irkildim ama kendimden taviz vermedim.
 
Bana zarar vermezdi. Ne kadar kızgın olursa olsun Taehyung kimseye zarar veremezdi. Büyük adımlar atarken evde bulunan bir vazoyu tutmasıyla bileğine sarıldım.

"Kes şunu."

Kendimden beklenmeyen bir ses tonuyla konuşurken elimi itip vazoyu duvara doğru fırlattı. Refleks olarak gözlerimi kapatırken duvarda parçalanan vazonun sesi kulaklarımı doldurdu. Derdi neydi şimdi bunun?

Pes etmeyerek sinirle kendime çevirdim.

"Derdin ne senin?" Diye neredeyse çığlık atar gibi bağırdığımda durdu. Beni hiç bu kadar sinirli görmediğini varsayarsak beklenen bir tepkiydi.

"Derdim ne mi?" Diye bu sefer o bağırdığında irkildim. Jimin'in satırlarında tanışmıştım bu Taehyung'la ama gerçek hayatta tanışma fırsatı yakalayamıştım. Şimdi önümdeki adam bana buz gibi bakarken gözlerindeki yabancılıkta kayboldum.

"Derdim benim bu boktan hayatta hâlâ var olmam." Sinirle saçlarına ellerini geçirdi. Geriye döndü. "Olmuyor anlıyor musun?" Tıslar gibi konuşurken bir kaç adım geriye çekildim. Gözlerim sinirden dolarken kollarımı birbirine sardım.

"Ne zaman hayatım düzene girdi desem içine ediyorlar. Ne zaman kendimi bu boktan çukurdan kurtardım desem yeniden düşüyorum. Rezil bir hayat yaşıyorum görmüyor musun?"

Ses tonu hiç alçalmadan bağırmaya devam ediyordu. Söyledikleri beni yaralamaya devam ederken söyleyecek bir kelimem dahi yoktu. Hayatını mahvedenlerin hayatlarında kan akıtmak istedim bir an. Kalplerini sökmek Taehyung'un önüne atmak istedim. Sonra sevdiğim insan için yapabileceklerim gözümün önünde canlanınca kendimden korkarak kafamı salladım.

"Kendim gibi mahvolanları gördüğümde bitiyorum ben! Ne günah işlemiş olabilirim? Tanrı'yı ne kadar kızdırmış olabilirim?"

Yaklaşmak için hareketlendim ama benden önce davranıp geriye adımladığında durdum.

"Yolda grafiti yaparken karşılaştığımız çocuğu hatırlıyorsun değil mi?" Diye bağırırken konunun bununla nasıl bir alakası olabileceğini kafamda tartmaya başladım. Sorularım cevapsız kaldığında sinirle dişlerini sıkmış mimiklerine hiç yansımasa bile gözlerinden yaşlar akan Taehyung'a döndüm.

"Yoongi mi?" Sesim beklediğimden cılız çıktığında pahalı olduğu belli olan bir vazoya uzanıp yeniden duvara fırlattı. Parçalanıp yere dökülen vazo yüzünden kapanan gözlerimi araladım.

"Evet Yoongi!" Diye bağırdı. "Kimmiş biliyor musun?" Gelecek büyük bombayı bana doğru fırlatıp kalbimde patlamasına sebep oldu. "Babamla aynı sebepten ölen polislerden birinin çocuğu!" Diye çığlık attığında hayretle gözlerim açıldı ve istemsizce elim dudaklarıma kapandı.

"Yani babamın arkadaşının çocuğu!" Önümüzde duran masayı devirip üzerindeki şeylerin yere dökülmesine sebep oldu. Ayağıyla masaya tekme attıktan sonra gözlerinden aktığına bile kızgın olduğunu belli ederek gözyaşlarını elinin tersiyle sildi. Kolları iki yana açarak bedenine vurdu.

"Herkes benim kadar şanslı değilmiş Mi Sun." Derken hıçkırmaya başlamıştım bile.

Sus demek istiyordum. Duymak istemiyorum. Ben senin kadar güçlü değilim. Dayanamayabilirim. Sus.

"Babası ölünce annesine ve kız kardeşine bakmak için okulunu bırakmış! Kavgadan kavgaya giderek bir serseri gibi büyümüş!" Sinirle dişlerini sıktıktan sonra masanın üzerinden düşmüş bir süs eşyasını alıp hırsla karşında bulunan aynaya fırlattı. Bu sefer ayna parçaları yere dökülürken bedenini geri bana döndürdü.

"Birde bana bak!" Yeniden sesi evden yankılanırken elini yumruk yapıp kalbinin üstüne vurdu.

"Zengin büyükbabamın şirketleri sayesinde bir kere bile yorulmadım. Kendi hayatımı kendim mahvederken birde çektiğim acıya dayanamayarak ihtihar etmeye çalıştım! Güçsüzlüğüme bakar mısın?"

Bu sefer yaklaştığımda geriye çekilmemesinden güç alarak yanına ilerleyip boynuna sarıldım. Artık dizlerinde güç kalmamış gibi dizleri üzerine çöktü. Onunla birlikte yere çökmüşken artık sinirden değilde üzülme kısmına geçtiği için ağladığını fark ettim. Dudakları kulağımdayken güçsüz sesini duydum.

"Nefret ediyorum kendimden." Cümlesi beni yerin bin kat altında gibi hissettirirken ellerimle saçlarını çekiştirdim.

"Bunca şeye rağmen yaşadığım için nefret ediyorum kendimden."

Just One Day || TaehyungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin