"Sen ne biçim bir adamsın ya, nasıl konuşuyorsun insanların içinde hiç mi utanman yok senin baba?"Akif kızının sert çıkışına pekte aldırış etmeden eski püskü tekli koltuğa kendini attı.
"Ne var lan konuşmamda, sen babanı beğen miyor musun?"
Bennur dolan gözlerine aldırmadan babasının tam karşısına geçip durdu.
"Ben senden utanmıyorum baba, insanların içinde sarf ettiğin kelimelerden utanıyorum."
Akif yine aldırış etmeden ciddiyet yoksunu sesi ile mırıldandı.
"Defol git başımdan istediğim yerde istediğim gibi konuşurum."
Bennur ne kadar anlatmaya çalışsada babasının anlayacağı yoktu. Kendini parçaladığıyla kalacaktı. Başını hafif eğip uyuklayan babasına baktı. Baba sıfatını hak etmeyen babasına baktıkça neden hala onun yanında kaldığını çözmeye çalışır gibiydi. Yirmi iki yaşındaydı. İstese çoktan terkedip kendi hayatını yaşardı. Aynı annesinin onbir yıl önce sessiz sedasız yaptığı gibi. O gün ne kadar çok ağlamıştı babası ve Bennur. Belki de bunun hatrına katlanıyordu bu adama. Zaten annesi vurmuş yıkılmıştı. Bir darbede kendisi vursun istemiyordu işte.
Babası iyi adamdı o zamanlar ama annesi zaten sevmiyordu babasını durumları da orta halliydi. Yine de yetmemişti. Hep istese daha iyi koşullarda yaşayabileceğini ama babasına sırf Bennur için katlandığını dile getirirdi. Sonra bir gün olan olmuş ortada hiç bir durum yokken çekip gitmişti. O günden sonra ne durumları ne babası eskisi gibi olmadı. Annesinin gidişinden kendini suçlayan babası Bennur onu suçlamadığı halde 'Biliyorum sende beni suçluyorsun. "diyerek bileniyor bazı günler alkolün dozunu fazla kaçırıp Bennur'a el bile kaldırıyordu. Bu durum 19 yaşına kadar sık sık devam etsede Bennur eğer şiddete devam ederse çekip gideceğini haykırınca azalarak yok olmuştu. İyi kötü balık halinde çalışıyordu Akif Bennur'da okuldan arta kalan zamanlarda hep çalışmış beraber geçinmeye çalışmışlardı.
Tekli koltukta uyuya kalan babasına bakmayı kesip üçlü koltuktaki battaniyeyi alarak üzerine örttü. Şimdi kalk yerine yat dese uyandırdığı için kıyameti koparırdı. Hoş kaldırmadığı için de ötüp yağacaktı. İki odalı evde babası salonda Bennur da yatak ve kapakları düşmekten menteşe yerleri oyulmuş dolabı olan küçük odada kalıyordu. Babası bazı günler arkadaşlarını çağırıyor alkol alarak okey oynuyorlardı. O günler de odasının derme çatma kapısını sıkı sıkıya kilitleyip arkasında kitap okuyordu Bennur. Arkadaş çevresi normal insanlar olsada onlarda babası gibilerdi. Bennur kimseye güvenmemesi gerektiğini çekip giden annesinden hayli öğrenmişti.
Dolabını dikkatlice açarak içinden siyah kotunu ve krem tişörtünü aldı. Evde ütü olmadığı için kıyafetlerini astıktan sonra dikkatle dolabına koyuyordu kırışmasın diye yine de ütülenmiş gibi durmuyordu tabi. Her zaman şükür etmesini bilirdi. Başlarını solacak bir damları vardı en azından. Yatıp uyuyacak bir yatağı üzerine örtecek yorganı giyecek kıyafetleri mutfaklarından yiyecek erzakları vardı. Daha ne olsundu ki?
Siyah spor ayakkabılarını yatağının altındaki kutudan alıp dış kapıya ilerledi. Ayakkabılarını giyerek içine telefon ve cüzdanını koyduğu siyah çapraz çantayı da alıp çıktı evden. Babası uyanmadan çıkıyordu evden bu güne iyi başlamak gibi bir şeydi onun için.
Mahalleli babasının absürt hareketlerine ve zamanında annesinin yaptıklarına rağmen seviyordu Bennur'u annesinin aksine babasını terk etmemiş. Babasının aksine insanları kırıp dökmememişti hiç bir zaman. Balkonda çamaşır asan annesinin bir zamanlar en yakın arkadaşı Selma Bennur'u görünce hemen gülümseyip seslendi genç kıza,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENNUR
Romance"Özür dilerim. Yaralarını tekrar tekrar kanattığım için." Derin sessizlik çöktü kuytu karanlıklara... adam sürüldü. Kadın terk edildi. Öyle mağrur öyle sevilesi bir kız çocuğu terk edilmişti. "Özür dilerim. Kanayan yaran olduğum için." Gün ışığı ara...