9

5.3K 274 15
                                    


"Anlat artık gerçekleri kıza daha ne kadar bu şekilde yanında tutacaksın? "

Cevahir'in söyledikleriyle kollarını dizlerine dayayıp elleriyle başını sıvazladı Celasun, oldukça sıkıntılı görünüyordu. Sessizce terasa çıkan camın kenarında karanlığa sığınarak cevap vermesini bekledim.

"Aysel Annenin kendini hazır hissetmesini bekliyorum. Benim için kolay mı sanıyorsun Cevahir?"

Cevahir elinde ki sigarasının son demlerini içine çekip köşede duran uzun ayaklı metal küllüğe batırdı. Başını hafifçe havaya kaldırıp ağzından hummalı bir sis bulutunun mis gibi deniz havasını zehirlercesine çıkmasına izin verdi. Benimse şu an aklımda ki tek şey annemle ilgili olan gerçeklerin ne olduğuydu. Celasun ısrarla neden anlatamıyordu ki? Önce anlatıp sonra annemin hazır olmasını bekleyebilirdi nihayetinde. Şu an yaptığım şey utanç verici olsada gizlice onları dinlemekten kendimi alıkoyamıyordum. Benim hayatımla ilgili kararları benden başka herkesin vermesi canımı yakıyordu. Uzun bir sessizlik sonrası Cevahir teras sandalyesinde oturmuş Celasun'a dönerek kasvetli havayı dağıtmak ister gibi küçük bir kahkaha koyverdi.

"Tutuldun dimi kıza?"

Yersiz kahkası ile sığındığım karanlığa korkuyla sarıldım. Cevabı deli gibi merak etsem de odamda çalan telefonun sesi ile bir adım arkaya sıçradım. Celasun ayağa kalkınca daha fazla konuşmayacaklarını anlayıp odama doğru sessizce adımladım. Telefonu elime alıp arayan yabancı nuramayı çözmeye çalışırken dış kapının sesi duyuldu. Sanırım Cevahir gidiyordu. Sesini kıstığım halde ısrarla ikinci kez çalan telefonu açmayacaktım. Bu saatte arayan kişiden de söyleyeceği şeyden de hayır gelmezdi. Yatağıma oturduğum sırada odanın kapısının açılma sesi ile bakışlarımı kapıya çevirdim. Celasun baygın bakışları ve sarsak halleri ile kapıda belirdi. Sarhoş olduğunu terasta konuşurken anlamıştım. Bozuntuya vermeden ne var der gibi başımı salladım.

"Kim arıyor?"

Başlamıştı yine manasız haller sergilemeye...

"Bilmiyorum numara kayıtlı değil." Dedim.

Yatağa doğru ilerleyip yastığın yanında yanıp sönen telefonu eline alarak tereddüt etmeden açıp kulağına götürdü. Sesi şu an sarhoş oluğunu zerre belli etmiyordu.

"Sana Bennur'u aramayacaksın demedim mi ben?"

Karşıdan gelen sesi duyamasam da Celasun'un yumruklarını sıkması ile arayanın hayra alamet olmadığını anladım.

"Siktiğimin yalanlarını kendine sakla. O benim sana geri vermeye niyetim yok. Bir daha ararsan soluğu yanında alırım. Anladın mı? Nefesimi ensende hissetmeye devam et."

Kendinden emin bir şekilde gür sesi ile tane tane konuşmasını ağzım açık dinledim. 'O benim.' O benmiyim? Onun falan değilim ki. Telefonu kapatıp yastığın yanına attı. Kızarmış gözleri uykusuz olduğunu belli ediyordu. Gecenin bu kör saatinde ne diye içip terasta gizli saklı iş çeriyordu bilmiyorum ama şu an sinirle soluyorken az önceki halinin aksine alkol kendini belli etmeye başlamıştı.

Gözlerimi gözlerinden çekerek ellerime diktim.

"Babam mıydı arayan?"

Başını sallayarak derin ve öfke dolu bir nefes verdi.

"Sarhoştu. Yoksa aramaya cesaret edemezdi."

Babama sarhoş derken kendisinin de sarhoş olduğunu hatırlatmak istedim.

"Sen de sarhoşsun gecenin üçünde içecek kadar ne derdin var?"

Yatağa oturup başlığa sırtını yasladı. Aramızda bir kaç santim mesafe kaldığı an burnuma gelen deniz kokusu ile geri çekilme isteğimi bastırdım. Ondan korkmuyordum. Aksine aşırı derece de güven duygusu gün geçtikçe benliğimi istila etmekteydi.

BENNURHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin