"Tanrı aşkına, bir silahı okula elbette sokamazsın. Bunu bilmen gerekiyor."
Omuz silkerek karşılık vermiştim.
"Hayır gerekmiyor. Güvende hissetmiyorum bu yüzden silahıma ihtiyacım var."
"Ah şu gangsterler... Hayatında kimyasal silah diye bir şey duymadın mı sen? Sana iğnelerimden veririm, bırak şu silahı torpidoda."
"Pardon ama gangster derken? Ben şerefli bir devlet çalışanıyım ve sen ise hilekar kimyager Vante, bana çamur atamazsın."
"Hah."
Beni tiye alamazdı. Bu fazla sinir bozucuydu.
"Departman arası savaşlardan haz etmiyorum ama benim işim öyle sağa sola kurşun yağdırmaya benzemiyor. Sakin ve planlı hareket eden bir ajan olmak zorundayım. Ve kesinlikle bu koca tabancanın bizim planımızı alt üst etmene neden olacak bir şey olduğunu düşünüyorum."
Burun kıvırarak söylediklerini dinlemiştim. Haklı olduğunu bilsem de dillendirmeden torpidoyu sertçe açtım.
İçeri attığım tabancaya attığı zafer dolu bakışları sertçe karşılarken adeta hırlamıştım."Oldu mu bay çokbilmiş kimyager?"
"Harika." Diye mırıldadı. "Şimdi de radyoyu aç."
Ona attığım ter bakışın ardından ekledi. "Lütfen sevgilim."
İmasına gözlerimi devirmiştim. Bu duruma asla alışamayacaktım. Radyodan rastgele bir kanal açarken arabayı ne kadar kötü kullandığını düşündüm.
Aslında kötü değildi fakat yine de içimden, ondan daha iyi bir şoför olduğum konusunda bir savaş başlatmıştım.
"İnsanlara onları öldürmek istiyormuş gibi bakma. Uyumlu davran, gülümse, tehdit etme ve ortamı germe tamam mı?"
"Hiçbir şey için garanti vermeyeceğim. İstediğimi yapıyorum ve sen bana karışmıyorsun Vante."
"Neden bu kadar dik başlısın acaba? Tamam demek bu kadar zor mu?"
"Evet zor." Dedim tersçe. "Ne yapmam gerektiğini elbette biliyorum. Bana çocukmuşum gibi sürekli hatırlatmanı istemiyorum."
"Söylediklerimi nasıl bu kadar yanlış anlayabiliyorsun aklım almıyor ve inan bana Agust, eğer dışarıdan ne kadar vahşi gözüktüğünü bilseydin, aynada kendine defalarca tekrar ederdin bu söylediklerimi."
"Benim de tek seferde nasıl bu kadar çok kelime sarf edebildiğini aklım almıyor, keşke biraz sussan."
Ardından ekledim. "Ayrıca, Agust-d."
"Artık ikisi de değil." Dedi. "Sen Park Yoongi'sin ben de Lee Taehyung."
"Sana çok şaşıracağın bir bilgi vereyim." Diye söylendim sakince. "Gerçekten, inanmayacaksın ama ben bunu da biliyorum."
Başını iki yana ümitsizce sallarken radyoda çalan adını bilmediğim yabancı bir şarkının sesini açmıştı.
"Her neyse. Umarım hiçbir şeyi mahvetmeden sıyrılırız şu günden."
Ona katılıyordum fakat dile getirmeden yolu izlemeye devam etmiştim.
Gideceğimiz üniversite özeldi. Bu nedenle ortamın nasıl olduğunu, nasıl davranmamız gerektiğini ve nasıl ilerleteceğimizi akşam uyumadan birkaç kez konuşup teyit etmiştik.
"Namjoon birini ayarladığını söyledi. Bizi okulda karşılayarak bilgilendirecekmiş. Jung Hoseok olması gerek, tanıyor musun?"
Sorusuyla başımı onaylar biçimde salladım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vante:Nemesis -taegi-
Fiksi PenggemarKemerlerinizi bağlayın. Uzun bir yolculuk sizleri bekliyor. Devlet için çalışan bir şirketin özel biriminde ajan olarak görev yapan Ajan Kim Taehyung ve Ajan Min Yoongi; hayatlarını alt üst eden iki kaçırılma olayının ardından kendilerini anlaşılmaz...