0.24

503 58 53
                                    

Sevilmek, çocukluğumdan beri pek de aşina olduğum bir his değildi.

Yetiştirme yurtlarında, Jimin'in peşinde dolanırken geçen hayatım; o büyüdükçe iki sıkı dostluğa dönüşmüş ve bu hayatta birbirimizden başka hiçbir şeye sahip olmadığımızı anlamamızı sağlamıştı.

Ben ki, bu yaşımda sevgiyi doğuştan gelen; kardeşimle aramdaki bağdan öte bir his olarak tanımamış, görmemiş bir insandım.

Ta ki, yeşil irislerin arkasındaki farklı renkli irislerle karşılaşana kadar gözlerim; güzellik nedir pek görememişti.

Bir adam vardı hayatımda.

Bana aşkı öğretmişti.

Bir adam vardı yanımda.

Bana gülümsemeyi öğretmişti.

Zira, onun kollarında dudaklarım gerilene kadar gülümsüyorken, az önce söylediklerimi bir kez daha onaylarcasına; onu düşünüyordum.

İşte bana bunu yapmıştı.

Karşımdayken bile, hakkında derin düşünceleri zihnime sokmayı başarıyordu.

Önce, yüzüne yasladığım elimi kavradı. Nazik hareketleriyle, nefesimi tutmuştum.

"Ah Agust..."

Sonra, kavradığı elimi kaldırarak dudaklarını avuç içime bastırdı.

Ateş gibiydi dudakları, öyle ki en içimde bir yerlerde dokunduğu yeri yakmıştı.

"Biliyorsun değil mi?" Diye söylendi fısıltıyla. "Beni ne denli mahvedebileceğini çok iyi biliyorsun sen."

Dudaklarımı birbirine bastırdım.

Onu öpmek istiyordum.

Bu his, tıpkı bir kurt gibi beni kemirmeye başlamıştı.

Onu öyle öpmek istiyordum ki, nefessiz kalmalıydı.

Sıcak bir günde, tenimde gezinen güneşin yumuşak dokunuşları gibi hissettiriyordu parmakları.

Öylece ayakta dikilirken eskiye, lise yıllarıma döndüğümü hissediyordum. Bir aşkı taşıyabilecek korkunç büyüklükteki kalbimin, hala attığını sanki yeni fark ediyor gibiydim.

Araya kaygılar da girse, Vante gibi bir adam için kalbimde sonsuz bir büyüklük bulunuyordu.

"Kolların buz gibi..." Çatallı sesi kulaklarıma dolarken, omuzlarımı silkmekle yetinmiştim.

"Esiyor, ondandır."

Beni onaylarken elleriyle kollarımı bir kez daha okşamıştı.

İçimde, uçları yanık bir mektup yazılmaya başlanmıştı.

Tam göğsüme kazınan ilk satır ise, itirafımın karşılıksız kalışıydı.

"Gel, içeriye geçelim."

Ona uydum.

Sessiz adımlarına eşlik ederken, kanımın gerçek anlamda damarlarımın içerisinde kaynadığını hissediyor gibiydim.

Biraz heyecandan biraz da serin havadan olsa gerek, gerilen kaslarım yavaş yavaş gevşerken içeride beni karşılayan sıcaklığı memnuniyetle kabul etmiştim.

Hava çoktan kararmıştı.

Vante'nin beni büyüleyen kokusu eşliğinde, sıcacık bir yatakta uzanıyordum.

Bu an öyle gerçek dışı hissettiriyordu ki; defalarca yaşasam bile sorgulamama neden oluyordu.

Huzurluydum fakat eksik hissettiriyordu işte.

Vante:Nemesis -taegi-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin