Parmaklarımda asılı olan sigaram bitmek üzereydi, bir akşam üzeri bakışlarımı batmak üzere olan güneşe dikmişken, günler sonra kaygımın biraz olsun dindiğini hissediyordum.
Oldum olası soğuk havalardan nefret ettiğimden, bahar yaklaşırken tenimi okşayan güneşi büyük bir huzurla karşılamıştım.
Hala tam olarak benimseyemesem de kaldığımız evin en sevdiğim bölümü geniş balkonlarının olmasıydı sanırım.
Küllüğe batırdığım birkaç dala yenisini eklemek için cebimden çıkardığım zippo parmaklarımın arasından çekilmeseydi, daha da dingin bir ruh haline bürünebileceğimi biliyordum.
Fakat unutmamalıydım ki, Vante gibi bir deliyle aynı evde yaşıyordum. Huzur ne gezerdi ki?
"Ver şunu." Dedim sert bir sesle.
Gözleri çıplak olan gövdemde şaşkın bir ifadeyle dolaşsa da, kendisini hemen tıparlamış, küllüğü gözüme sokmak istercesine kaldırıp yaklaştırırken açmış olduğu gözlerinin ardından bana tehditkar bakışlar atıyordu.
"Sana inanamıyorum Agust, bak şuna, ciğerlerine verdiğin zararın farkında mısın sen? Günde kaç paket içiyorsun Tanrı aşkına?"
Gözlerimi devirerek, sigaramı dudaklarımın arasına sabitlemiştim.
"Eminim, senin kulaklarıma verdiğin zararın yanında hiçbir etkisi yoktur, zippomu geri ver. Hemen."
Uzattığım elime bir tane vurmasını elbette beklemediğimden, yanı başıma öylece düşen kolumu izlemiştim.
"Vermiyorum, yeter bu kadar içtiğin." Dedi hırçın bir tavırla. "Kolaysa al bakalım..."
Erişemeyeceğimi ikimizin de bildiği bir yüksekliğe kaldırırken, gözlerimi yeniden devirmiştim.
İlkokulda öğrendiğim ona kadar sayma taktiğini uygulamaya karar vermiştim ki, dudaklarımın arasındaki sigarayı da aniden çekmesiyle adeta gözlerimden kıvılcımlar çıktığını hissetmiştim.
"Delinin zoruna bak!" Diye çemkirdim. "Ver lan sigaramı."
"Seni ahlaksız." Diye yükseldi. "Lan denir mi öyle, bana hiç saygı duymuyorsun sen Agust. Kalbimi kırıyorsun hep benim."
Tanrı seni sınıyor Agust-d. Sakin ol, derin nefes al, bunlar da geçecek. Atlatacaksın. Sakin ol. Sakin...
"Vante, ben 92 doğumluyum. Bu durumda sen bana saygıda daha büyük bir kusur işliyorsun." Kaşlarımı kaldırarak bastırarak konuştum. "Ahlak kurallarına göre yani."
Omuzlarını silkti.
"Ben senin iyiliğini düşünüyorum be adam."
Elimi alnıma sert bir şekilde çarparken dişlerimin arasından konuşmuştum.
"İnan, hiç sabırlı bir adam değilim. Güzel suratına bir yumruk yemek istemiyorsan derhal geri veriyorsun."
Dudakları zehirli bir şekilde kıvrılmıştı ve ben kesinlikle bu gülüşü tanıyordum. Dilimi ısırırken, keyifli halini izledim.
"Ha suratımın güzel olduğunu düşünüyorsun yani..."
Yüzümü ekşiterek girdiği garip halleri izliyordum. Kendi kendine tav olabilen ilk insandı sanırım.
"Hayır. Yalnızca güzellikle ikna etmeye çalışıyorum seni ama sonuç alamadığıma göre artık kaba kuvvete başvurabilirim."
Gözleri sinsi bir ifadeyle kısılmıştı. O an, gelen esintiyle gözlerinin önünü
kapatan saçları dağılmış, lenslerini takmadığının farkına varmamı sağlamıştı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vante:Nemesis -taegi-
Fiksi PenggemarKemerlerinizi bağlayın. Uzun bir yolculuk sizleri bekliyor. Devlet için çalışan bir şirketin özel biriminde ajan olarak görev yapan Ajan Kim Taehyung ve Ajan Min Yoongi; hayatlarını alt üst eden iki kaçırılma olayının ardından kendilerini anlaşılmaz...