🍂BÖLÜM 26🍁

54 14 25
                                    

Bu kadar güzel şey olmuşken pes etmek hayata yenilmek değil midir? Sen yolun dikenli kısmınıo aşmışken çakıl taşları ayaklarını acıtabilir mi?
...

Su'dan devam

Kumsal ile birlikte yaklaşık on dakikaya yakın oturdum. Pek fazla bir şey konuşmamıştık bu sürede. Konuşacak bir şeyimiz de yoktu zaten olanlarda ortadaydı işte.
En sonunda dayanamayıp Kumsal'a döndüm. "Senden bir şey isteyebilir miyim?"

Küçük bir duraksama yaşadıktan sonra cevap verdi. "Bunu sormana gerek yok abla."
Gözlerimi sıkıca yumup açtım. Bir şeylerden destek bekler gibiydim ama en büyük desteğimi kendim bırakıp gelmiştim. Şikayet etmeye hiç ama hiç hakkım yoktu. "Uyuyup uyumadığını kontrol edebilir misin?"

Kumsal daha başka bir tepki vermeden ayağa kalkıp odaya girdi. Sevdiğim adamı sadece uykusunda görecek olmak, karşımda olmasına rağmen ona dokunamayacak, öpemeyecek olmak çok yaralıyordu. Yaralaması bir yana kabuklaşmış yaraları bir bir döküyordu. Ama bazen de gereken buydu belki. O sağlıklı ve mutlu olduktan sonra benim nasıl olduğum önemli değildi. Çünkü bu hayatı yaşamayı o hakediyordu.
Hem belki eski hayatıma geri dönebilirdim. Sonuçta dostum dediklerim vardı ,şuan yanımda olmasalarda ihtiyacım olunca yanımda olacaklarına emindim.
Zaten özlemiştimde onları. Uçurum, Ceza ve Kal. Kal geri gelmezdi, biliyordum. Çok kırgındı bana ama bana dediklerinden sonra gerçek bir dost olmadığını düşündürtmüştü.

Düşüncelerimi bölen naif sesle kafamı kaldırdım. "Uyuyor."
Onayını aldığım cümle sayesinde ayağa kalktım ve kapıyı açıp içeri girdim.
Kapıyı kapattıktan sonra kapıya yaslanıp kendime nefes almak için bir dakikalık süre tanıdım. Onu burada bile olsa görecek olmak kesinlikle kalbimde çok heyacan yaratıyordu.
Yavaşça yanına ilerlerken içimden gelen ağlama isteğini bastırdım. Çok zorlanmamıştım zaten çünkü ağlamaktan yaş kalmamıştı gözümde. Ama geriye bıraktığı kıpkırmızı izler belli ediyordu her şeyi.
"Merhaba sevgilim, ben geldim."

Nefesim kesilince duraksamak zorunda olsam da hemen sonra devam ettim. "Çok korkağım Toprak, her zamanda öyle olacağım galiba baksana. Sana zarar vermekten korktuğum icin gitsemde senden yine yapamadım. Uzaktayken bile zarar verdim sana. Korkak bir sevgiliye sahip olmak hiç kolay değil, değil mi? Sevdiği adama bakmak için bile uyumasını beklemek korkakça ve aptalca. Ama belki de bazen aptal olmak gerekiyordur. Sevdiklerini korumak için aptal olmak gerekiyordur. "

Konuşmam hızla sürüyordu ama bir anda kıpırdanınca panik olarak sessiz kalıp geri çekildim. Tekrar uyumaya devam ettiğini gördüğümdeyse konuşmaya devam ettim. Kesinlikle çok aptaldım. "Ama ben aslında senden hiç gitmedim. İnsanın kalbi sevdiğindeyse gitmiş olmaz ki. Seni hâlâ çok seviyorum ve ömrüm boyuncada seveceğim. Bunu asla unutma olur mu sevgilim."

Yanında günlerce oturabilirdim, kokusunu içime çekip sarılabilirdim, ellerimle elinden tutup öpebilirdim ama o an yaptığım yavaşça kalkıp kapıdan çıkmak oldu. Bir anda uyanıp şok olsun istemezdim nasıl olsa.

Dışarı çıktığımı gören Kumsal yanıma geldi. Ama bir şey demeden yerine oturdu ne yapacağını bilmiyor gibiydi sanki. İkileme düşmüş gibiydi. Şuan yine gitmem gerekiyordu belki ama onlar bu durumdayken bunu yapamazdım. Bora ve Ayşe saklanıyordu, tehlikedelerdi. Kumsal'da bunlarla tek başına başa çıkamazdı.
"Ben Bora ve Ayşe'ye bakıp geleceğim Kumsal , olur mu?"

Cevap vermek yerine kafasını salladı. O zaman daha çok anladım, sadece Toprak'ı değil hepsinin kalbinde bir kırık yaratmıştım.
Asansör yerine merdivenleri tercih edip hızla hastaneden çıktım. Minibüse binip bakkalın yanında indim. Koşar adımlarla eve vardığımda anahtarla kapıyı açtım. "Bora" Sesimle birlikte ikiside mutfaktan çıktılar. "Toprak abi nasıl?"
Titrek sesimi düz tutmaya çalışarka cevap verdim. "İyiydi, uyuyordu ben gelirken"
Başka bir şey sormaya çekinircesine duruyordu Bora. Belki de neden gittiğimi soracaktı o da. Yine de ses çıkarmadı ve beni bir dolu açıklama yapmaktan kurtardı. Hepsine öyle bağlanmıştım ki baktığımda bile gözlerim doluyordu.
"Şimdi siz bir süre daha burada kalmalısınız. Ben markete falan gidip gelirim. Bu hafta kaçacak arkadaşınızı da birlikte gidip alacağız. Daha sonra da taşınmalıyız sanırım. Çünkü bu çevre siz için güvenli değil artık. Hatta o adamın icabına bakana kadar hiç bir yer güvenli değil ama tabi daha iyi olur."
Bora başını sallayarak beni onaylamıştı. Ama içinde bir sürü soru işareti barındırdığının farkındaydım.
"O zaman ben bakkala gidiyorum. Kendinize iyi bakın."
Kapıyı ardımdan kapatır kapatmaz boğazımda düğümlenmiş nefesi bıraktım. Bu dediğim şeylerin hepsini gerçekleştirmek zorunda olmamın yanında çokta basit şeyler değildi. Ama hep birlikte halledebileceğimize inanıyordum.
Toprak'ın da benim burada olduğumdan haberi olmayacağı için  her şeyi kendileri yapmış gibi söylerlerdi. Ve böylece konu kapanırdı. Yani öyle ümit ediyordum.

Bakkala girince Mehmet amca şaşkınlıkla bana baktı. Uzun zamandır onu görmüyordum ve kesinlikle özlemiştim. Zamanında bana çok yardımı dokunmuştu. "Su, hoşgeldin kızım."
Gülümseyip cevapladım. "Hoşbuldum Mehmet amca."
Ufak bakkalın içinde dolanıp yiyecek bir şeyler alırken bir yandan Mehmet Amca ile sohbet ediyordum. "Nasılsın Mehmet Amca?"

O da merak etmiş olmalı ki bana sorular soruyordu. "Nerelerdesiniz kızım. Sen de yoksun Toprak oğlumda uğramıyor artık."
Toprak'ın ismini söylemesiyle yüzüm düşmüştü ama çaktırmamaya çalışarak olanları anlattım. Evden gidişimi, sebebini, Toprak'ı, neden hastanede olduğunu...
Sonuna kadar beni dinledi. Sonra bir baba şefkatiyle konuşmaya başladı. Her zaman asla yanımda olmayan babam yerine koymuştum onu. "Hep derim ya sana, kalbine güven o doğru yolu gösteririr diye yine diyorum güzel kızım. Zor şeyler yaşadın, yaşıyorsun ve yaşayacaksın belki de. Ama pes etme hiç bir zaman. Çok yol katettin, hayatında çok şeyler değişti, çok güzel şeyler oldu. Ama sen farkında değilsin. Şimdi şuanı bırak ve biraz geçmişi düşün. Hayali arkadaşlarınla yaşadığın zamanları, yalnız olduğunu sandığın zamanları. Gelip bana anlattığın kâbusları.
Sen aşık oldun. Sevdin daha da güzeli sevildin. Ve hâlâ çok seviliyorsun. O kadar şeyi atlatmış biri olarak tam da güzellikleri yakalamışken pes etmen hayata yenilmek değil midir? Sen yolun dikenli kısmını aştın, bundan sonra çakıl taşları ayaklarını acıtabilir mi? Pes etme ve kendine güven olur mu? Toprak çok iyi bir çocuk ve siz birbirinize iyi geliyorsunuz. Onu bırakma. Kendini ne zaman hazır hissedersen git yanına ama asla ondan uzak olma. Hem ben daha sizin düğününüzü yapacağım. Bu ne canım? Torunlarımı göreceğim daha. "

Konuşmasının sonlarına doğru gözleri dolmuştu. Ben ise tüm konuşma boyunca hıçkırmıştım. O benim babamdı, olmayan ailemdi onlar. Nasıl karşı çıkardım ki? "Tamam Mehmet Amca sözünü dinleyeceğim sana söz veriyorum. Hayata yenilmeyeceğim."

Yanına gidip sarıldıktan sonra aldıklarımı koyup ücretini ödedim. Kapıdan çıkmak üzereyken içeri bir adamın girmesiyle geriledim. Bu o adamdı.
Kelepçe.

Hepinize selamlarr. Nasılsınız? Karantina günleriniz nasıl geçiyor? Evdeyken uzuun uzuun bölüm atmak isterdim size ama panomda da bahsettiğim gibi kendi içimdeki ufak çaplı savaşlarla uğraşıyordum, uğraşıyorum. Bencil zamanlarımdayım sanırım. Ve pes ettim ya da etmek üzereyim yine de siz ben gibi olmayın. Mehmet Amca'yı dinleyin. Pes etmeyin. Ben de en kısa zamanda bu yolu atlatıp daha hızlı buralara dönmeye çalışacağım.

Yorum ve yıldıza dokunarak bana moral verebilirsiniz.

Buraya da etiket atabilirsiniz belki bir şans vermek isteyenler olabilir.

Sizi seviyorum. Kendinize iyi bakın.❤😘🖤

KURTAR BENİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin