"Yani seks yapmadığınıza inanmamı mı bekliyorsun?"
"Michael, eğer bir kez daha sorarsan yemin ederim-"
"Tamam tamam, sustum."
Ashton yolda gelirken uyuyakalan Calum'ı kucağında evin içine taşırken Michael'a gözlerini devirdi. Minik yavru köpek elini bir saniye bile bırakmadığı ve Ashton dışında her şeyden ürktüğü için arabayı Michael kullanmıştı. Aslında Ashton'dan da ürküyordu ama diğer şeyler kadar değil.
Hava aşırı derecede sıcaktı ama Calum'ın teni buz gibiydi. Ashton'ın boynuna sarılı olan ama uykusu derinleştikçe biraz daha gevşeyen kolları Michael ayağını orta sehpanın köşesine çarpıp acıyla inleyince aniden tekrar yukarı çıkarak boynuna dolanmıştı. Ashton Michael'a öldürücü bakışlar atarak merdivenlerden çıkıp odasına doğru ilerledi.
Onu yatağa yatırdığında üzerindeki tişört toplandığı için bacakları biraz daha ortaya çıkmıştı. İyileşmekte olan ya da henüz oluşmuş yara izlerini görünce iç çekti. Başına neler gelmişti bilmiyordu ama bilmek istediğinden emin değildi. Üstünü örtmek için uzandığında Calum'ın yüzüne yansıyan masumiyetine dayanamadı ve alnına minik bir öpücük kondurdu.
"Gidip Luke ve çocukları alalım."
"Önce üstüne bir şey giy."
Yarı çıplak olduğunu tamamen unutmuştu. Dolabından başka bir tişört aldı.
"Hey Ash..."
"Sakın yine başlama."
"Ya başına bela açarsa?"
"Onu görmedin mi? Savunmasız bir köpek yavrusundan farkı yok! Benden bu kadar korkarken başıma nasıl bela açmasını bekliyorsun!?"
Fısıldıyor olmasına rağmen kızdığı anlaşılıyordu. Haklıydı, Calum savunmasızdı ve korkuyordu. Hayatının bir kafesin içinde son bulmasını hiç istemezdi. Onu tanıyalı sadece birkaç saat olsa da bu masum çocuğun zarar görmesi düşüncesi içini parçalıyordu. Çevresinden kimi zaman insan-hayvan karışımı melez türler olduğuna dair hikayeler duyardı. Küçük bir çocukken büyükbabası ona hep anlatırdı. Bazen de onlardan birine yolda yürürken rastlar, kendilerini dışlanmış hissetmemeleri için elinden geleni yapardı. Toplumda saygı görmek onlar için zor olabiliyordu.
İçlerinden birini bu kadar yakından görebileceğini hiç tahmin etmezdi.
"Kabus mu görüyor?"
Ashton'ın endişeyle kaşları çatılmıştı. Calum yine titriyordu. Bir şeyler sayıklamaya başlamıştı, kıpırdanıp duruyordu. Giymek üzere olduğu tişörtü kenara attı ve yatağın yanında diz çökerek ellerini çekingen bir şekilde ona uzattı. Nazikçe minik kulaklarının arkasını okşadı. Kabus gören birini aniden uyandırmak onu çok korkutabilirdi. Özellikle de Calum gibi her şeyden korkuyorsa.
"Calum..."
Kırılgan ve zayıf vücudu sarsılarak yataktan doğruldu. Ter içinde kalmıştı. Öbür elinin parmak uçlarını sağ bileğindeki kırmızı çizgilerin üzerinde gezdirirken hıçkırdı. Dizlerini karnına çekmiş, acı dolu iniltiler çıkarıyordu. Ashton omzuna dokunduğunda sıçrayıp geri çekildi.
"Cal benim, Ashton. Burada güvendesin..."
Bunları söylemesi Calum'ın kollarına atlaması için yeterli olmuştu. Yüzünü çıplak omzuna gömüp onu kokladı. Tıpkı kahve gibi kokuyordu. Huzur vericiydi. Burnunu omzuna sürterek, biraz öncekine göre daha sakin bir şekilde, ağlamaya devam etti. Ashton iç çekti ve kucağında Calum'la beraber bir şekilde dizlerinin üzerinden kalkmayı başardı. Beline sardığı bacaklarına elleriyle destek verdi. Minik yavru köpeği yavaş yavaş kucağında sallıyordu. Yeniden odaya sessizlik hakim olurken gözlerini deviren Michael'a ağzını daha açmadan kapatması için yeterli olan bir bakış attı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pup // Cashton
FanfictionCalum'ın masum kahverengi gözleri bir yavru köpeği andırıyordu.