20- Hesitate

168 16 77
                                    

Cashton. That's it. That's the tweet.

<3<3<3<3<3<3<3<3<3<3<3<3<3<3

Calum'ın ifadesinin alınmasından sonra geçen birkaç gün oldukça sakindi. Kimsenin alışkın olmadığı kadar sakin.

"Baksana, şişliği inmeye başlamış Pup..."

Ayak bileğinin iç kısmına yumuşak bir öpücük bıraktı. Minik yavru köpeğin incittiği bileğine günlerdir kas gevşetici kremler sürüyor ve sargı beziyle sarıyordu. Doktor tendonunda zedelenme olduğunu söylemişti. Yani basit bir burkulma değildi. Bu yüzden Ashton yürümesine izin vermiyordu. Ne isterse ona getiriyor ya da Calum'ı kucağında taşıyordu.

"Çok ağrıyor mu?"

Başını iki yana salladı.

"Güzel... Yiyecek bir şeyler ister misin? Öğle yemeğinin üzerinden epey geçti, fazla bir şey de yememiştin zaten."

Başını bu kez olumlu anlamda salladı. Calum eve döndüğünden beri en fazla birkaç kelime konuşmuştu. Fakat Ashton tabi ki üstüne gitmiyordu. Bekliyordu, çünkü zamanla düzeleceğinden emindi. Üstelik psikolojik destek de alacaktı. Biraz bekleyip son bir haftanın, şokunu atlattıktan sonra onu bir psikoloğa götürmeyi düşünüyordu. Henüz Calum'a fikrini sormamıştı ama onun da iyileşmek için elinden geleni yapacağını, dolayısıyla da bu teklifi kabul edeceğini biliyordu.

"Hemen geleceğim, tamam mı?"

Alnını öptü ve dudaklarının orada birkaç saniye daha beklemesine izin verdi. Calum yatağın üstünde sessizce onun gidişini izlerken alt dudağı titremeye başlamıştı. Ashton ondan her uzaklaştığında ağlayacak gibi oluyordu.

Birdenbire, koridordan sesler geldi.

Ayak sesleri.

"A-Ashton?"

Ashton'ın işinin bu kadar çabuk biteceğini sanmıyordu. Üstelik evde başka kimse yoktu. Bayan Irwin kız kardeşi doğum yaptığı için çocukları da alıp gitmiş, ailenin diğer iki ferdini yalnız bırakmıştı. Calum hala sokağa çıkmaya ya da insanların arasına karışmaya hazır değildi. Henüz korkuyordu.

"Ash..."

Gözleri doluyordu. Ashton'ın ona öğrettiği gibi derin nefesler alıp içinden sayı saymayı denedi, ancak bu sakin olmasına yaramıyordu.

Duyduğu kulak tırmalayan gürültüyle çığlık attı ve odanın kapısını açıp merdivenlerden aşağı indi. Ashton'ı da almalı, buradan bir an önce çıkıp gitmeliydi. Aklından geçen tek şey buydu, artık bu ev güvenli değildi.

"ASHTON!"

Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştı. Bir şey, biri, arkasından gelerek onu belinden yakaladığında ikinci, öncekinden daha kuvvetli bir çığlık daha koyverdi. Narin bedenini kavrayan büyük ellerin altında çırpınıyordu. Yerden yükseldiği için karşılık vermek çok zordu. Yumruklarını arkasındaki yapılı gövdeye vurmaya çalışırken ayaklarını zemine değirmeye çalıştı.

"Pup..."

"BIRAK! B-BIRAK BENİ!"

"Cal."

"İ-İMDAT!"

"Calum! Calum, benim... Benim Aşkım, buradayım..."

Etrafında sıkılaşan kolları arasında deli gibi titriyordu. Yavaşça yere çöktü, minik yavru köpeği kucağına çekti. Hala ağlıyordu.

Pup // CashtonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin