Bu bölümde rahatsız edici bazı unsurlar bulunuyor, eğer rahatsız olacaksanız okumamanızı tavsiye ederim
Ben başladığı ve bittiği yerlere birer işaret koyacağım, isterseniz atlayabilirsiniz <3
<3<3<3<3<3<3<3<3<3<3<3<3<3
Calum altında uyuyakaldığı ağacın dibinde gözlerini açtığında kendini son birkaç gündür hiç olmadığı kadar güvende hissediyordu.
Ancak bu his, uzaktan gelen sesler yüzünden pek uzun sürmemişti.
Hemen patilerini temizlemeyi bırakıp saklanacak bir yer aramaya koyuldu. Orada, ileride bir ağaç vardı. Kovuğu diğerlerinin aksine içine sığabileceği kadar büyüktü. Koşmaya başladı. Etrafta kimse olmadığı halde kendini birinden kaçıyor gibi hissediyordu.
Fakat ağaca tırmanmak üzere patilerini kaldırdığı an bir şey, biri, onu ensesinden tutarak havaya kaldırmıştı. Minik yavru köpek korkuyla pençelerini ağaca geçirdi.
"Bırak beni!"
Onu anlamadıklarını biliyordu. Anlasalar bile bırakmazlardı zaten ama Calum bağırmanın elindeki tek seçenek olduğunu varsayarak havlamayı sürdürdü. Dönüşmek istemiyordu. Çünkü eğer dönüşürse çıplak kalırdı ve o adamların karşısında bir kez daha o pozisyona düşmek en kötü kabuslarından daha beterdi. Tırnaklarıyla adamın kolunu çizmeye çalışarak sızlandı. Onu nasıl tanıdıkları hakkında en ufak bir fikri yoktu. Önlerinde hiçbir zaman dönüşmemişti.
Dolan gözlerinden yaşlar süzülüp tüylerini ıslatırken iç çekti. Yavaş yavaş sonunun geldiğini hissetmeye, ümidini kaybetmeye başlıyordu. Aşık olduğu gencin yüzünü görmek hiç bu kadar uzak gelmemişti.
"Ashton..."
.
.
.Ashton yalnızca birkaç dakika önce uyuyakaldığı koltuktan gördüğü korkunç kabusla sıçradı ve Luke'un omzunda uyuyan Michael'ın da irkilerek uyanmasına sebep oldu. Günlerdir uyuduğu en uzun süre buydu, ayakta kahve sayesinde durabiliyordu. Elini göğsüne yerleştirdi ve derince iç çekti.
"İyi misin?"
"Ben, iyiyim. İyiyim. Sadece... Calum. Bir an sesini duydum sandım..."
Ayağa kalkıp bir hayalet gibi mutfağa doğru gittiğinde Michael ve Luke endişeyle birbirlerine baktılar. Ashton gerçekten hiç iyi değildi. Daha birkaç saat önce içmiş olmasına rağmen raftaki kahve dolu kavanoza uzandı. Ama o kadar dalgındı ki ne olduğunu bile anlayamadan kavanozu tezgahın üzerine düşürdü. Parçalanmıştı. Michael telaşla içeri koştu.
Fakat bu manzarayla karşılaşmayı beklemiyordu. Ashton yerde oturuyordu, dizlerinin üzerinde. Sol eliyle alt dolaplardan birinin kapağını kavramıştı. Sanki yıkılmamak için oraya tutunuyor gibi.
"Ash..."
"Bizi rahat bırakmaları neden bu kadar zor? N-neden, neden Calum? Ondan ne istiyorlar?"
Elleriyle yüzünü sakladı. Michael yanına çökünce parmakları arasındaki boşluklar ve bileklerinden aşağı gözyaşı aktığını fark etmişti. Arkadaşına sımsıkı sarıldı.
"Az kaldı dostum, üstesinden birlikte geleceğiz."
"Yapamıyorum..."
"Yapabileceğini biliyoruz."
Etrafına sarılan ikinci bir çift kolla başını kaldırdı. Aralarına Luke da katılmıştı. Çenesini Ashton'ın omzuna yaslayıp orta parmağında söz yüzüğü bulunan elini Michael'ın elinin üzerine yerleştirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pup // Cashton
FanfictionCalum'ın masum kahverengi gözleri bir yavru köpeği andırıyordu.