7- Something Big For Him To Say

193 17 198
                                    

Ashton on the inside: IT'S SO FLUFFY I'M GONNA DIE

<3<3<3<3<3<3<3<3<3<3<3

"Ash, lütfen buraya gelir misin?"

"Bana bir dakika ver."

Bayan Irwin odadan çıkarak kapıyı kapatırken Ashton Harry'nin saçlarını havluyla kurulamayı bırakıp yanaklarını mıncıkladı. Gıcık olduğunu biliyordu.

"Kıyafetlerini kendin giyebilir misin? Yardım lazım mı?"

"Ashton ben altı yaşındayım! Bir bebekmişim gibi davranıyorsun!"

"Tamam tamam, üzgünüm."

Kapıyı kapattı ve merdivenlere yöneldi. Harry'nin odasının hemen yanındaki oda Lauren'a aitti. Kapısı açık olduğu için içeriyi buradan görebiliyordu. Calum Lauren'ın tırnaklarına oje sürüyordu. Yüzünde büyük bir gülümsemeyle aşağı indi ancak bu gülümseme Bayan Irwin'in tuhaf yüz ifadesiyle karşılaştığında yavaş yavaş kaybolmuştu. Çok ciddi duruyordu- ki bu sık yaşanmazdı- ve endişeli görünüyordu.

"Bir sorun mu var?"

"Evet var."

"Tanrım, ne oldu?"

"Calum'la aranda bir şey mi var?"

"Ben-ne!?"

"Beni duydun Ashton, aranızda bir şey mi var?"

Ashton ona uzaylı görmüş gibi bakıyordu. Dehşetle ve böyle bir şeye nasıl ihtimal verdiğini bilemediği için merakla. Ezra'yı asla aldatmazdı. Eğer annesini şüphelendiren şey sürekli yakın olmalarıysa bu anlamsızdı. Calum'ın sürekli sarılmak istemesi ya da Ashton'ın onu güvende hissettirdiğinden dolayı birbirine fiziksel yakınlık göstermeleri aralarında bir şey olduğunu iddia etmek için yeterli sebepler değillerdi.

"Anne, benim bir erkek arkadaşım var. Onu aldatmayacağımı biliyorsun. Calum'ın yalnızca korunmaya ihtiyacı var, bana ve bize de bunun için ihtiyaç duyuyor zaten."

"Ezra'yla aranıza girerse?

"Bunu asla yapmaz. Onu görmedin mi? Bu dünyadaki en masum-"

"Anne! Anne bak!"

Lauren merdivenlerden koşarak aşağı iniyordu. Calum arkasından gelse de ona yetişememişti. Heyecanla pembe tırnaklarını annesine ve ağabeyine gösterdi. Aşırı derecede düzgündü, üzerinde bir kat sim bile vardı.

"Ne kadar güzel canım, sen mi yaptın?"

"Calum yaptı!"

Ellerini arkasına saklamış, utangaç bir gülümsemeyle başını eğmişti. Bayan Irwin onunla ilgilendiği için Calum'a teşekkür etti. Sonra da mutfak masasının üstünden çantasını alıp Ashton'a bu sabahtan beri attığı tuhaf bakışı tekrarladı. Dikkatli olmaları konusunda onları tembihledi. Anne-Marie bir hemşireydi. Bu gece hastanede nöbet tutması gerekiyordu. Çocukları geç yatırmamalarını, dolapta her şeyin olduğunu, gereksiz şeylerle karınlarını doldurmak yerine yemek yemelerini söyledi. Üstünü giyinmeyi henüz başarmış Harry'e el salladı. Ardından dört çocuğunu (Calum'ı da artık çocuğu olarak görüyordu) evde yalnız bıraktı.

"Harry, şey, biliyorum çok büyüdün ama um... Tişörtünü ters giymişsin dostum."

"Ah inanamıyorum!"

Tekrar merdivenlerden çıkıp gözden kaybolurken Lauren kıkırdadı. Oyun oynamak için arka bahçeye çıkacağını söyleyerek Calum'la Ashton'ı yalnız bıraktı.

Pup // CashtonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin