İlk kısım çok cringe töğğbe estağfurullah ama üstteki foturaf tatlı ödül kazanmışlardı orada
<3<3<3<3<3<3<3<3<3<3
"Siktir..."
Ashton elini Ezra'nın pantolonundan içeri sokup boxer üzerinden aletini avuçladı. Bunca zaman sonra nihayet erkek arkadaşını bu şekilde altına alabilmiş olmak çok iyi gelmişti.
Tişörtünü üstünden çıkardı, beyaz teni muhtemelen güneşlendiğinden bir ton koyulaşmıştı. Boynunu öyle sert emiyordu ki anında morarmaya başlamıştı. Calum'ın tenine bunu yapmaya kıyamazdı.
Ezra istekle alt dudağını dişledi. Fakat yüzündeki o ifade Ashton eğildiğinde ve boynundaki kolye tişörtün altından çıkıp sallanmaya başladığında değişti.
"O şeyi hala takıyor musun?"
"Tabi ki takıyorum. O bir hediye."
Ashton onu tekrar öpmek için yüzüne yaklaştığında geri çekildi.
"Bu da neydi şimdi?"
"Benimle sevişirken o fahişenin verdiği kolyeyi takmanı istemiyorum."
Ashton öfkeyle Ezra'nın üzerinden kalktı.
"Aynı şeyi bir kez daha söyle ve seni terk edeyim."
"Ciddi misin? Lütfen terk et Ashton! Eğer ona benden daha çok değer vermeye devam edeceksen lütfen terk et!"
"Bu daha fazla değer vermek değil. Onu korumaya çalıştığımın farkındasın öyle değil mi? Her şeyden, herkesten korkuyor! Ne yapmamı bekliyordun!? Güvendiği tek kişi olarak onu yüzüstü bırakmamı mı?"
"Seni doğru düzgün göremiyorum bile!"
"Bence görmeye ihtiyacın yok."
"Ne?"
"Ben içine boşalırken adını fısıladadığın eski sevgilin yeterince iş görüyordur Ezra."
"Ash-"
"Duymadığımı sanmıştın değil mi? Benim yaptığım tek şey sessiz kalmaktı."
Ashton Ezra'nın rengi atarken o evden nasıl çıktığını, kendi evine nasıl döndüğünü hatırlamıyordu.
"Ash? Bu kadar erken gelmeni beklemiyordum."
"Evet... Ben de öyle."
Ashton her zaman olduğu gibi onu kucağına alıp öpücüklere boğmamış, sarılmamış, hatta saçlarını bile karıştırmamıştı. Aslında yüzüne dahi bakmadı. Bu çok garipti. Yine de sesini çıkarmadı ve arkasından gitti. Bunu hep yapardı, tıpkı bir yavru köpek gibi.
Gününün nasıl geçtiğini, Ezra'yla birlikte neler yaptıklarını sordu. Ancak aldığı tek şey kısa cevaplarla devirdiği güzel gözleriydi. Kısa bir sessizliğin ardından ona bu sabahtan beri sormak istediği şeyi şimdi sormaya karar verdi. En azından sohbet edecek bir konu açmış olurdu. Bu da bir şeydi.
"Ash?"
"Hm?"
"Bir süredir dışarı çıkmadım ve... Uh, acaba parka gidebilir miyiz?"
"Yorgunum Pup, başka zaman."
Pekala. Bu kadar çabuk reddedilmeyi beklemiyordu. Şansını tekrar denedi.
"Şey, sorun değil... Belki beraber bahçeye çıkarız?"
"Cal. Sana yorgunum dedim, anlamak bu kadar zor mu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pup // Cashton
FanfictionCalum'ın masum kahverengi gözleri bir yavru köpeği andırıyordu.