otuzbir-😈

63.7K 2.2K 3.3K
                                    

Yeni bölüm için sınır 1500 yorum şeytanslarım
Saçmalayarak sınır doldurmaya çalışmayın aşklarım, o tür yorumları özenle siliyorum biliyorsunuz 😇

İnstagram hesabım; bernackl55 🍬

Twitter hesabım; bernackl55 🍭

Bu bölümü sevgili okuyucum Deli_Gibiii ye ithaf ediyorum ❤

Sizi gökyüzüyle yer yüzünün arasındaki mesafe kadar çok seviyorum iyikilerim❤

Bölüm şarkısı;
Joel Adams - Please Don't Go

Melike Şahin- Deli Kan

●●•●●

Gökyüzünden kaçışan yağmur taneleri hain bir avcı tarafından tetiğe basılmış silahtan firar eden kurşun misali tenime saplanırken, ıslatıp sahiplendiği her noktamı asitmiş gibi eritiyordu. Yıldırım sol yanımıza düşmüştü sanki, ben yanıyordum ama avucumun içinde sıkıca tuttuğum onun külleriydi. Damarlarımda dolaşan kan değil, onun iki dudağının arasından dökülen zehirdi. Gecenin siyahını çalıp kasvetin kucağında birbirimizin boğazına yapıştık, önce kanatlarım öldü sonra da kirpiklerim.

Rüzgarın haşin esintisi saçlarımı dalgalandırıp ıslak yüzüme yapıştırırken çıplak ayaklarımla su birikintilerine basarak yürüyordum, bir kaç metre sonra çıkacağım kapının ardında kalacağımı bile bile yürüdüm. Nereye gidersem gideyim hep burada kalacaktım, çünkü insanın kalbi nerede atıyorsa kendisi de oraya aittir. Paramparça olan kalbim onda kaldı, avuçlarına batmasa bari...

Üzerimde ki beyaz tişört ıslanmış tenimi ortaya sunmuştu, soğuktan sızlayan göğüs uçlarım oldukça belliydi. Tişört onundu, üşüyen ellerim de öyle, çıplak ayaklarım, ağlayan gözlerim, acı çeken yüreğimde, ben kimdim? Bana ait ne vardı, hiç. Birine her şeyinle ait olduğun da bütün yolların sonu ona çıkıyormuş.

"Breath!"

Dudaklarım titredi, gözlerimi yumarken derin bir nefes alıp verdim. Hiç gelmeyecek sanmıştım, evet çok kızgındım, çok kırgındım, o kurşuna dönüşen dudaklarından dökülüp kalbimi sızlatan kelimelerinin ağırlığında öldüğümü hissettim, evet canımı yaktı. Ama gelmeseydi, duymasaydım sesini un ufak olurdum, silinirdim yer yüzünden. Duymasaydım sesini ve çıksaydım o bahçe kapısından bana ait olmayan dünyaya büyürdüm o dakika, büyümek istemiyordum...

'Ben hep senin küçük şeytanın olarak kalmak istemiştim okyanus bakışlı adam.'

Ardımdan gelmesini beklediğimi düşünmesin diye adımlarımı hızlandırdım, karmakarışık olmuş duygularımın benliğimde yarattığı zelzele ile hıçkırarak ağlamaya başlamıştım. Kaçıyordum ondan, yakalasın istiyordum aynı zamanda da, gitmek için çırpınayım kalmam için savaşsın istiyordum.

"Breath dur!"

"Peşimden gelme! Sakın!"

Hayır hayır dinleme beni, gel lütfen!

"Dur diyorum sana, dur!"

Ağlayışım daha da şiddetlenirken adımlarımı daha büyük atmaya başladım, neden yakalamıyordu beni? İstese yakalardı, tutardı kolumdan, neden yapmıyordu?

"Kapa o sikik çeneni, gelme peşimden!"

Gel, gel lütfen, gel ve sarıl bana sımsıkı!

"Gelmiyorum zaten, dursana!"

Yutkunamadım, arkama da bakamıyordum, kapıya yaklaşmama üç dört adım ya kalmıştı ya kalmamıştı, Dean şemsiye eşliğinde dışarı çıkmış şaşkınca bana bakıyordu, omuzlarım çökerken dudaklarımdan acı bir hıçkırık kaçtı, sarsılarak ağlamaya başladım, az önce de ağlıyordum ama Dean'ın o bakışı mahvetti beni, kahretsin neden bilmiyorum! Bana acıdığını hissettim sanırım, müdahale etmesini bekledim en çokta. Red arkamdan işaret vermiş olsun ve Dean beni durdursun diye bekledim ama sadece mal mal yüzüme baktı!

Bay RedHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin