69#🍁

3K 206 48
                                    


Herşeyin bir sonu geldiğine inandığımızda mucizelere inanırız bir mucize olsun isteriz. İnanmak herşeyin başıydı ben düştüğüm duruma rağmen benim bir umudum vardı.

Arkamdaki elleriyle beni öne doğru savurarak itmeye başladı. Bars'ın babasının keskin bakışları üstümde gezinirken bedenimin ürperdiğine yemin edebilirdim. Bakışlarıyla bile bedenimi delip geçebiliyorsa kim bilir bize ne yapardı?

"Merhaba küçük hanım"

"Asel abla beni kurtarmaya gelmiş" diyerek şu gergin ortamda gülücük saçan Kayra'ya döndü bakışlarım gözlerinde korkuya dair en ufak bir belirti yoktu bu küçük yaşta bu kadar cesur olmayı nasıl başarıyordu.

"Siz çocukla ilgilenin bende misafirimizi gerektiği gibi ağırlayayım"

Bars'ın babası beni kolumdan tutup kabaca çekiştirirken hem oğluna bu kadar benzeyip hemde nasıl oğlundan nefret eden bir adama dönüşebiliyordu anlamıyorum.

Oğluna olan nefretini gözlerinin derinliklerinde görüyorum ama bunun sebebini kimse bilmiyordu. İki sandalye bir masa bulunan odaya soktu bu bana izlediğim bir polisiye filmini anımsattı. Sanki dünyayı tehlikeye sokacak birşey yapmışım da beni sorgulamak için polisler tarafından buraya getirilmiştim. Konuşamayan bir kız karşısındakiyle nasıl anlaşabilir dilekçe yazar gibi derdimi bu adama mı anlatmamı bekliyordu?

"Otur" baba oğul aynıydı. İkiside emir vermekten başka bir işe yaramıyordu ikiside sinir bozucuydu. Şu durumda adama gözlerimi devirip sandalyelerden birini çekip oturdum karşıma da kendisi oturdu.

"Seni oğlumun yakınlarında birkaç kez gördüm. Belli ki sende oğlum gibi aynı amaçtan ötürü burdasın o ufaklığı alıp çekip gitmene izin vermeyeceğimi bilmen gerekir. Sende bir süre elimizde rehin ah pardon ne deniyordu birkaç günlük misafirimiz olucaksın" diyerek sonlarda alay etti. Söyledikleri hiç biri beni ilgilendirmiyordu. Kayra güvendeydi şimdilik,bu bana yeterdi.

"Ne o küçük hanım dilinizi mi yuttunuz korkudan"

"Eee birşey demeyecekmisin?"

"Bir dakika yoksa konuşamıyormusun sen?" Diyerek kaşlarını çattı. Gözlerimi gözlerinden alıp boş duvarı inceledim

"Konuşamayan bir kız yalnız başına ayağıma kadar geliyor seni burda öldürsem bile kimseye sesini duyuramazsın buda çok can sıkıcı olmalı" dedi acımasızca, şuan bulunduğum durumla alay ediyor bundan zevk alıyordu. Nasıl bu kadar acımasız olmayı başarıyordu bir bıçak belki canımı yakmazdı ama o adamın ağızından çıkan her cümle göğsüme bir hançer saplıyordu.

"Madem konuşamıyoruz kağıt yardımıyla konuşuruz bizde öyleyse senin için bir mahsuru yoksa tabi" diyerek büyük bir incelik ettiğini düşünüyordu benim aksime "Ali bir bak buraya" diyerek seslendi. İçeri otuzlarına varan bir adam girdi

"Bize kağıt ve kalem bul genç hanımdan öğrenmek istediğim bazı şeyler var. Belki bize yardımcı olmak ister" gözlerini biran olsun gözlerimden ayırmadan cümlelerini birer birer kurdu. Amacı neydi veya ne istiyordu? Benden ne gibi birşey öğrenmek istiyordu bunu merak ediyordum.

Az önceki adam elinde kağıt kalemle geri döndü. Önüme koyduktan sonra tek kelime etmeden aynı kapıdan tekrar çıktı.

"Kolay mı sorayım yoksa zor mu tercih edersin?"

Bakışlarımı değişmediğini görünce güldü "Bir kıza göre çok sıkıcısın en azından olduğun durumda kendi yararına birşeyler yapmayı dene yoksa benim elimde ölüp gidiceksin yazık olmaz mı sana?" Beni alttan alttan tehdit etsede aldırış etmedim benim için niyeti önemliydi.

Düşman sınıflar [3]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin