Weird {21.Bölüm}

2.9K 148 81
                                    

~Park Chaeyoung~

"Bana annemin öyle bir insan olduğunu söylememiştin baba. Eğer bana söyleseydin, en azından... en azından aptal gibi annemi bir melek sanmazdım. En azından bir sürtüğün... kızı... olduğumu-" Hıçkırıklarımla birlikte ağlamaya başladığımda kendimi durduramamıştım. İçimde anneme dair çok fazla şey kırılmıştı.

Babam beni kolları arasına aldığında, hâlâ ellerimle yüzümü kapalı tutuyordum. Beni sımsıkı sardığında onunda ağladığını hissediyordum. Babamı daha önce hiç ağlarken görmemiştim. Burnumu çekerken ve yüzümü silerken ondan ayrıldım.

Babam, şefkatle saçlarımı okşadı ve "Üzülme güzel kızım. Evlat olarak senin çektiğin bütün acılar, baba olarak benim başarısızlığım. Anneni, her şeye rağmen kötü bil istememiştim. Gerçekten özür diliyorum kızım. Canın çok yanıyor biliyorum. Özür dilerim..." dedi.

Gözlüğünü çıkardı ve gözlerini sildi. Onu böyle görmeye dayanamayıp, arkamı dönmüştüm. Pencerenin önüne sokuldum ve derin bir nefes verdim. Ağlamam nihayet durmuştu. Yüzüme gelen bir tutam saçı, kulağımın arkasına sıkıştırdım.

Aşağıda arabasına yaslanmış, yağmurda ıslanmayı umursamayan Taehyung'u görünce şaşırmıştım. Neden arabanın içinde değildi ki bu! Hasta mı olmak istiyordu?! Beni bekleyeceğini söylemişti ama böyle mi bekleyecekti?

Sıkıntıyla nefes verip, babama döndüm. O da bana bakıyordu. Gülümsedi ve "Git Chaeyoung, git kızım. O seni her dakika özlüyor. Git yavrum, acele et. Onun yaralarını, bir tek sen sarabilirsin." dedi.

Dediği şeylerle kısa bir donukluk yaşasam da bu çok kısa sürmüştü. Hemen başımı sallayıp, odadan çıktım. Merdivenlerin başında ki Bayan Oh'u ilk defa selam vermeden atlatıyordum. Arkamdan kahkahayı basarak, "O yakışıklı seni bekliyormuş Küçük hanım! Koş Chaeyoung acele et kızım!" dedi. Onun bağırmasından sonra üvey anneminde sesi gelmişti yukarıdan. "Oh Ye Bin! Ne bağırıyorsun koridorda çatlak gibi! Kahvem!"

Hiç kimseyi umursamadan evden çıkmıştın. Büyük kapıdan geçerken, Bay Oh'da gülerek "Sevgilin çok yakışıklı Chaeyoung!" dediğinde durdum ve ona döndüm. Nefesizliğimi umursamadan, "Bakın Bay Oh, o benim sevgilim değil. Kocam! Lütfen..." dedim ve onun şaşkın yüzüne bakıp, biraz güldüm.

Sonra yağmurda ıslandığımı farkedip, şemsiyemi açtım. Şemsiyeyle birlikte, karşı kaldırımda ki Taehyung'a doğru koştum.

Tam karşısına geçtiğimde, bağladığı kollarını çözmüştü ve yaslandığı arabadan kalkmıştı. Onu da şemsiyenin altına almak için iyice ona sokuldum. "Deli misin sen?! Niye arabanın içinde durmuyors-" Dudaklarımda ki baskıyla lafım yarıda kesilmişti. Gözlerim pörtlek misali açıktı. Kısa çaplı şokumu çabuk atlatıp onu ittim. "Babam penceredeydi! İnsanlar var burda Taehyung, delirdin mi?!"

Hınzırca güldü ve "Şemsiyenin altına hiçbir şey görünmedi güzelim. Merak etme, hâlâ devam edebiliriz." dedi. Göz kırparak yüzüme baktığında, ilk önce sinirle yüzüne bakmıştım. Sonra kafamı beyinsel bir refleks olarak yana çevirdim. Büyük kapının önünde bizi izleyen Bay ve Bayan Oh'u görmemle kızarmam bir olmuştu. Ne yapıyordu onlar orda?! Yoksa...

Oflayarak Taehyung'a döndüm ve "Hemen gidelim burdan. Acele et çok utanıyorum!" dedim. Yüzümü saklayarak arabaya bindim. Kafamı bacaklarımın arasına gömdüm ve utançla saçlarımı çekmeye başladım. Bu sabah herkes, benim delirmem için mi uğraşıyordu?

*

Yine dağ evine gelmiştik. Kabanlarımızı çıkarıp, salona geçtiğimizde bile Taehyung hâlâ gülüyordu. Beni göstererek, "Domatesler seni görse işi bırakır Chae. Bak bak hâlâ kızarık!" dedi ve kahkaha atmaya devam etti. Yarım saattir, ona sinirle bakmam hiçbir şeye yaramamıştı. Dayanamayarak biraz gülmüştüm ama yine de utanç vericiydi.

Ofladım ve tekrar saçlarımı çektim. "Onlar benim ailem gibidir. Görmeleri... Offf asla yüzlerine bakamayacağım!"

Birden belime dolanan ellerle utancımın yerini panik ve şaşkınlık almıştı. Taehyung ne zaman dibime girse veya bana dokunsa ateş basıyordu. Çok heyecanlanıyordum ve nedensizce çok sıcaklıyordum. "Ta-tae?"

Burnunu burnuma sürterken, az önce ki alay eden yüz ifadesinden eser kalmamıştı. Derin bir sesle, "Efendim bebeğim?" diye sordu. Saçları alnımı gıdıklarken, çok fazla yakındık.

Bir saniyeliğine dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Hâlâ birbirimizden ayrılmamıştık ve pozisyonumuzu bozmamıştık. Ellerim göğsündeydi ve şimdiden vücudum ısınmaya başlamıştı.

Bir eliyle, iki omzumda ki sarı saçlarımı yavaşça geriye attı. Beyaz boynum görüş açısına girdiğinde dudaklarını yaladı ve gözlerini gözlerime daldırarak iyice yaklaştı. Nazikçe, "Yapabilir miyim?" diye sordu.

Yanaklarım tekrar pembeleşmeye başlarken, içimde panik ya da farklı, ismini anlamlandıramadığım bir duygu vardı. Vücut ısım artarken, başımı aşağı-yukarı salladım. Bunu yapmasını istiyordum. Onunla olmayı seviyordum. Ona çoktan kapılmıştım ve nazik olması beni tüm korkularımdan alıyordu. Ona oluşturduğum büyük önyargı dağım yıkılalı çok olmuştu. Artık bizi bağlayan bağ, bir zoraki evlilikten ötesiydi.




.






"Sonra ki bölümde smut olacak."

Weird {VRose}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin