~Park Chaeyoung~
Şoktan şoka giriyordum. Evlilik cüzdanını benim imzam olmadan, nasıl alabilirdi ki? İnanmak istemiyordum.
"Yalan söylüyorsun." dedim ve tekrar elimde ki evlilik cüzdanına baktım. Duraksamadan devam ettim ve "Sahte bu, olamaz. İmzam olmadan yapamazsın." dedim.
Tamam, evleneceğimizi zaten biliyordum ama bu kadar çabuk mu olmak zorundaydı?!
Tehlikeli bir gülümseme belirmişti dudaklarında. Dibime girerek, "Yapabileceklerimi hayal bile edemezsin. Bu daha hiçbir şey..." dedi.
Yutkunarak geriye adım attım. Ağlamaktan cırtlak çıkan sesimle, "Ama...çok erken değil mi? Hem imzam olmadan, nasıl?" diye sordum.
Tekrar aramızda ki mesafeyi kapatıp, "Geç bile kaldım. Ayrıca istediğim zaman seni karım yapabilirim. İstesen de istemesen de karımsın Park Chaeyoung."
(Güney Kore'de eşler evlendiğinde, kadınlar kocalarının soyadlarını almazlar. Bu yüzden Park Chaeyoung.)
Bir anlığına nefesim kesilmişti. Boşalarak nefesimi verdim ve başımı eğdim. Nasıl bu kadar sert olabiliyordu?
Ağlarken fısıltıyla, "Çok acımasızsın..." dedim. Gülümsediğini hissetmiştim. Normal bir şekilde, "Biliyorum." dedi ve belimi tutup kendine çekti.
Yüzüne bakmak zorunda kalmıştım. Yüzü ifadesizdi. Ağlamak bana hiçbir fayda vermiyordu. Başkasının yanında ağlamaktan hoşlanmıyorum da zaten.
Hızlıca gözlerimi temizledim ve evlilik cüzdanını onun cebine koydum. Bu yaptığım, fazla cesurcaydı ve bu bana göre değildi ama yine de yapmıştım.
Acı verici bile olsa kabullenmeye çalıştım ve yüzüne baktım. Koyu kahverengi saçları alnını kapatıyordu ve dudakları pembeydi.
Detaylıca incelemeye başladığım suratı, fazlasıyla yakışıklıydı. Tam kızların onun için eriyip bitebileceği bir tipteydi ama bu yönleri benim dikkatimi çekmiyordu.
Sadece babamı kurtarmak istiyordum.
Yüzümü ekşittim ve kollarından kurtulmaya çalıştım. Nazikçe ellerini çekmeye çalışmıştım ama izin vermemişti.
Konuyu değiştirdi ve "Acıkmadın mı?" diye sordu. Başımı iki yana sallayıp, "Hayır." dedim ama karnımın guruldaması beni ele vermişti.
Karnım guruldayınca, utanarak gözlerimi yerde gezdirmeye başladım. O da gülerek, "Hiç acıkmamışsın(!)" dedi.
Sıkıntıyla nefes verdim ve "Off tamam gülme. Mutfak malzemelerin tamsa kahvaltıyı ben hazırlarım." dedim. Eski haline dönmüştü ama hâlâ gülümsüyordu.
Gülerken bile yakışıklı olan nadir erkeklerdendi. Etkilenmemeye çalışıyordum ama zor oluyordu.
Belimi bırakıp "Kahvaltı hazır, gel." dedi ve önden yürümeye başladı. Derin bir nefes alıp, onu takip ettim.
Şirin bir mutfağa gelmiştik. Hatırladım da, gerçekten çok açım!
Mutfağın içinde, küçük tatlı bir masanın üzerindeydi kahvaltı. Güzel bir kahvaltıydı ve iştahımı kabartıyordu.
Masaya oturmuştuk. Ben meyvesuyu doldururken, ona da teklif etmiştim ama içmeyeceğini söylemişti.
Yavaşça kahvaltıya başlarken, onun da başlamış olmasından aldığım rahatlıkla yemeğimi yemeye başladım. Hadi ama kim yemek yerken izlenmek isterdi ki...
*
Kahvaltıdan sonra güzelce bulaşıkları yıkayıp, kurumaları için tezgahın üzerine dizdim. Sonra da ellerimi kuruttum ve salona yürümeye başladım.
Taehyung pencerenin önünde, elleri cebinde dışarıyı seyrediyordu. İçeri girdiğimde hissetmiş gibi arkasını dönmüştü.
Gözlerimiz buluşunca, hemen kendi gözlerimi kaçırdım. Sinirlendiğini hissetmiştim. Ellerini cebinden çıkarıp, bana doğru gelmeye başlamıştı.
Korkarak geriye adımlıyordum. Daha fazla gidemeden, belimden tutup kendine çekmişti.
Alnım, onun boynuna değiyordu. O ise kulağımın arkasına öpücükler bırakmakla meşguldü. Huylanarak geri çekilmeye çalışıyordum.
Mırıltıyla, "Tae yapma." diyip çenesini kavradım. Ellerimi yanaklarına çıkarıp, yüzünü boynumdan çıkardım.
Tehlikeli bir şekilde güldü ve alnını alnıma bastırdı. Hâlâ gülümsüyorken, "Umarım canına susamamışsındır Chaeyoung!" dedi.
Çok tehlikeliydi. Ona engel olmak büyük bir hataydı. Çünkü engel olunca, vazgeçmiyordu. Üstüne üstlük daha fazla yapıyordu.
Belimde ki ellerinden biri kalçama doğru ilerlerken, ne kadar haklı olduğumu görmüştüm.
Korkudan titriyordum. Hemen elinden kurtulmaya çalıştım. Olmuyordu işte. Off ne yapacağım?
Kalça, bir kadının en zayıf noktalarındandır. Hele ki benim.
Korkudan titreyen sesimle, "Özür dilerim. Tae lütfen... nolur yapma. Hı? Bırak lütfen..." demeye başlamıştım. O kadar inatçıydı ki. Bırakmaya niyeti yoktu.
İşte bu yüzden, bir daha onu sinirlendirmemeyi aklımın bir köşesine not etmiştim.
Bacağımdan kalçama doğru çıkarken, birden avuçlayınca inlemiştim. Şu an gerçekten çok utanıyordum.
Omzunu sıkıp, "Tae..." diyebildim. O ise yüzünü boynuma gömmüş, benim aksime olabildiğince rahattı.
Diğer eli kazağımın altında, sırtımı okşuyordu. Boğuk çıkan sesiyle, "Artık karımsın." diye mırıldandı. Eş zamanlı olarak yine kalçamı avuçlamıştı.
Yine inledim ve "Lütfen kes şunu, yapma..." dedim. İnadına daha fazla okşuyordu.
Son çare olarak, "Senin karınım tamam mı? Kabul ediyorum. Sen de benim kocamsın. Şimdi yalvarıyorum bırak, nolur Taehyung." dedim.
.........................................................
Mesajlarına ve yorumlarına cevap veremediğim okurlarımdan özür diliyorum. Gerçekten yetişemiyorum. Özür dilerim. Kendinize iyi bakmanız dileğiyle. En kısa zamanda diğer bölümde görüşürüz💛
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Weird {VRose}
FanficChaeyoung, ölmüş olan annesini bir melek kadar temiz kalpli ve iyi biri zannediyordu ama gerçek öyle değildi. Taehyung'a göre ailesini, Chaeyoung'un annesi dağıtmıştı. Ona göre Chae'nin annesi tam bir fahişeydi ve ondan çocukluğunu çalmıştı. Bu düşü...