Weird {6.Bölüm}

3.1K 190 180
                                    

~Park Chaeyoung~

Hâlâ uyumamıştım ve kara kara sunumumu düşünüyordum. Kesinlikle grupla görüşmeliydim ama o kalın kafalı yüzünden elim kolum bağlanmıştı.

Söz konusu babam olmasaydı kesinlikle onu takmazdım ama babam, Taehyung yüzünden zor durumda görünüyordu.

Nasıl yapabilirdim ki sunumu, grupla görüşmeden? İmkansız...

Sunumu hazırlamam için görüşmem şart! Sırf sen istiyorsun diye F alamam.

Sözümü dinle yoksa çok fena olur!

Sözünü dinlemem imkansız. Görüşmem lazım ve de görüşeceğim. Sen karışamazsın!

Bi kurdun kuyruğuna basıcak kadar gerizekalısın!

Ne?

Yarım saattir soruma yanıt vermemişti. Sonra pes edip, telefonu bir köşeye attım. Mesaj gelmiyordu. Pencereden bakarken, gözlerimle sokağı tarıyordum ama hiçbir yerde yoktu.

Hadi ama nereye gitti bu?

Off neyse, nereye giderse gitsin. Aldırmayacağım...

Sargılı olan elime bakıp, iç çektim. Hayatımda hiç böyle birini görmemiştim. Kesinlikle insan dışı bir varlıktı.

🔗🔗🔗🔗🔗🔗🔗🔗🔗🔗🔗

"Seulgi gelmeyecek mi?" diye sordu Jungkook. Lisa göz devirirken, "Gelmez o. Mecburen F almamak için, onun kısmını da ben yapacağım." dedim.

Jimin bilgisayarına dalmıştı. Bende kendi bilgisayarıma gömülmüş, sunum yazılarını hazırlıyordum. Birden mause'un üzerinde ki elimde bir sıcaklık hissetmiştim.

Jimin'in eli elimin üzerindeydi. Korkuyla elimi çekip yüzüne baktım. O ise gülerek, "Sakin ol, yanlışlıkla oldu. Sana bir şey gösterecektim. Özür dilerim Chaeyoung. Af edersin." dediğinde hâlâ şaşkınlığım üzerimdeydi.

Etrafı istemsizce kolaçan etmeye başladım. İçimi bir korku esir almıştı ve ruhumu ele geçiriyordu. Gözüm bir yerde takılmıştı. Kitaplığın arkasındaydı. Cüssesinin yarısı kitaplığın arkasında, yarısı açıktaydı.

Korkunç derecede sinirle izliyordu beni. Sertçe yutkundum. Siyah uzun kabanı dizlerinin altına kadar uzanıyordu. Siyah askeri postalları ve siyah pantolonu onu çok güçlü gösteriyordu. Siyah gömleği ise karın kaslarını ortaya seriyordu.

Tam gelmek için bir hamle yaptığında hızla ayağa kalktım. Kalkmamla durmuştu. Arkadaşlarıma bir şey belli etmeyerek, "Yazı için insan kaynakları kılavuzlarına bakacağım. Siz devam edin." dedim ve gizlice onun yanına gittim.

Onu iterek iyice kitaplığın arasına sokuşturdum. O sırada belime tek elini yerleştirip, sıkmaya başladı. İçimde anlam veremediğim şeyler oluyordu ve ben bunu engelleyemiyordum.

Belimi tutması doğru değildi. Elini çekmeye çalışırken, daha çok sıkmıştı. Yüzü sinirden renk renkti. Korktuğum için elini çekmekten vazgeçmiştim.

Ellerimi göğüslerine çektim. Fısıltıyla, "Bak, gerçekten ödevimi teslim etmem lazım. Lütfen..." derken birden dudaklarıma yapıştı.

O şokla gözlerim sonuna kadar açılmıştı. Onun gözleriyse kapalıydı. Dudaklarımı emiyordu ve ben ne yapacağımı bilemiyordum. Biraz önce boşta olan eli, şu an boynumdaydı ve ensemi sıkıyordu.

Geri çekilemiyordum. İlk defa öpüşüyor olmanın şoku ve heyecanı vardı içimde. Sonunda dudaklarımı emmeyi bıraktı ve geri çekildi.

Bir adım uzağımdaydı ve ellerini üzerimden çekmişti. Çok sinirlenmiştim ama onun siniri çok daha fazlaydı. Öfkeyle, "Hemen eşyalarını topla ve dışarı gel. Eğer dediğimi yapmazsan, babanı öldü bil." dedi ve omuz atıp gitti.

Attığı omuz bile canımı acıtıyordu. Her şeyi sertti bu adamın. O an aklımda babam vardı. Babam için katlanıyordum ama bu artık zoruma gidiyordu. Oflayarak dudaklarımı sildim. Telefonumun ön kamerasından kendime baktığımda, bütün rujumun silindiğini gördüm.

Hepsini emmişti. Öküz! Lisa'ların anlamaması için cebimden rujumu çıkardım ve tekrardan dudaklarıma sürdüm. Yüzüm utançtan kıpkırmızı olmuştu.

İlk öpücüğümü sevmediğim bir adama, kütüphanede vermiştim. Oysa benim hayalim başka bir şekildeydi...

Tekrar grubun yanına döndüğümde, "Gitmem gerekiyor." deyip eşyalarımı toplamaya başladım. Lisa imayla, "Nereye?" diye sordu.

Belli etmemeye çalışarak, "İşim çıktı. Siz devam edin." dedim ve kısa kestim. Hemen kabanımı giydim ve çantamı alıp, kütüphaneden çıktım.

Jimin ve Jungkook şaşırmıştı. Lisa'ysa bende çok şüphelenmişti. Korkuyla kütüphanenin önünden ayrılmıştım. Koridoru gözlerimle taramaya başladım. Fazla insan yoktu.

Gözlerim Tae'yi ararken, birden elim sertçe tutulmuştu. Şaşırarak yanıma baktığımda, yine onu görmüştüm. Elimi çok sıkı tutuyordu ve fazlasıyla öfkeli görünüyordu.

Hızlı adımlarla yürümeye başladığında, ona ayak uydurdum. Yolda giderken hep gözlerim ellerimizdeydi. Daha önce hiçbir erkekle bu kadar fazla yakınlaşmamıştım ve bu çok tuhaftı.

Ayrıca çok canımı yakıyordu. Onu hızlıca durdurdum. Elimi bırakmadan yüzüme bakmaya başladı. Utanarak diğer elimi ellerimizin üzerine koydum ve "Çok acıyor, bıraksan? Hı?" dedim.

O da birleşik olan ellerimize baktı ve elini biraz gevşetti ama bırakmamıştı. Tekrar yürümeye devam etti. Şimdi elim acımıyordu ama rahatsızdım.

Lüks bir arabanın önüne geldiğimizde, bu arabanın ona ait olduğunu anlamıştım. Durmuştuk ve dibime girmişti. Sinirle, "Bilerek mi yapıyorsun?" diye sordu.

Sıkıntıyla nefes verip, hâlâ birleşik olan ellerimizi ayırdım. Hafif bir sinirle, "Neden erkeklerle görüşmem seni rahatsız ediyor. Kim olduğunu sanıyorsun? Sen... sen beni nasıl öpersin?! Nerden bu cesaret?! Benden izin almadan, sürekli bana yaklaşıyorsun. Sen, hayatımıza gireli kaç gün oldu ki sanki? Ne bu?!" dedim nerden geldiğini bilmediğim bir cesaretle.

"Çünkü sana aşığım!" diye bağırdığında herkes bize dönmüştü. Ne yapacağımı bilemiyordum...




..........................................................

Weird {VRose}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin