Weird {13.Bölüm}

2.6K 167 79
                                    

~Park Chaeyoung~

"Ne demek bu şimdi?" diye sordum. Bunlar da neyin nesiydi böyle? Neden bu şekilde davranıyordu? Anneme neden küfrediyordu? Buna ne hakkı vardı?

Alayla gülümsedi ve "O kadar safsın ki hiçbir şeyden haberin yok." dedi. Hayır ben saf biri değildim. Oldukça zeki biriydim. Sadece iyi niyetli biri olduğum için insanlar bunu göremiyordu.

Sertçe çırpındım ve kollarından kurtuldum. Ayağa kalktım ve biraz ondan uzaklaştım. Sonra öfkeyle, "Sen, benim anneme küfür edemezsin!" dedim. Her bir kelimesini vurgulamıştım.

O da ayağa kalktı ve küçümseyici bakışlarla, fotoğrafı masanın üzerine bıraktı. Sonra gözlerini bana dikip, "Aslında seni sürtüğüm haline getirecektim. Sana acı çektirerek intikamımı alacaktım ama sonra lanet olsun ki, sana aşık oldum. Gerçekten lanet olsun..." dedi.

Acıyla gülümsedim ve "Sanki şu an çektirmiyorsun..." dedim. Gözyaşımı silerek devam ettim: "Hayatımda gördüğüm en aşağılık adamsın. Seni de sevgini de istemiyorum. Umarım en yakın zamanda ölürsün, Kim Taehyung. Senden nefret ediyorum." dedim.

Sözlerimle o kadar sinirlenmişti ki, sinirden ellerinde ki damarlar belirginleşmişti. Yumruğunu sıkıyordu. Alnında ki atar damarı, mosmor bir şekilde gözler önündeydi. Korkutucu görünüyordu. Korkuyordum da, ama belli etmemeye çalışıyordum.

Yavaşça üzerime doğru geldiğinde, geriye adımlamaya başladım. Daha fazla gidemeden, belimden tutup kendine çekmişti.

Nefesimi tutmuştum. Hızlı çektiği için ellerim, omzunun üzerindeydi. Sinirle, "Eğer sana gerçekten acı çektirmeye başlarsam, farkı anlarsın." diye fısıldadı ve beni yere itip odadan çıktı.

Kapıyı üzerime kilitlemişti. Hadi ama burası çok karanlık!

Sertçe itmiş olduğu için kalçam zonkluyordu. Canım çok acıyordu ve ağlamamın şiddeti, bunu daha fazla körüklüyordu.

Annem, ben küçükken hep düştüğümde 'Zamana bırak, o iyileştirir.' derdi. Ama bazen zamanın fayda edemediği zamanlar da oluyordu.

Annem öldükten sonra bir çok kez düşmüştüm ama hiç biri iyileşmemişti. Zamana bıraktığım çok fazla yaram olmuştu ama zaman da fayda etmiyordu.

Ayaklarımı topladım ve bacaklarımı kendime çektim. Yüzümü dizlerimin arasına gömdüm. Çığlıklarla dolu ağlamamı bastırmaya çalışıyordum ama başarısızdım. Her zaman ki gibi...

Bu yüzden daha fazla zorlamadım kendimi ve gözyaşlarımı salıverdim. Tabii çığlıklarımı da...

*

Gecenin kör karanlığına kadar hiç bitmemişti ağlamam, ama artık sakinleştirmiştim kendimi. Saatlerdir ağlamaktan, gözlerim balon gibi olmuştu ve zar zor açılıyorlardı.

Başım çok ağrıyordu. Çok çığlık attığım için sesim kısılmış olmalıydı. Çıkmıyordu neredeyse...

Ayağa kalktım ve bir umut kapıya gittim. Yavaşça kapının kolunu aşağıya indirdim. Açılmasıyla içime küçük, umut kırıntıları serpiştirilmişti sanki.

Kapıdan çıktım ve hemen aşağıya doğru inen merdivenleri tek tek indim. Merdivenlerin bitişi, salondu.

Taehyung'ta salondaydı zaten.

Şöminenin önünde ki siyah, tekli koltuktaydı. Koltuğun arkasındaydım. İçki şişesi tuttuğu eli sallanıyordu, koltuğun yanından.

Etrafta sayamayacağım kadar çok bitmiş, içki şişesi vardı. Kocaman şişelerin arasıdan adım atacak yer arıyordum.

Sonunda yavaşça yanına gidebilmiştim. Elinde ki şişeyi almak istediğimde, izin vermişti. Şişeyi yavaşça elinden alıp, yere koymuştum.

Kısık sesimle, "Neden bu kadar içtin?" diye sordum. Yorgunca gözlerime bakıp, "Neden o kadar ağladın?" diye sordu. Bir şey diyememiştim. İkimizde acı çekiyorduk ve bu yeterince gözler önündeydi.

Nazikçe elimi tutup, beni kucağına oturtmuştu. Başımı kendi boynuna çekip, sarıldığında nedensizce ona izin veriyordum. Engel olmuyordum, hatta bende sarılıyordum. Buna ihtiyacım vardı. Nedensizce buna ihtiyaç duyuyordum...

İçmiş olmasına rağmen, müthiş bir kokusu vardı. İçki kokusundan değil de, onun kokusundan sarhoş olabilirdim.

Ama bu yaptığım yanlıştı. Anneme küfür eden, babama hayatı zehir eden bu adamdan etkilenmemeliydim. Bu çok yanlıştı.

Boynuna doladığım ellerimi geri çektim ve kucağından kalktım. Karanlıktı ve sadece şömineden çıkan ışık dışında, başka bir aydınlatıcı yoktu.

Gideceğim sırada, nazik bir şekilde elimi tuttu. Yorgunluktan bitmişti. Uykusu geliyor, olmalıydı ama ona acıyamıyordum bile.

Mırıltıyla, "Gitme." dedi. Kısık sesimle, "Olmaz." dedim ve elini, elimden çektim. Yine gideceğim sırada, tekrar elimi tuttu ve "Gitme Chae. Lütfen, biraz daha kal." dedi.

İlk defa duygusuz değildi. İçtiği için mi böyleydi? Karşımda şimdi o sert, duygusuz, acımasız Taehyung yoktu. Sadece sevgiye muhtaç biri vardı, o kadar...




........................................................

Weird {VRose}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin