Weird {8.Bölüm}

3K 182 71
                                    

~Park Chaeyoung~

Şaşkınca ne yapacağını düşünüyordum. Birden dudaklarıma yapıştı ve sertçe öpmeye başladı. Hem ısırıyor hem de öpüyordu. Canım öyle bir yanıyordu ki...

Dudaklarımı dişlediği için muhtemelen kanıyordu. İki elimle de omuzlarını sıkıyordum. Durması için çırpınıyordum ama o durmadan ısırıyordu.

Nefesim artık tamamen bitmişti. Şiddetle ağlıyordum ve göz yaşlarım öpüşmemize karışıyordu. Sonunda çekildiğinde dudaklarımda ki kanın onun da dudaklarına bulaştığını gördüm.

Yalayarak dudaklarına bulaşan kanımı emdi. Acıyla inliyordum. Canım çok yanıyordu. Bu sefer iki bileğimi de tuttu ve duvara yapıştırdı. Sertçe bastırıyorken, tekrar dudaklarıma yaklaştı.

"Kabul et Chae, yoksa daha fazla acıtırım." dediğinde şiddetli ağlamamın arasından "Lütfen, bunu yapamam. Nolur bırak gidiyim..." diyebilmiştim.

Sinirle nefes verdi ve tekrar yapıştı. Bir öncekinden daha çok acıtarak, öperken dilini de işin içine katmıştı. Ağzımın içini darma duman ederken, kan ağzıma giriyordu.

Bileklerimi kurtarmaya çalışırken, çok fazla çırpınıyordum ama o çok güçlü olduğu için kurtulamıyordum.

Tekrar ayrıldığında bu sefer çığlık atmıştım. Çığlığım, dudaklarımın acısı yüzündendi. Öyle yanıyordu ki yerimde duramıyordum.

Ama o hiç acımıyordu. Zar zor bakabildiğim gözlerinde, tek bir duygu kırıntısı yoktu.

Ben hıçkırıklarımın da karıştığı şiddetli ağlamamı sürdürürken, o dudaklarıma üfledi ve daha çok yanmasını sağladı. Acımasızca, "Bunu eninde sonunda kabul edeceksin. Boşuna uğraşma Chaeyoung. Hadi..." dedi ve cevabımı beklemeye koyuldu.

Hâlâ acıdan inlerken, tekrar yaklaşacağı sırada hızla kafamı çevirdim ve "Dur! Dur, lütfen." diye bağırdım.

Durmuştu. Yavaşça tekrar ona döndüğümde yine cevap bekleyen gözleriyle karşılaşmıştım. Yorgunca başımı salladım ve "Kabul ediyorum. Babamı rahat bırakman, yeterli." dedim.

Gözleri zaferle parıldamıştı. Sıktığı bileklerimi bıraktı ve dudaklarımı yalamaya başladı. Bütün kanı emmişti. Ben tekrar inlerken çenesiyle odanın içinde ki dolabı işaret etti.

"Orda senin için kıyafetler var. Üzerini değiştir ve tekrar yanıma gel." dedi ve boynumu öpüp odadan çıktı. Daha fazla dayanamayan dizlerim çökünce, sırtımı duvara sürterek yere yığılmıştım.

Hıçkırarak ağlıyordum. Onunla evlenmeyi istemiyordum. Hayatımdan çıkmasını o kadar çok dilemiştim ki...

Korkudan titreyen bacaklarımla ayağa kalkmak zorunda kalmıştım. Yavaşça dolaba yaklaştım ve içinden rastgele beyaz, uzun bir kazak ve bol, kot bir pantolon almıştım.

Dolabın içinde ki bütün kıyafetler benim bedenime göreydi ve bu beni şaşırtmamıştı. Çünkü artık Taehyung'un saplantılı biri olduğunu anlıyordum.

Hızla giyindim ve yağmurun ayakkabıma sızdığı için ıslanmış olan çoraplarımı çıkardım. Tekrar çorap aramakla uğraşmadan, dolabın köşesinde gördüğüm beyaz ve sade olan ev terliğini alıp ayaklarıma geçirdim.

Kıyafetlerimi dolabın en alt kısmına koydum ve banyo olduğunu zannettiğim kapıya doğru ilerledim. Siyah lüks bir banyo beklememiştim. Dağ evinde, daha sade ve kasvetli bir şey hayal etmiştim.

Uzun saçımın, önüme gelen bir tutamını kulağımın arkasına sıkıştırdım ve suyu açıp yüzümü yıkadım. Dudağımı da yıkamıştım.

Havluyla yüzümü kurutup aynada kendime baktım. Dudağımı dişlediği için hâlâ çok kızarıktı. Burnumu çektim ve banyodan çıktım.

Korkak adımlarla merdivenin başına kadar gelmiştim. Tir tir titreyerek aşağıya indim. Ev biraz önceye göre daha sıcaktı. Galiba yerden ısıtmaları açmıştı.

Onu tekli koltuğa yayılmış bir şekilde görünce nefesimi tutmuştum. Yanına gitmek ve gitmemek arasındaydım. Karşısında ki koltuğa doğru gidecekken, tok sesiyle "Buraya gel." diye emredince sıkıntıyla nefes verip yanına gittim.

Beni nazikçe bacaklarının arasına oturtmuştu. Sırtım göğsündeyken, titrek ve kesik nefesler alıyordum. Bir eli belimi tutarken, diğer eli bacaklarımı okşuyordu.

Her yerim yanıyor gibiydi. Burnunu arkadan boynuma sokuşturduğunda korkunun doruklarındaydım. Kulağımın arkasını öptü ve "Korkma." diye fısıldadı. Bu elimde değildi ama. İstemsizce gerçekleşiyordu.

"T-Tae... ya-yapma." diyebilmiştim zar zor. Gülümsedi. Hâlâ beni utandırmaya ve korkutmaya devam ederek, "İsmimi ilk defa senden duyunca...sevdim." dedi. Dediğiyle ne yapacağımı bilememiştim.

Yukarda ki Taehyung'a göre şimdi ki hâli daha iyiydi ve daha az korkutucuydu. Elimi nazikçe çenesine uzattım ve birazcık kaldırdım. Böylece dudaklarını derimden kaldırmıştım.

Nazikçe, "Lütfen." dediğimde yine sırıttı ve bu sefer bacağımla daha fazla ilgilendi. Yüzüme iyice yaklaşıp, "Sesin... beni daha fazla tahrik ediyor. Duramıyorum Chaeyoung..." dediğinde gözlerimi kaçırdım.

Parmak uçlarıyla bacaklarımı okşadığında huylanmaya başlamıştım. Bacaklarımı birbirine sürterek gıdıklandığımı belli ettim ama o durmak yerine daha çok okşadı.

Hâlâ çırpınırken birden durdu ve elleriyle dizlerimi bastırıp, beni de durdurdu. "Şşş tamam, sakin ol." deyip bacağımda ki elini belime yerleştirdi. Gerçekten korkmuştum.

Derince bir nefes verdiğimde birden telefonum çalmıştı. Gelirken, koltuğa bıraktığım çantamın içinde çalıyordu. Uzanarak çantamı aldım ve telefonumu çıkardım.

Jimin Arıyor...

Yutkundum ve Taehyung'a dönerek onu kontrol ettim. Sinirlendiğini görünce hemen telefonu kapattım ve cebime koydum. Sonra ona dönerek, "Tamam sinirlenme hemen, kapattım." dedim.

Dişlerini sıkarak, "Telefonu bana ver." dedi. Afallayarak, "Ne?" diye sordum. Kızgınca, bu sefer sesi yükselmişti. "Sana telefonu ver, dedim." her bir kelimesini vurgulayarak söyleyince ne yapacağımı bilemiyordum.

Ellerinden de kurtulamıyordum. Son çare elimi yanağına koydum. Dokunmamla afallasa da devam etmiştim. Okşarken, "Lütfen, o sadece benim arkadaşım. Nolur sakinleş artık. Hı?" diyebilmiştim.

Gözlerini kapatmıştı ve daha çok ister gibi yanağını elime sürtüyordu. Tatlılığı karşısında gülümsemiştim. Diğer elimi de diğer yanağına koydum ve ikisiyle de okşamaya devam ettim.

Gözleri kapalıydı ve yavru bir köpek gibiydi. Ama sonra kendime gelmiştim ve yavaşça ellerimi suratından indirmiştim. O da gözlerini açmıştı.

Hâlâ kırmızı olduğuna yemin edebileceğim dudaklarıma yaklaştı ve sakin bir şekilde öptü. Acıtmadan öpüşü, kısa sürmüştü. Artık onun öpücüklerine alışmıştım.

Bana böyle dokunan ve beni öpen ilk erkekti. Ayrıca saplantısını farkedince, galiba ondan başka kimse de bana dokunmayacaktı. Yeterince saplantılı, güçlü, otoriter ve korkunç biriydi.

Ama yine de benim kanaatimce o, içinde bir yerlerde küçük bir çocuğu yaşatıyordu ve bu oldukça sevimliydi. Ve her ne yaşadıysa, o sevimli çocuğu hep hapsediyordu. İnsanlar da bu yüzden ondan çok korkuyordu. Ben de dahil...




...........................................................


Geç olduğu için üzgünüm...


🖤

Weird {VRose}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin