vahid ve aşrun

32.8K 2.9K 649
                                    

Günlerden çarşamba.

Cuma gününe iki gün kaldı ve benim korkularım da saatler geçtikçe çoğalıyor.

Bu gün daha fazla korkuyorum çünkü Ahsen okula gelmedi. Bu da demek oluyorki bütün gün boyunca savunmasız olacağım.

Okula gelmiştik. Süleyman ile birlikte bisikleterimizi bağlamış, okulun içine doğru giriyorduk. Dersin başlamsına yaklaşık kırkbeş dakika vardı ve gelenler iyice çoğalıyordu.

Süleyman ile birlikte karanlık koridorda kahraman yürüyüşümüzü yaparken ikimiz de uzaktaki pencereden sızan güneşin ilk ışınlarına doğru ilerliyorduk.

Birbirimize karşı iki çöl kaplanı gibiydik. Her an birbirimize saldırabilirdik. Bu yüzden sakince davranmam gerekiyordu.

"Aslında çok iyi birisin Süleyman. Sadece kimin tarafında olacağını bilmiyorsun. " dedim.

"Ben paranın tarafındayım abla. Geleceğim için yatırım yapıyorum."

"Sanan da büyük iş adamı olacak. Ne bu hava. "

"Neden olmasın? "

"Ah Süleyman. Daha hayatın zorluklarını bilmiyorsun çocuğum. Ablan nelere katlanıyor bir bilsen. "

"Nelere? "

"Mesela numaramı isteyen şu çocuk. " diyerekten söze girdim. "Kimdi o? "

Güldü.

"O mesele hala kapanmadımı ya. Bana ödev için lazım olduğunu söyledi."

"Evet, evet ödev için zaten ama kim olduğunu bilmiyorum. Sürekli ödevlerin cevaplarını vermem için bana mesaj atıyor. Hocaya söyleyeceğim ama kim olduğunu bilmiyorum. "

"Ablacağım ben işine sadık biriyim başkalarına ihanet edemem. Hem benim işim bu. "

"Ne istiyorsun doğru söyle? "

"Para. " dedi hiç tereddüt etmeden.

"Ne kadar? "

"Bence boşuna uğraşma çünkü sen ne kadar verirsen o bana iki katı vericek. "

"Süleyman kaybol. " dedim sinirli bir şekilde. "Kaybol burdan yoksa ağzını burnunu dağıtacağım."

Süleyman kötü sırıtışı ile birlikte koşarak yanımdan ayrıldı.

"İyi denemeydi abla! " diye bağırmayı ihmal etmedi.

"Hınzır! "

Derin derin nefes alıp kendimi toparlamaya çalıştım o sırada koridorda yürüyor, sınıfa doğru ilerliyordum.

Sınıfa girdikten sonra çantamı bırakıp direk çıktım ve tuvalete doru ilerledim.

Elimi yüzümü yıkayıp kendime gelmiştim. Tam çıkacağım sırada birini görür gibi oldum. Buraya girecekti ama gerçi çekildi.

"Kim var orada? "

Ses gelmedi.

Refleks olarak elime kapının arkasındaki vileda sopasını aldım.

Normalde olsa kendimi savunma ihtiyacı hissetmezdim ama şu bilinmeyenden sonra her şeyden şüphelenir hala gelmiştim.

Bir polis edasıyla kapıdan dışarıya baktım.

Kimse yoktu.

Ya da çoktan kaçmıştı.

Vileda sopasını yerine tekrar koyarak tuvaletten çıktım. Hızlı adımlarla tekrar sınıfa doğru ilerledim.

Sınıfta da kimse yoktu. Yerime geçip kafamı sıraya koydum ve uyumaya çalıştım.

Ama beynimdeki düşünceler sürekli beni meşgul ediyordu. Bir çift gözün üzerimde olduğuna yemin edebilirdim. Çünkü ilk defa böyle hissediyordum. Diğerlerinden farklıydı.

Sınıfta durmaktan vazgeçip okulun kütüphanesine gitmeye karar verdim. En azından orası bu saatte daha kalablık oluyordu.

Genelde okulun çalışkan tayfası bu erken saatlerde gelip test falan çözerlerdi.

Okulumuzun en üst katında bulunan kütüphaneye doğru yola koyuldum. Tabii buna yola koyulmak denebilirse. Üç adım atıyorsam bunun sonunda arkamdan biri beni takip ediyor diye bakıyordum.

Sanki ben önüme döndüğüm anda arkamdan geliyor gibiydi. Sanki kafamı şimdi çevirsem onu arkamda görecek gibi hissediyordum.

Bu sefer gerçekten o olabilirdi.

Adımlarımı hızlandırıp sağa tarafa açılan koridora kadar yürüdüm ve köşeyi dönerek sırtımı duvara yasladım. Ardından kafamı yavaşça koridora uzattım.

Yine kimseyi görmüyordum.

Ama emindim.

Buradaydı.

Hızlı bir şekilde merdivenleri çıkarak kütüphaneye doğru ilerlemeye başladım. Her adımda Allah'a dua ediyor başıma bir şey gelmesin diye yalvarıyodum.

"Allahım ne olur kurtar beni. " diye mırıldandım kendimce.

Merdivenlerden çıkarken ardıma baktığımda birinini görür gibi oldum. Daha doğrusu ayaklarını.

Kalp atışlarım hızlanmış elim ayağım birbirine dolaşmıştı. Hayatımda bu kadar korktuğumu hatırlamıyordum.

Tekrar koşturarak merdivenlere çıkmaya başladım. Nefes nefese kalmıştım ve neredeyse ağlayacaktım. Gözlerim sulanmıştı.

Nihayetinde kütüphaneye geldiğimde tek yaptığım şey kapıyı hışımla açmak oldu.

Bu kadar hızlı giriş yapmamın sonucunda kütüphanedeki herkes anlık olarak benle göz göze gelmişti.

Kafasını kaldırıp bakan bir diğer kişi ise eğer yanlış görmediysem Buğra'ydı. Kitap okuyordu.

Nefes alış verişimi sakinleştirip kapıyı yavaşça kapattım. Ardından neredeyse akacak olan gözyaşlarımı elimle sildim ve en arka tarafa doğru ilerleyip aralardan birine girdim. Yere oturarak derin bir nefes aldım.

Şuanlık kurtulmuştum ama hep böyle olacaksa buna razı değildim.

Hala korkudan titriyordum. Dizlerimi kendime doğru çekip başımı koydum ve gözlerimi kapattım. Şuan aklımı dağıtıcak bir şey varsa o da buydu.

Gergin uykulardan kör gecelerden...
Bir sabah gelecek kardan aydınlık...

Derin derin nefes alıyor ve neredeyse akacak olan burnumu arada çekiyordum.

"Daha ne kadar tek başına bir şeyleri halletmeye çalışacaksın? " dedi bir ses.

Sesin sahibini artık tanıyordum. Bakmadan bile Buğra olduğunu söyleyebilirdim.

"Başının dertte olduğu aşikar. İzin ver yardım edeyim. " diyerek devam etti.

Başımı dizlerimden kaldırarak oturduğum yerden sulu gözlerle ona ona baktım. Acınası olduğum belliydi.

~

Evet yeni bölüm geçte olsa geldi. Artık yavaş yavaş olaylara başlıyoruz.

Sizce Efnan Buğra'nın bu teklifini kabul eder mi?

Ya da etmeli mi?

Böyle gece atmak zorunda kalıyorum ama gündüz yazacak vaktim olmuyor maalesef. Kusura bakmayın...

Umarım beğenmişsinizdir. Evet yine kısa ama zamanla uzun yazmaya başlıyacağım.

Oy vermeyi unutmayın.

Haydi selametle ...




Haram Bro |TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin