tisa ve erbaun

23.9K 2.6K 1.5K
                                    

1 ay sonra...

Koca bir ay daha geçmişti. Havalar iyice soğmuş, kar yağışları çoğalmıştı.

Babam hala her şeyden bihaberdi. Her gün okulda neler yaptığımı sorup ters giden bir şey var mı diye kontrol ediyordu.

Değişen pek bir şey yoktu. Bir aydır tehtit edilmiyorduk ya da her hangi bir şey yaşamamıştık.

Muaz'ın hakkından gelme meselesi de askıya alınmış gibiydi. Harekete geçmek için bir hamle bekliyorduk ama hiçbir şey olmuyordu. Herkes kendi halinde bir şeyler yapıyordu.

Kısacası eski halimize geri dönmüş gibiydik. Sadece bizim kızlar ile geziyorduk. Erkeklerle konuşmuyorduk ya da okul içinde bir iletişimimiz olmuyordu. Koridorda birbirimizi gördüğümüz zaman tek yaptığımız şey birbirimize selam vermek ve gülümsemekti.

Okul dışında ise her şey tersine dönüyordu. Bu yedi kişi hep birlikte takılıyorduk.

Eğer Buğra yanılmıyorsa, Muaz'ın geri çekilmesinin nedeni bizi kalabalık bir şekilde görmesiydi. Okul içinde çokca beraber gezdiğimiz için bir şey yapamıyordu. Bu yüzden eski halimize geri dönmüş ve kendimizi savunmasız göstermiştik.

Muaz'a çizgiyi aşmamak suretiyle iyi davranmaya çalışıyordum. Arkadaş gibi bir şey olmuştuk ama lafları bir iğne gibi batıyordu. Konuşmaya başladıkça bana Allah'ın varlığını sorgulayan sorular soruyordu. Onu inanandıracak ve mantığına yatıracak şekilde kuvvetli delillerim yoktu. Bu durumda bilgisizdim. Olanlara da o gözle bakmıyordu. Kafası fazlasıyla karışık gibi duruyordu ya da benim aklımı karıştırmaya çalışıyordu. Cevap veremediğim yerde anında cevabı belliydi. 'Bak sen de bilmiyorsun işte.' diye.

Bu bir ay içinde değişen şey ise Enes'in bize iyice alışmasıydı. Daha konuşkan birine dönmüştü. Ayrıca onun hakkında bilmediğimiz bir şey öğrenmiştik.

Ödev ticareti yapıyordu. Ders notları çıkarıp her sınıftan belirli, güvenilir kişilere satıyordu. Ayrıca tek değildi. 3 kişilik bir grubu vardı.

Muaz'ın onu tehtit etmesinin sebebi de buydu. Bu ticaret ağını bildiği için onu her fırsatta darlıyordu.

Şimdi ise dersler bitmişti. Her gün yaptığımız gibi kütüphanede toplanmış ve gün içinde olan şeyleri konuşmuştuk.

O sırada bu sessizliği Ahsen bozdu. "Ya bi git ya." dedi Ahsen. "Sallama. Nasıl çalışıyor bu?" dedi eline aldığı kablosuz kulaklığı inceleyerek.

Evet Ahsen ve Fırat.

Havadan kuş geçse senin yüzünden geçti diye kavga etmeye çalışan iki insan.

Durumları vahim.

"Bunlar ne kadar haberin var mı?" dedi Fırat.

"Ne kadar?" dedi Ahsen.

"369."

"Yuhhh." dedi Ahsen kulaklığı Fırat'a doğru uzatarak. "Uçuyor mu bari? "

"Hayır. Kaliteli sadece."

"Ya gereksiz gereksiz şeyler. Bari bi ilahi dinle falan da şevke gel." diyen Ahsen ayağa kalkıp bize döndü. "Hadi Zeyrek'e gidelim. Vallaha çok açım."

Nilüfer hemen ortaya atıldı. "Enes gelemedi daha onu da bekleyelim."

Enes konusunda her zaman korumacı olan Nilüfer. Onu savunmak ve sevmek arasında kalmıştı. Bize kalsa onu seviyordu ama kendisi her zaman savunduğu söyleyip duruyordu.

Ve Buğra.

Ona karşı nasıl davranacağımı bilmiyordum. İyi anlaşıyorduk ama çekindiğimiz ve kendimizi geri çektiğimiz çok nokta vardı.

Haram Bro |TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin