tisa ve selasun

29.8K 2.8K 3.5K
                                    

Babamın vicdan dolu bakışlarıyla bir haftasonu geçirmiştim. Her fırsatta bana iyi davranıyor. Sürekli gülümseyip duruyordu.  İşkillenmemiş  değilimdim. Tam da tahmin ettiğim gibi bir şeyleri itiraf etmemi bekliyordu.

Bir yandan da son günlerde Buğra'nın bu durumuna hayret ediyordum. Eskisi gibi konuşmuyor yada gülmüyordu. Sürekli değişik sorular sorup, değişik tavırlar sergiliyordu.

Her şeyi şuanlık boşverip üzerime montumu geçirdim ve atkımı sardım. "Anne biz çıkıyoruz." diyerek anneme doğru seslendim.

Annem telaşlı bir şekilde buraya geliyordu."Nasıl gideceksiniz kızım?" dedi.

"Ahsenlerle gideceğiz." dedim gülümseyerek.

"Heh iyi tamam, Allah'a emanet olun."

Cumartesi günü kar yağmıştı evet ama bizim bölgemizde yağmur ve fırtınadan başka bir şey yoktu. En fazla bir kaç hafta daha sürerdi bu durum. Sonra yine eski haline dönecekti.

Süleyman ile birlikte apartmandan çıktıktan sonra kapının önünde Ahsenleri beklemeye başladık. Süleyman dün gece uyumayıp ezber yapmıştı ve bunu kendi isteğiyle yapması gözlerimi yaşartmıyor değildi.

Uykuluydu, hatta arada irkilip düşecek gibi oluyor kendini geri topluyordu. Bir elindeki zikirmantik ise gözümden kaçmamıştı. Sürekli dudakları hareket ediyor bir şeyler mırıldanıyordu.

"Zikir, mikir hayırdır Sülo? Evliya olacaksın bu gidişle galiba. Bünyen kaldırmaz bu kadarı söyliyelim." derken bir kaç kez burnumu çekiştirdim.

"Ya Ğaniyyü..." diye fısıldadı. "Tam tamına 1060 kere."

Sanki büyük bir sır vermiş gibi konuşuyordu. Ona ayak uydurmak için ben de onun gibi konuşmaya başladım. "Ee ne işe yarıyormuş? "

Bıyık altı güldü. "Servet ve rızık genişliği. "

"Ne diyosun sen." dedim elimi ağzıma götürerek. "İhlaslı çekmen lazım, parayı düşünerek çekersen olmaz akıllım. "

Hiç bir şey demeyip çekmeye devam etti. En azından inancı tamdı.

Hemen az sonra Rıdvan Hoca arabasıyla gelip  önümüzde durmuştu. Süleyman, Rıdvan Hoca'nın kendisini ifşa etmesinden dolayı ona kızgındı. Hiç muhattap olmayarak sessiz bir şekilde arabanın arka koltuğuna sindi ve zikirmatiği ile uğraşmaya devam etti.

Ahsen'de aynı şekilde ön koltukta dışarıyı seyrediyordu. Dirseğini camın kenarında, eli ise çenesindeydi.

"صباح الخير يا شباب!" ( sabeehul hayr ya şebaab) Hayırlı sabahlar gençler.

"صباح النور يا استاذي"(sabeehunnur ya üstazi) Hayırlı sabahlar hocam

Anlaşılan bu sabah ayık olan birileri varsa o da ben ve Rıdvan Hoca'ydı.

Okula kadan süren bu kısa yolculukta kimseden ses çıkmadı. Herkes kendi alemindeydi.

Okula vardıktan sonra yanımızdan ilk ayrılan Süleyman oldu. Koşar adımlarla okula girip gözden kaybolurken Ahsen'e doğru döndüm.

"Ahsen. Neyin var? "

"Bilmem." dedi.

O sırada birlikte okulun içine doğru ilerliyorduk. "Bu sıralar herkes bir değişik. Önce babam sonra Buğra hatta sen. Şu hava bile bir şeyler yolunda gitmiyor diye bağırıyor."

"Buğra mı?" dedi Ahsen şaşırarak.

"Evet Buğra." dedim derin nefes alarak. "Çok değişik davranıyor."

Haram Bro |TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin