9. Bölüm - Aslan ve Kuzu

105 36 25
                                    

Çok sevgili ve benim için çok çok değerli Kızıl Anka okuyucuları, öncelikle hikayemi okuyup değer verdiğiniz için gözlerine sağlık! Lütfen desteklerinizi esirgemeyin, sizden romanın gidişatı hakkında görüşlerinizi almayı çok isterim. Kızıl Anka'nın bir şansı hak ettiğini düşünüyorsanız eğer oylarınızı benimle paylaşır mısınız?

Sevgiler

Pınar GÜVEN

ASLAN VE KUZU

Üşüyen ellerini iyice avuçlarımın arasına alarak, tam nefes vermeye başladığım sırada bir kıpırdanma hissettim ve gözlerinin aralanmaya başladığını fark ettim. Aldırış etmeden dudaklarımla ellerine dokunarak, sıcak nefesimi üflemeye devam ettim. ''Kızıl?'' diye seslendi usulca. En sıcak gülümsemem ile bakarak ''Günaydın avcı.'' dedim. ''Ne yapıyorsun?'' diye sordu kaşlarını çatarken. ''Donuyorsun. Biraz olsun yardımım dokunsun istedim.'' diye yanıtladım onu. Çekinmiştim, ama yine de ellerini bırakmamıştım. Ten rengi artık bir ölününkini andırmaya başlamıştı, bu hali beni üzmüştü. Hiç acımadan, insanları kılıçtan geçiren ben ne zaman böyle duyarlı ve anaç olmuştum? Büyük bir çaba göstererek gözlerini açmaya çalışmaya devam ediyordu. Yattığı yerden söylenmeye başlayarak '' Her yerim kaskatı kesilmiş, gözlerimi bile açamıyorum.''dedi. ''Ten rengin bile değişmiş Ejder. Bir ölüyü andırıyorsun, elbette ki yerinden kalkmakta zorlanırsın'' dedim ve ''Ne kadar zor olduğunu biliyorum, ama kalkmaya çalış. Bir an önce yola çıkmamız gerekiyor.'' diyerek sözlerime devam ettim. Ellerine baktım, yavaş yavaş avuçlarımın ve nefesimin sıcaklığı ile ısınmaya başlamışlardı.

Ani bir hareketle ellerini avuçlarımdan çekerek yattığı yerden kalktı. Ne çabuk! Daha az önce kıvranıyordu. Şaşkınlığımı belli eden bir tavır ile gözlerimi kocaman açtım. ''Bu ne hız?'' dedim gülerek. ''Seni şaşırtmaya devam edeceğimden emin olabilirsin,kızıl.'' dedi yaramaz bir gülümseme ile. ''Pekala, bunu göreceğiz. Bir yola çıkalım da...'' dedim cevaben. Gülümseyişi bir anda yüzünden silindi ve yerini ciddiyete bıraktı. ''Ben yola çıkmak için hazırım? Peki ya sen?'' diye sordu, ağacın yanında duran çantamı işaret ederek. Hızlıca çantamı alarak, eldivenlerimi yeniden ellerime geçirdim. ''Gördüğün gibi ben de hazırım!'' dedim muzip bir tavırla. ''Gidiyoruz o halde.'' dedi kendinden emin bir şekilde. Peşi sıra takıldım. Yürümeye başlar başlamaz ''Su bulmamız gerekiyor? Bunun farkındasın değil mi?'' diye sordum. Cevaben başını salladı ve ''Bu orman hakkında ne biliyorsun?'' diye sordu yürümeye devam ederken. Ayak seslerini çalı sesleri takip ediyordu ve o anda kar yağışı tekrar başlamıştı.

Minik kar taneleri savrularak, kirpiklerinin arasında yer edinmeye çalışıyordu. '' Pek çok efsanesi vardır. Daha önce de anlattığım gibi masallar diyarıdır aslında ama oldukça tehlikelidir. Kızıl ormana çok gittim, ama buraya daha önce hiç yolum düşmemişti.'' dedim. ''Anlatılan bu efsane ya da masallarda nehir ile ilgili bir şeyler geçiyor muydu hiç?'' diye sordu. Kısa bir an düşündükten sonra. ''Evet, elbette geçiyor.'' dedim cevaben. ''Her hikayenin özünde bi' gerçeklik saklıdır, kızıl.'' dedi bilmiş bilmiş göz kırparak. Gözlerimi devirdim ve cevap vermeden yanından ilerlemeye devam ettiğim sırada bir anda elini dur anlamında kaldırarak olduğu yere çivilendi ve dinlemeye başladı. ''Şunu duyuyor musun?'' dedi fısıldayarak ve çok yavaş bir hareketle bileğimden tutup beni kendine çekmeye başladı. Diğer elinin işaret parmağını da dudaklarına götürerek, bir yandan sus işareti yapıyordu. Yavaş adımlarla ona daha çok yaklaştım. Pelerinlerimiz birbirine değiyordu artık. Bu kez de kulağıma doğru eğildi ''Yalnız değiliz kızıl, misafirlerimiz var.'' diye soludu. Sıcak nefesini tenimde hissediyordum. Ürpermiştim. Tüylerimin diken diken olduğunu hissediyordum. Bana neden böyle hissettiriyordu?

KIZIL ANKAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin