Bölüm •9• 'Geçmişin Karanlık Gölgesi'

103 29 78
                                    

Şarkı: NF ft. Britt Nicole - Can You Hold Me

Ben geçmişim de boğuluyordum ve bana yardım etmek yerine daha çok boğulmama neden oluyordun.

Tadaa. Yeni bölüm karşınızda.

İyi okumalar💜

Bölüm Dokuz: Geçmişin Karanlık Gölgesi

Geldiğimde çantamı yan koltuktan aldım ve arabadan indim. Burası benim hayatımın kötüye gitmeye başladığında atılan ilk adımdı. Burası annemin öldüğü yerdi. Bedeninin asıldığı yer. Burada bir tek annemin bedeni değil benim de ruhum asılmıştı.

Yavaş adımlarla ormanın içindeki eve doğru adımlarımı yönlendiriyordum. Ama ayaklarım sanki bana ihanet ediyor gibiydi. Oraya girmeyi hiç istemiyor gibi. Gözümde biriken yaşlar ilk defa akmıyordu. Sanki artık onlar da bıkmış gibiydi. Üç basamaklı tahta merdivenden çıktım ve kapının olduğu yere gelmiştim. Kalbime ağrı saplanıyordu ve nefesim sıklaşıyordu.

Kapının yanında duran geniş vazonun içine elimi attım ve içindeki pembe kutuyu ellerimin arasına aldım. İçindeki anahtarı çıkardım ama kapıyı bir türlü açmaya elim varmıyordu. Bir elimde pembe kutu ve çantam ile diğerinde ise anahtar ile orada öylece durmuş dikiliyordum. Ne yapacağımı bilmeden. Elimdeki kutuyu tekrardan eski yerine koydum ve kapı ile olan aramızdaki mesafeyi kapattım. Gözlerimi sıkıca kapattım sakinleşmek için. Kapıyı açmak için elimi uzattım ama titreyen ellerim buna engel oldu. Buraya her geldiğimde bunlar olurdu. Her yıl aralığın on dokuzunda gelirdim. Anahtarı deliğe yerleştirdim ve gözümü kapatıp çevirdim. Kapıyı tamamen açtığımda bile içeriye girmedim, giremedim. Her yıl buraya geldiğimde bu bir öncekinden de zor oluyordu. Çünkü kaybettiklerimin değerini yanımda olmayınca daha da fazla anlıyordum.

Gözümü sıkıca kapattım  akan bir damla eşliğinde. Kapıyı ardımdan kapattım ve yavaş adımlara biraz ilerleyip karşımdaki eskimiş, tahta merdivenlerden çıkmaya başladım. Her attığım adımda gıcırdayan basamaklar beni, geçmişe daha da yaklaştığımı haberdar ediyordu. Basamaklar bitmişti. Boşa geçen zamanım gibi. Boş koridor boyunca ilerledim. Karşıma her şeyin bittiği yer çıkana kadar. Odaya yavaş yavaş girdim. Her şey tekrardan gözümde canlanmaya başlamıştı.

Oda bomboÅŸtu ama yaÅŸananlarla doluydu.

Ruhum bomboştu ama üzüntülerle doluydu.

Kalbim doluydu ama parçalarla.

Geçmiş bir insana daha ne kadar fazla zarar verebilirdi?

Geçmiş... Bazımızın ki karanlık ile doluyken bazımızın ise gökkuşağı gibiydi. Benimki ise gökkuşağına hiç dahil edilmeyen, hep dışlanan siyah ile doluydu.

Yavaş adımlarla içeri girdim. Çokta büyük bir oda değildi. Hala o günkü gibi sandalye ve ip oradaydı. Odanın en köşesinde ise boydan bir ayna vardı. Her zaman ayın on dokuzunda gelir ve kendi saçımı keserdim. Çünkü ben geçmişe saçlarımı hediye ediyordum. Çünkü saçımı okşayacak kimse kalmamıştı onları kesip okşayan kişiler gibi sonsuzluğa uğurluyordum. Saçlarım ise bir elin onu okşamasına açtı. Benim sevgiye aç olduğum gibi. Saçlarım gibi umutlarım da gidiyordu. Saçlarım yeniden uzardı ama umutlarım kökünden koparıldığı için bir daha gün yüzüne çıkamayacaktı.

•Ateş'in Masal'ı•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin