İNATÇI

13 1 5
                                    

İlginç, fazlasıyla ilginç bir durum şu halde ilk defa kalmadık biz. Daha öncesinde bu şekilde kaldığımız anlarda hep heyecan ama bir o kadar da nefret vardı içimde ona karşı. Şimdi ise hissettiğim, hissedebileceğim tek duygu aşırı doz heyecan ve mutluluk.

Saçlarının önüne düşüşünü sevdiğimi hep söylediğim için mi bununla sınanıyorum bilmiyorum ama kalbimin ona daha da bağlanması an meselesi gerekli mesafeyi sağlamak fena olmaz.

+ Ben buraya sizi defalarca kez çağırdığım ve bir türlü cevap alamadığım ve hatta da yaranız dolayısıyla endişe içinde geldim.

- Demek öyle.

+ Öyle hatta duşa girmiş olma ihtimalinizi de düşündüm, düşünmedim değil. Ama işte..

- İn Ha...beni aşağıda bekler misin ? Çünkü şuan böyle kalmaya devam ettiğimiz müddetçe sen...aklımı fena halde karıştırıyorsun.

+ Kusura bakmayın. Gerçekten yanlış bir şeydi buraya gelmem. Ben aşağıda bekliyorum hatta çorbanız soğumuştur onu ısıtsam iyi olacak.

Kendime engel olamadığım gibi adamın kollarında dakikaca kaldım. İyileşmesine yardımcı olmak yerine köstek oluyorum.

Aşağı alel acele inip tabağını aldığım gibi mutfağa götürüyordum. Aklım hala yerinde değil ki sağlıklı davranamıyorum. Hatta şuan mutfağın girişine elimdeki tabağın yarısını döktüm. Önüne baksana önüne. Ah salak kafam benim ah!
Çantamda zar zor bulduğum kuru peçeteler ile dökülen yeri alel acele temizleyip peçeteleri çöpe atmıştım. O gelmeden halletseydim iyi olacaktı. Dilinden kurtulamazdım yoksa.
Yeri tamamen sildikten emin olduğum sırada merdivenden inen ayak seslerini duydum. Hızlıca yoluma devam edip mutfağa geçtim. Elimi güzelce yıkayıp başka bir tabak aldım ve çorbanın altını yaktım. Soğumamıştı tam anlamıyla ama kaynar şekilde içmesi tabiki çok daha iyi olanıydı.

Geldiğini hissedebiliyordum. Değişiktir ki onun varlığı herkesten çok daha belli ediyordu bende kendini. Yürüyüşünden mi ? Hayır. Kokusu mu ? Belki. Enerjisi mi ? Sanırım evet, sebebi bendeki etkisinden, enerjisindendi. Ben onu gözüm kapalı dahi bulabilirdim artık. Çünkü o herkeste farklı, bende çok başka bir hale gelmişti

- Sen neden böylesin ?

Sorduğu soru heyecanımı bir anlığına bastırmıştı. Refleks olarak ona çevirmiştim kafamı dinliyordum.

- Söylemek istediğim şey....hayatımda yeni bir dönem başlatan insan sensin. İsteyerek değil ama kendine verdiğin zararlar ile sana göz kulak olmamı sağlayan insan sensin. Sinirlenmeme hem sebep hem de bağır çağır da olsa çare olan yine sensin. Kendime engel olamadığım her olayın nedeni ya da sonucu yine sensin. Ama işte bütün bunlardan önce sen nesin, kimsin de bende bu etki oluyor Jung İn Ha. Seni sen olarak tanımıyorum bile. Zihnimi senin bana verdiğin kadar detayla geçiştiriyorum. Senin bana verdiğin kadar parçayla ben yapbozu tamamlamaya çabalıyorum. Ama işte bir ton parça eksik. Sen kimsin ?
Ben sana kendimi açmaya başladım. Şimdi ibre döndü. Sen bana İn Ha'yı anlat.
Lütfen !

Korktuğum soru, korktuğum insandan gelen o soru. Cevabını verebilecek cesaretim olsa gerçek olan herşeyi anlatırdım. Seni herşeyden çok sevdiğimi söylemeyi de peşine iliştirirdim. Çünkü o benim uzun bir süre sonra idrak edebildiğim tek gerçeğim Luhan.

+ Ben sizin bu dediklerinizin, gördüklerinizin ta kendisiyim. Siz belki de beni benden iyi tanıyorsunuz. Ne demeliyim ki daha fazla ?

- Yapma işte, kaçmak için doğru zamanı kaçırdın.

+ Birşey yaptığım yok Luhan Bey. Ben sizin yanınızda olduğum gibiyim, bu kadarım. Siz neyi merak ediyorsunuz ?

Kelebek BüyüsüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin