9. Bölüm: "Kırık Ruhlar."

6.7K 476 446
                                    

Multimedya;

Orhan Hakalmaz - Yeşil Ördek

Hayırlı Ramazanlar. Oruç nasıl gidiyor?❤

Bol bol yorumlarınızı bekliyorum. Yorum yapmak zor olmasa gerek.
*

Sanki dermanı olmayan bir dert içerisindeydim ama umudumu yitirmeyerek hâlâ tutunacak bir dal arıyordum. Ruhumdaki derin sızı gün geçtikçe kendini unutturuyordu. Unutma sebebimse acımın dinmesi değildi. Acıma alışmamdı. Bu sızının ruhuma tamamen işlemesi yüzündendi.
Ruhumdaki bu sızıya bir ad veremiyordum. Yalnızlık mıydı, özlem miydi ya da umudun gün geçtikçe yitirilmesi miydi? Bilmiyordum ama çok sızlıyordu.

Günler hızla akıp gidiyordu. Şöyle bir geriye baktığımda o kadar günün ne ara geçtiğini anlayamıyordum. Çok garipmiş gibi geliyordu. Sanki göz açıp kapayıncaya kadar geride bırakmıştım o günleri. Oysa her günü bana aylar sürmüş gibiydi. Her günü, her gecesi kalbime yeni bir cam parçası eklemişti.

Şimdi sanki her şey çok kolay geçmiş gibi hissediyordum ama kalbimdeki cam parçaları bugün bile beni acıtıyordu.

Ama alışmıştım. Kahraman'ın yokluğu artık beni eskisi gibi üzmüyordu. Ağlamayı bile bırakmıştım. Bazı sabahlar uyanır uyanmaz aklıma gelmiyordu mesela. Canım acıya acıya alışmıştım. Yalnızlığımda onun hayali bana eşlik etse de ben onun hayalini de göndermiştim.

Yapayalnızdım.

Konaktakiler de eskisi gibi üzgün değillerdi. Hatta bazen gülüşlerini bile işitiyordum. Çok nadir olsa bile benim de sesli güldüğüm oluyordu. Güldüğümde çok büyük bir kusur etmişim gibi hissediyordum. Ama Kahraman benimle konuşabilse o da gülmemi söylemez miydi? Ömrüm boyunca gülmeden yaşayabilir miydim?

Zaten hayat beni güldürmekten değil ağlatmaktan yanaydı. Bundandır güldüğüm günlerin sayısı bir elin parmaklarını geçmeyecek düzeydeydi. Oysa ağladığım, sızlandığım günler sayamayacağım kadar çoktu.

Büyüyordum. Büyüyen yaşımdı ama ruhum büyüyordu. Hissettiğim her bir acı bana büyüklük kazandırıyordu. Ben zaten çocuk olamamıştım doğru düzgün. Herkes, her şey büyümem için uğraşmıştı. En sonunda da kocam ölmüştü. Ölmüş ve beni kocaman bir kadın haline getirmişti. Acımın ağır geldiğini düşünen ben onun ölümünden sonra bu acıyı kaldırabilecek güçte olduğumu anlamıştım. Büyümüştüm. Her yanımla büyümüştüm hem de.

17 yaşındaki o kızla hiçbir alakam kalmamıştı. Aradan geçen aylar hatta yıllar benim yaşımda birlikte kalbimi ve aklımı da büyütmüştü. Evlendiğim gün yaşadığım o hayal kırıklığını yaşayan şimdiki ben olsaydı belki de bu kadar canım acımazdı.

Acırdı. O anı hangi yaşımda yaşarsam yaşayayım canım acırdı.

Bir yıl. Bir yıl sözle söylenince hiçbir şeymiş gibi geliyordu. Ama insan içini doldurduğunda o bir yılın ne kadar büyük olduğunu anlıyordu. Bir yılda insan hayal edilemeyecek kadar çok değişiyordu. Ben bir yılda sanki on yıl büyümüş gibi hissediyordum. Belki de on yıllık bir büyüme yaşamamıştım ama benim kırık ruhuma bir yıl on yıl büyüklüğünde görünmüştü.

Bir yılı tek başıma yaşamıştım. Etrafımda insanlar olsa da ben içimde yalnızdım. Bu yalnızlığa alışmıştım. Hatta artık bu yalnızlık beni rahatsız etmiyor aksine mutlu ediyordu. Yalnızlığımdan memnundum.

Bu bir yılda atlatamadığım tek şey vardı: Korkut.

İstesem de onu atlatamıyordum. Acaba gerçekten istemiyor muydum? Onu her yerimden silmek istiyorum ama bunu başaramıyordum. Kalbimden atmak için çabalasam aklım onu bana hatırlatıyordu. Hatırıma düşmesiyle de kalbim ona daha sıkı sarılıyordu.

CAN SUYUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin