Bedenimde ufak tefek değişiklikler oluyordu. Bu değişiklikler bebeğim sayesinde oluyordu. Gün geçtikçe bebeğime daha çok bağlanıyordum. Onu daha çok hissediyordum. Bebeğimi hissetmek bazen Korkut'u hissetmekten bile daha çok mutlu ediyordu beni. Bunu Korkut'a söylemiyordum. Sanki sevgime ihanet ediyormuşum gibi bir duygu yayılıyordu içime. Bu sevgime ihanet olabilir miydi? Bebeğimi, babasından daha çok sevemez miydim?
Bana ait olan ilk şey gibiydi. Bebeğim, benimdi. Babası da vardı ama benimdi işte. Benim içimdeydi. Onu hisseden, büyüten bendim. Doğduktan sonra da onu büyütecek bendim.
Bebeğimin daha şimdiden çok seveni vardı ancak şüphesiz en çok seven bendim. Annesiydim. En çok benim sevmem normal değil miydi?
Babası da seviyordu onu. Her zaman karnıma dokunup bebeğimizle konuşuyordu. Korkut'un gözlerindeki heyecanı daha önce hiç görmemiştim. Baba olacağı için çok mutluydu o da.
Şu anda da yanıma oturmuş karnıma bakıyordu. Hiçbir şey demiyordu ama sağ eli karnımın üzerindeydi. Bana doğru dönmüş yatakta uzanıyordu. Aslında odamızdan çıkmamız lazımdı ama bir türlü ikimiz de yataktan kalkamamıştık.
Korkut karnıma bakarken ben de onun yüzüne bakıyordum. Derin bir sessizlik hakimdi odamızda. Korkut konuşmadığı için ben de konuşmak istemiyordum. Babasını ve bebeğimizi yalnız bırakmış gibi davranıyordum.
Sessizliğimiz fazla uzamış olmalı ki Korkut başını yüzüme doğru çevirip konuştu. "Ne düşünüyorsun derin derin?" Gözlerini görünce düşüncelerimden anında sıyrıldım. Düşündüğüm şeyler çok da derin değildi aslına bakılırsa. Bebeğimi düşünmüştüm işte. Bebeğim olduğunu öğrendiğim andan beri hep aynı şeyleri düşünüyordum zaten.
Kafamı iki yana salladım 'hiç' der gibi. Korkut bu soruyu tekrarlamadı. Biraz ykarı doğru kayarak yüzümün hizasına geldi. Az önce karnıma daha yakındı, evet.
"Bazen mutsuz musun diye düşündürtüyorsun beni." derken sağ eli çoktan yanağımı bulmuştu. Yanağım onun elini tanıdığı için ona yaslanmıştı bile. Korkut'un gözlerinden gözlerimi çekmedim. Belli ki konuşmaya devam edecekti.
"Sen derin düşüncelere dalınca eski hallerin geliyor aklıma. Gözünden yaşın eksik olmadığı günleri hatırlamak da beni hem sinirlendiriyor hem de üzüyor. Mutsuz olma Belkıs. Bunu sana hep diyorum, demeye de devam edeceğim. Mutsuz hissettiğin an bana söyle. Söyle ki seni mutsuz eden şeyi yok edeyim."
Bunu sürekli diyordu gerçekten de. Aslında mutsuz değildim ben. Dışarıdan mutsuz gibi mi görünüyordum? Sürekli gülümseyerek gezemediğimden miydi acaba? Şu anda mutluydum mesela. Düşüncelere daldım diye mutsuz olacak değildim ya. Mutlu olduğum şeyleri düşünüyordum işte.
"Ben mutsuz olmayı bırakalı çok oldu." derken ben de elimi kaldırıp onun yanağına koydum. Başparmağımla da usul usul sevdim yanaklarını. Korkut dediklerime karşı bir tepki vermedi. "Düşündüğüm şey bebeğimiz. Onu ne kadar çok sevdiğimi, sevdiğimizi düşünüyordum." dedim içi rahat etsin diye. Bu söylediğimle dudakları kıvrıldı. "Demek öyle." diye sessizce mırıldanır gibi konuştu. Ben de gülümsedim.
Korkut bana biraz yaklaşıp alnımdan öpünce garipsemedim. Beni durduk yere öpmelerine de alışmıştım. Hoşuma giden bir alışkanlıktı. "Bebeğimizi düşünürken kendini üzecek şeyleri de düşünmüyorsun değil mi?" Geriye çekilip yüzüme ciddiyetle bakarak sormuştu bu doruyu. Hemen yanıt verdim sorusuna. "Hayır. Üzmüyorum kendimi, gerçekten."
Kendimi üzmem Korkut'un en sinirlendiği şeylerin başını çekiyordu.
Kendime üzen kendim olunca bir şeye yapamadığındandı siniri. Sanırım onu anlıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CAN SUYU
Novela JuvenilKaderin oyunlarının içine düşmüş birden fazla can. Canı acıyacak birçok insan. Bolca hüzün, korku, az biraz da mutluluk. Ama sonucu çokça sevgi. * Dram-3 (04.09.21) Tarih-1 (07.09.22)