Yıldıza basıp, yorum yapmayı unutmayalım.❤
*
Gül artık. Güleyim artık. Gülelim artık.
Ben ağlamaktan o kadar yoruldum ki 19 yılda kimse ağlamaktan bu kadar yorulmaz. Bebekken ağlamaya başlar ya her insan. En çok da bebekken ağlar. En çok o zaman annesine babasına ihtiyaç duyar, korkar. Ben hep korktum. Onlara olan ihtiyacım bir gün bile azalmadı. Ama hiç ihtiyacım karşılanmadı.
Benim onun desteğine ihtiyacım varken ondan gördüğüm şey nefret.
Evin kapısından girer girmez tuttuğu kolundan yere ittirmişti beni. Ne yapacaktı bana? Sırf evine gelip ona tekrar para kazandırmadım diye öldürecek miydi beni? Yapsa şaşırmazdım esasen.
Annemle yengem sesimizi duyup kapıya çıkmışlardı. Yerde ağlayan beni görmeyi düşünmedikleri yüzlerinden belliydi.
“El alemin için neyine güvenip de bana bağırdın sen?” derken babam üzerime gelmeye başlayınca geriye sürüdüm bedenimi. Karşısına dikilip de tekrar bağıracak takatim kalmamıştı.
Bedenimden çok ruhum yorulmuştu.
“Bakın bakın dilinizden düşürmediğiniz Belkıs’a!” derken annemle yengeme doğru bağırdı babam. Yaşlı gözlerle onlara baktım. İkisinin de gözleri çoktan dolmuştu. “Dili uzamış iyice!” deyip üzerime eğilip saçlarımı tuttuğunda acıyla inledim.
“Bırak beni.” diye konuştum dişlerimin arasından. Ben konuşunca kaşları daha da çatıldı. Elimi ellerine atıp saçlarımdan onu ayırmak istedim ama yüzüme sert bir tokat yedim. “Sığındığın o evde el üstünde mi tuttular seni!”
Bağırışıyla gözlerimi sımsıkı kapattım. Korkut’a haber eden olmuş muydu acaba? Bir sürü insan görmüştü halimi. Herkes de tanıyordu beni. Korkut’un gelmesi için dualar etmeye başladım. Onun dışında kimse beni bu adamın elinden alamazdı.
“Kalk ayağa.” deyip saçlarımdan yukarı doğru kaldırdığında bağırarak kalktı. Saç derim yerinden sökülmüş gibi ağlıyordum. Sadece para mıydı öz kızına düşman eden onu?
Ayağa kalkmamla yüzüme bir tokat daha yedim. Tokatları öyle sertti ki canımın acısından ölmeyi dileyecektim. “Yeter, öldüreceksin kızı.” diyen annemin sesini duydum. Babam ona baktı sinirle. “Sakın karışma geberen sen olursun!”
Babamın bağırışıyla annem bir şey diyemedi. Diyemezdi de zaten. Ne zaman diyebilmişti de şimdi diyecekti? Babam saçımı bıraktığında geriye çekildim hemen. Kaçıp gitmek istiyordum buradan. Kapıdan çıkabilsem kıraathaneye koşar kurtarırdım kendimi. Oraya varmam bir dakikamı alırdı.
Kapıya baktım. Sonra babama döndüm. Babam üzerime geldiğinde kapıya doğru koşmaya başladım ama ben kapıya ulaşamadan beni ensemden tutup kapıya çarptı babam. Burnum kapıya öyle sert çarpmıştı ki anında dudaklarıma bir sıvı aktı. Burnum kanamıştı.
İçli içli ağlarken elimi burnuma yasladım. Gördüğüm kıpkırmızı kan kalbimdeki korkuyu ve acıyı daha da artırdı. “Kaçabileceğini mi sanırsın sen?” deyip tuttuğu ensemden kendisine çekti beni. “Bu evden ölünü çıkaracağım ben senin.”
Hissettiğim tüm acılarla daha içli ağladım. Dediğini yapacaktı. Belki de bu dünyadaki son günümdeydim. Diğer eliyle yüzümü kavradı. Yanaklarımı sıkıca tutup beni kendisine çevirip büyük bir nefretle baktı gözlerime.
“Beni o evden yaka paça atarlarken bunu senin burnundan getirmem mi zannettin sen?” Yüzümü öyle sıkıyordu ki zaten acıyan canım daha da acıyordu. Burnumdan şarıl şarıl akan kan yüzünden mi bilmem başım dönmeye başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CAN SUYU
Roman pour AdolescentsKaderin oyunlarının içine düşmüş birden fazla can. Canı acıyacak birçok insan. Bolca hüzün, korku, az biraz da mutluluk. Ama sonucu çokça sevgi. * Dram-3 (04.09.21) Tarih-1 (07.09.22)