4. Bölüm: "Sızı."

8.8K 502 302
                                    

Multimedya;

Fahriye Evcen - Bahçede Yeşil Çınar

Malatya ve Elazığ depreminden sonra pek moralim olmasa da bölümü yazdım. Depremde zarar gören herkese geçmiş olsun diliyorum. İyisinizdir inşallah.

Yorumlarınızı ve beğeninizi esirgemeyin.❤

*
Şu an yaşadığım duygunun bir ismi var mıydı? Varsa birisi bana söylemeliydi. Zira ben bu duyguyu tanımlayamıyordum. Gözlerimin içi yanıyordu ama gözyaşı yoktu. Kalbimde bir acı vardı ama ölmüyordum. Sanki yanıyor gibiydim de dıştan bakınca sapasağlamdım.

Korkut... Beni öldürüyordu ama bunu o dahil hiç kimse görmüyordu.

Bana o kelimeyi nasıl kullanabilmişti? O kadar korkuyordum ki bana öyle demesinden.

Acı gerçek denilen şeyi ilk kez bizzat yaşıyordum. Onaylıyordum bunu; gerçekten acıydı. Öyle acıydı ki bedenimde acımadık tek nokta kalmamıştı.

Gözlerine bakakalmaktan başka hiçbir şey yapamamıştım. Buradan koşarak uzaklaşmak istiyordum ama bırak koşmayı ben gözlerimi gözlerinden çekebilecek kudrete sahip değildim.

Ne yapacaktım en ufak bir fikrim yoktu ama oyalanmadan buradan uzaklaşmam gerektiğini biliyordum. Burada görünmemem gerekiyordu. Hem beni ateşe veren bu adamın gözlerine biraz daha bakmaya devam edersem buraya çökecektim.

Dağa taşa haykırmak istiyordum. İsyan etmek değil sormak istiyordum. Neden yaşıyordum bunları? Kader kedinin fareyle oynadığı gibi neden oynuyordu benimle?

17 yaşında bir kızdım daha, hak ediyor muydum bunları? Doğrusu kim hak ederdi bunları? Öyle acıydı ki anlatamazdım. Kalbinizde yer edinen adamın gözlerinize bakarak o kelimeyi söylemesinden zor bir şey var mıydı? Bence yoktu. Benim için olamazdı.

"Git artık. Çeneni de kapat." Korkut'un sert sesiyle gözlerimi art arda kırpıştırdım. O bana böyle sert konulunca canımın yandığı aklının ucundan bile geçmiyor olmalıydı. Ben ölürken o acıdığını bile düşünmüyordu.

Halime ağlamak istedim ama kafamı bile eğmedim. "Benimle düzgün konuş." dedim kafamı dikerek. Ne yani sırf onu seviyorum diye kendimi mi ezdirecektim? Ben bu yaşa kadar yeterince ezdirmiştim kendimi. Şimdi bana değer veren bir eş arkamdayken kimseye kendimi ezdirmezdim.

"Sen kim oluyorsun da bana emir veriyorsun?" derken üzerime bir adım attı. Başımı bir milim bile eğmedim. "Az önce kendi dilinle söylediğin için kim olduğumu biliyor olmalısın." Kalbime peş peşe iğneler battı. Bunu ima etmek bile canımı acıttı. Ben onun... Bu cümleyi tamamlayamazdım.

"O zaman ona göre hareket et ve odamın önünden bile geçme. Ve bana sakın hesap sormaya kalkma." Kafamı salladım. "İnan odanın önünden geçmek istemezdim. Sadece sesleri duyunca merak ettim ama sizi böldüm sanırım." deyip ardındaki kıza baktım. "Umarım annen şu an burada olduğundan haberdardır."

Kız korkuyla gözlerini açarken Korkut kolumdan tuttu. Teması her şeye rağmen beni titretti. Kalbim yerinden çıkar gibi atarken yutkundum. "Peki senin kayınının odasının kapısında olduğundan aşağıdakiler haberdar mı?" Bir cümlesiyle hem kalbimi acıtıp hem beni korkutmayı başarmıştı.

Kayınımdı o benim. Ve ben kayınıma karşı neler hissediyordum... Sırf kolumu tuttu diye heyecanlanıyordum. Bu nasıl iğrenç bir şeydi. Kocam duysa ne kadar üzülürdü kim bilir.

Kolumu hışımla çektim. "Ben duyduğum sesler için buraya geldiğimi söyleyip açıklarım da sen nasıl açıklayacaksın odandaki kızı?"

CAN SUYUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin