23

620 32 58
                                    

Remus sabahın erken saatlerinde gözlerini açtı. Henüz uykusunu almış değildi fakat gece çok meşgul olduklarından -aslında Sirius ve inatçılığı yüzünden- camı kapatmamışlardı. Şimdi de çıplak olan bedeninin üstündeki örtü açıldığından üşümüştü. Muhtemelen Sirius da üşüyordu. O da gece birlikte olduktan sonra Remus kadar yorulmuş ve uyuyakalmıştı.

Remus "Off buz gibi." Diye söylenerek cama ilerledi. Camı kapatmak kesin çözümdü kuşkusuz. Çıplak ayakları soğuk zemine temas ettiği an ürperdi. Zemin nasıl bu kadar soğuk olabilirdi tanrı aşkına! Yine de Remus hızla cama ilerleyip çıplak üstüyle, buz tutmayı göze alarak camı kapadı. Ardından hızlı adımlarla yatağa döndü. Sonuçta Sirius sıcacıktı. Kendisini ısıtırdı. Nitekim öyle de oldu.

Remus yatağa girdiği an sımsıcak oldu. Sirius mırıldanarak kendisine yaklaştı -bunu üşüdüğünde yapardı- fakat Remus'un soğuk bedenini hissedince biraz uzaklaştı. Remus onun bu haline güldü. Uykuda bile Sirius kendisini güldürecek şeyler yapıyordu.

Remus, bir süre Sirius'un ay ışığı vuran yüzünü inceledi. Alışılmışın dışında bir yüzü vardı. Fakat, bu mükemmelliğinden hiçbir şey eksiltmiyordu. Remus'un gözü kolunun iç tarafındaki minik ize takıldı. Sirius o izi hiç sevmezdi. Çünkü, o iz yüzünden Sirius bir daha asla salıncağa binmeye cesaret edememişti. Küçüktü o yarayı aldığında. Salıncaktan düşmüştü ve koluna cam girmişti. Hastaneye gittikten sonrası da daha büyük bir işkenceydi. Koluna dikiş atmışlardı. Sirius dikiş atıldığı esnada neredeyse bayılıyordu. Bir daha düşmek istemediği için de salıncağa falan binmemişti. Halbuki küçükken sallanmayı çok severdi.

Remus onun yanağındaki bene hafif bir öpücük kondurdu. Saçları yüzüne dağılmıştı biraz. Ama yine de arada titreşen uzun kirpikleri, biçimli dudakları ve yüzünün büyük çoğunluğu görünüyordu. Remus yine de Sirius'un yüzünden saçları çekti.

"Kendini o kadar övmen, çoğu zaman o kadar mantıklı geliyor ki." Fısıldadı. Kendisini uykudan uyandıran üşüme hissi gitmişti. Remus şimdi sıcacık olmuştu. Uyku da bastırmıştı sıcakla birlikte. Tekrar uyumadan önce dudaklarını Sirius'un çıplak göğsüne bastırdı. Tekrar uyudu.

Sirius sabah olduğunda uykusunu iyi aldığından -iyi uyumadığında bir canavara dönüşüyordu- gülümseyerek yanına baktı. Remus kendisine sımsıkı sarılmıştı. Ayrıca pencere kapalıydı. Remus gece kalkıp pencereyi kapatmış -Remus soğuktan pek hazzetmezdi- olmalıydı.

Kalkıp üstünü giyindi. Giyinirken aklına dünkü güzel anları geliyordu. Bu yüzden yüzündeki gülümseme asla silinmiyordu. Giyindikten sonra ki Remus'un tişörtünü giymişti, aynanın karşısına geçip saçlarını düzeltti. Fakat sonra gözüne köprücük kemiklerindeki ve boynundaki izler takıldı. Saçları salıkken boynu da kapanıyordu. Sirius pantolonunun cebinden -asla toka eksik olmazdı- tokasını çıkarıp saçlarını minik bir topuz yaptı. İşte şimdi istediği görüntüyü elde etmişti.

Gülümseyerek ,ki şu günlerde gülümsememek zor işti, mutfağa gitti. Remus kahvaltı hazırlamayı sevmediğinden Sirius hazırlıyordu. Bugün pankek yapacaktı. Pankekler pişerken, hemen kahvaltılıkları masaya dizdi.

O sırada Remus uyanmış, gülümseyerek onu izliyordu. Sirius bir iş yaparken aşırı odaklandığından, çevresinde olan bitenleri pek farketmezdi. Yine öyle bir anın içindelerdi. Sirius dünyadan soyutlanmış gibiydi ve Remus onun kahvaltı hazırlamasını zevkle izliyordu. Gerçi biraz bekledikten sonra yanına hızla ilerledi. Sirius artık onu farketmişti.

"Günaydın, geldiğini farketmemişim. Kahvaltı neredeyse hazır." Remus az önce Sirius'un üzerindeki tişörtü farketmemişti. Farkettiğinde istemsizce gülümsedi.

Aurum (Wolfstar) AuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin