"Biliyor musun Sirius, kahvaltıda seni sevmiyorum deseydin buna da pek şaşırmazdım. Genelde pek sevilen birisi değilim." Sirius yanında oturmakta olan Remus'a baktı. Gözleri dolu muydu yoksa güneşten mi böyle parlaktı, kestiremedi.
"Şaka mı yapıyorsun, Remus 'herkes etrafımda fır döner' Lupin?" Remus zoraki güldü.
"Onlar beni sevmiyor ki. Benim popüler olmamı seviyor ya da dış görünüşümü. Beni ben olduğum için seven kişi sayısı bir elin parmaklarını geçmez." Remus, son günlerde neden bu kadar depresif olduğunu bilmiyordu. Kullandığı ilaçlardan da olabilirdi, uzun zamandır sevildiğini hissetmediğinden de. Yine de kalbi kırıktı ve bu da dışarıya yansıyordu.
"En azından seni aldatmıyorlar Remus. Yani sevildiğini zannedip aldatılmak daha kötü." Sirius, Remus'un değişen mimiklerini izledi. Gözleri uzaklara dikilmiş, düşünmekteydi.
"Bana mı laf çarpıyorsun burada?" Remus sakinlikle sordu. Az sonra deli gibi ağlayabilir ya da gülebilirdi. Gülecek olursa bu, Sirius'un güzelliğinden olurdu. Ağlarsa da Sirius'un kendisini sevmemesinden dolayı olacaktı.
"Hayır, sanırım artık seni anlıyorum. Yani seni aldatmadım derken neyi kastettiğini biliyorum." Remus göz ucuyla Sirius'a baktı.
"Yoruldum Sirius." Sirius ruhsal yorgunluk olduğunu tahmin edebilecek kadar tanıyordu onu.
"Neden Remus, n'için böylesin?" Remus muhtemelen ağlayacaktı. Bunu anlamıştı çünkü gözlerinde berbat bir yanma vardı. Acı vermekten ziyade sinirlerini zıplatıyordu bu durum. Ağlamak için bula bula Sirius'un yanını mı bulmuştu!
"Bir şey istesem yapar mısın?" Remus, gözlerini dakikalar sonra Sirius'un gözleriyle buluşturduğunda; Sirius'un nutku tutulmuştu. Gözleri yaşlarla parıldıyordu. Halbuki ikisi arasında daha duygusal olan daima kendisiydi. Ama şuan Remus çok mutsuzdu ve Sirius biliyordu ki, kendisinden canını isteyecek olursa onu bile vermeye razı gelebilirdi.
"Ne olduğuna bağlı." Sirius bunu dese de onun istediği şeyi yapacaktı. Hem nasıl yapmasındı. Öyle masum bir şekilde sormuştu ki, Sirius onu içine sokmak istemişti.
"Şuraya bir süre yaslanabilir miyim? Kalk dediğinde kalkarım." Sirius'un boynunu gösterdi Remus. Sirius bunun üzerine kalbinin hızlanmasını durduramadı. Hoş, durdurmayı da denemiyordu. Uzun süre cevap vermeyince Remus hayal kırıklığıyla tekrar gözlerini ileriye dikti. "Hiç sormadım farz et." Sirius hemen kolunu açtı.
"Gelebilirsin Remus. Sadece çok şaşırdım." Remus, onun boynuna başını sakladığı an gözünden bir damla yaş aktı. Derin bir nefes çekti ardından. Sirius'a böyle yakın olmak, kokusunu nefes olarak içine çekmek ve dahası Sirius'un desteğini hissetmek... muazzamdı. Sirius'a sardı kollarını.
Sirius zaten çoktan Remus'un güneşte parıldayan saçlarını okşuyordu. Bir de göz yaşlarını akmamaları için zor tutuyordu. Remus'u çok uzun zamandır tanıyordu. Hep gamsızı oynadığından, hislerini ve düşüncelerini daima gizlediğinden onu hiç böyle görmemişti. İlk defa böyle yıkılmış, mutsuz bir Remus buluyordu karşısında ve ne yaparsa yapsın bu manzara karşısında tepkisiz kalamıyordu.
Onun canının yanmasını istemiyordu ve ona soğuk davranamıyordu. Gerçi artık istemiyordu öyle davranmayı. Çoktan affetmişti onu. Zaten Remus gözlerine öyle tatlı tatlı bakarken ne kadar tutunabilirdi içindeki öfkeye? İkinci şansı geçmişti artık; iki bin şans istese, yine verirdi.
"Canım çok yanıyor Siri. Küçükken bunu anneme söylediğimde saçlarımı okşardı. Aynı şimdi yaptığın gibi."
"Buu her zaman yaparım Remy. Lütfen, hep mutlu ol." Remus'un gözyaşları hâlâ durmuş değildi.
"Bu o kadar zor ki Sirius. Mutluymuş gibi davranmak... Bir yerden sonra o gamsız rolüme bürünemiyorum." Başını Sirius'un boynundan kaldırdı. Burnunun ucu kızarmıştı.
Sirius onun gözyaşlarını silerken kendi gözyaşının aktığını fark eder etmez, kendi gözyaşını sildi. Remus'un şakağına bir öpücük kondurdu ardından."O zaman rol yapma Remus. Ben yanındayım." Remus hafife gülümsedi ona.
"Gitmiştin Sirius. Yoktun hiçbir yerde. O gün seni her yerde aradım. Belki gelirsin diye, çok bekledim. Sen de gittin bıraktın beni."
"Haksız değildim Remus. Hayal kırıklığına uğradım."
"Biliyorum hepsi benim yüzümdendi. Zaten ailemi kaybetmem de benim suçumdu. Neye dokunsam kurutuyorum." Sirius ona sarıldı. Neden böyle düşünüyordu, hiçbir fikri yoktu.
"Aileni kaybetmek senin suçun değildi Remus. Kazanın sebebi kaygan yollardı. Kendine yüklenmeyi bırak lütfen." Remus bir türlü ağlamasını durduramıyordu.
"Beni hep böyle sarar mısın Sirius? Buna ihtiyacım var, çünkü her yalnız kaldığımda bunları düşünüyorum. Sen ne zaman yanımda olsan karanlığıma ışık saçılıyor. Biliyorum istemiyorum dedin ama bana ikinci bir şans daha verir misin, beni affeder misin? İnan bu sefer o zaman yaptıklarımı yapmayacağım. Lütfen Sirius bu sefer de gitme." Sirius onun bu sözlerine ne dese bilemedi hele son cümle kalbindeki kasılması iki katına çıkarmıştı. Hastanede de öyle söylememiş miydi kendisine? Sirius ona gülümsedi. Remus bu denli yakışıklı görünürken, kendisine bu kadar hor davranması hiç hoş değildi.
"Remus, ben seni affettim ki. Hem de affedeli yıllar oluyor. Bilmek istiyorsan eğer, her zaman senin yaralarını sararım. Sen de kendine böyle davranma olur mu? Çünkü ben bir daha gitmeyeceğim." Remus gülümsedi. Sirius bu gülümsemeyi gördüğünde kalbindeki tüm acı geçip gitmişti sanki.
"Bu bana bir şans daha verdiğin anlamına mı geliyor?" Sirius güldü.
"Sen nasıl adlandırırsın bilemem ama benim için o günkü her şey silindi." Remus dudaklarını hızla Sirius'un dudaklarına kapattı. Kendisine sevgiyle bakan grilerini de yumuşacık dudaklarını da çok özlemişti. Hasretleri dinene kadar öptüler birbirlerini.
"Seni çok özledim Sirius." Sirius onun şişmiş ve kızarıklık dudaklarına baktı ardından gülümsedi. İkisi de gülümsemeden edemiyordu.
"Ben de Remus. Ben de seni çok özledim." Sirius bunu söyleyip sevdiğine yaslandı. Remus da onun saçlarına bir öpücük kondurdu.
Merhabaaaa
Umarım beğenirsiniz
Sizi seviyorum elmalı turtalarım ❤