6

6.4K 923 441
                                    


[ 6: etki ]

Jimin'in kasa olarak kullandığı masanın üzerinde oturmuş ayaklarımı sallayarak limonata içiyordum.

Dün yaşanan olayların ardından, Taehyung sabaha başımdaki müthiş ağrı ile uyanacağımı tahmin etmiş olacağından bugün için bana izin vermişti. Tüm gün yataktan çıkmak istemeyen yanım buna deli gibi sevinse de onu tekrar görmek isteyen yanım bir köşede çökmüş ağlıyordu.

Dün yaşananlar her yerde ne yapıp edip beni buluyor gibiydi. Taehyung'un bakışları, sesi, kelimeleri, yüzü her yerdeydi sanki. Uyandığım gibi önce aklıma, sonra baktığım her yere doluşmuştu. Öğlen sularında sonunda yataktan çıkıp kafamı biraz olsun dağıtabilmek adına Jimin'in dükkânına gitmem bu yüzdendi.

Jimin, kapının önünde beni gördüğünde her zamanki bağırışlarla dolu karşılaması yerine çökük gözlerle bakıp, "Başım çatlıyor, lütfen ağrı kesiciyle geldiğini söyle," demişti. Yanımda ağrı kesici olmadığı için kapı dışarı edilme ihtimalim bir anlığına söz konusu olsa da Jimin bana acımış olacak ki içeri almıştı.

Ardından bir köşeden ağrı kesici bulup içmiştik ve sonunda başımızın içindeki filler tepinmeyi bırakıp bize bir rahat vermişti. Bu sayede Jimin'e kendime limonata yaptırmayı bile başarabilmiştim.

Şimdi kasanın üzerinde dururken hemen karşımda ayakkabı kutuları arasında dolanarak bir şeyler hesaplayan Jimin'i izliyordum. Çökmüş göz altları, her zaman giydiği kıyafetlerin aksine ilk defa onda gördüğüm siyah eşofmanları, darmadağın sarı saçları ile akşamdan kalma olduğunu bağırıyor gibiydi. Neyse ki bugün çok müşterisi yoktu da etraf biraz daha sakindi.

Limonatamı içmeye devam edip onu izlerken, "Yoongi demek..." diye mırıldandım dikkatini çekebilmek adına. Hızla başını kaldırıp bana baktığında istediğimi almış gibi sırıttım. Tuzağıma düştüğünü anlayan Jimin de gülümsedi ve elinde büyük ihtimalle kayıtları yazdığı kağıtları kenara bırakıp yanıma geldi. Kasanın arkasındaki sandalyeye oturduğunda ters dönerek vücudumu ona çevirdim.

"Dilinden düşmeyeceğim, değil mi?" diye sorduğunda sırıtışım büyüdü. Başımı onaylar biçimde salladığımda kısaca gülümseyerek gözlerini yanındaki camdan sokakta gezdirdi.

Ben de onun gibi sokağı izlemeye başlarken, "Sana karşı boş olduğunu sanmıyorum," diye mırıldandım. Bu sırf teselli adına söylenmiş bir şey değildi, dün akşam yemekteyken gözlerimi Taehyung'dan çekebildiğimde ikisini izlemiştim. Birbirleriyle sürekli bir flört hâli olmaları dışında Yoongi'nin onun bileğini incittiğinde verdiği tepki herhangi bir arkadaşın vereceği türden değildi.

Jimin bir iç çektiğinde gözlerim onu buldu. "Sanmıyorum, Jeongguk. Ondan yıllardır, gerçekten yıllardır hoşlanıyorum," dedi sessizce. Kaşlarım hafifçe havaya kalktığında sessiz kaldım. "Fakat o benden hoşlanmıyor işte. Kasabadan herhangi birisini yoldan çevirip Yoongi'yi sorsan sana onun çocukluğundan beri dillere destan olmuş aşkını anlatırlar," dedi. "Dillere destan aşkı mı?" diye sorduğumda kafam karışıktı. Yoongi'nin hoşlandığı kişinin Jimin olmaması imkansız gibi görünüyordu gözüme.

"Kim olduğunu biliyor musun?" diye sorduğumda alt dudağını dişleriyle ezerek başını iki yana salladı. "Kimse bilmiyor," diye mırıldandı. Gözleri beni bulduğunda destek verircesine gülümsedim fakat ne ifade ederdi hiçbir fikrim yoktu. Nasıl bir acı olduğunu bilmiyordum, her sabah kalkıp birisini severken onun başkasına ait olduğunu bilmek nasıl bir histi, hiçbir fikrim yoktu.

"Onunla dokuz yaşımdayken tanıştım, Jeongguk," dedi. Gözleri parlıyordu, sesi kısıktı fakat bir yandan da çok kırgın görünüyordu. "Tanrım, çocuktum daha," diye fısıldadı başını elleri arasına alıp saçlarını çekiştirirken. "Çocuktum fakat büyülenmiştim. Yan evimize taşınmışlardı büyükbabasıyla. Her gece piyano çalardı, odamın penceresine çıkar, saatlerce onu dinlerdim, Jeongguk. Saatlerce. Çocuk aklımla ne bilecektim bunun nasıl hisler olduğunu, ancak on altımda anladım, onun gülümsemesinden saatlerce gözümü ayıramadığımda."

viva la vidaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin