[ 10: jeongguk'a adanmış şarkılar ]Kasabanın çıkışı, her zaman olduğu gibi tenhaydı; toprak yolda baharın bitişine serenat yapan rüzgarlar esiyor, yürüyenlerin yüzüne tatlı bir esinti vurmasını sağlıyordu.
Eğer Kim Taehyung, başını biraz kaldırıp dünden beri çattığı kaşlarını normale döndürebilseydi, büyük ihtimalle o da bu esintinin yarattığı hoş hislere kapılır, yüzüne sıcak bir gülümsenin yayılmasına izin verirdi.
Ancak genç adam, elleri eşofmanın cebinde sımsıkı yumruk hâlindeyken ve gözleri yoldan bir kez olsun ayrılmak bilmezken yüzüne çarpan rüzgarı düşünecek hâlde değildi. Öyle ki, yanında hızlı adımlara ona yetişmeye çalışan Jimin bile fark etmişti bunu. İçten içe nedenini Yoongi'ye bağlamak istese de, hayır, arkadaşını bu duruma sokacak tek etkenin Yoongi olamayacağını biliyordu.
Yoongi defalarca gizli görev altında Seoul'e gidip tüccar görünümüyle saraydan bilgi toplamıştı. Her yerde olduğu gibi elbet sarayda da istihbaratçıları vardı. Bu yüzden Yoongi'nin gidişi, her ne kadar oldukça riskli olsa da, bu zamana dek Taehyung'u hiç bu kadar strese sokmamıştı.
Bu seçenek elenince, ellerinde tek bir sebep kalıyordu ve bu da onu tek, yegâne sonuca ulaştırıyordu. Yüzünde muzip bir sırıtış belirdi Jimin'in, sonunda Taehyung'un adımlarına yetişebildiğinde onunla aynı hizada yürümeye başladı.
Başlarda aynı Taehyung gibi sinirliydi Jimin. Normalde onunla her şeyini paylaşan arkadaşı Jeongguk ve arkadaşı Hoseok lokantaya gelmeden biraz önce yanlarına gelmiş, depodan bir şey alması gerektiğini söyleyerek yüzlerine bile bakmadan arkaya geçmişti. Onda bir hâller olduğunu anlayan Jimin hemen ardından gidivermişti fakat nafile, bir sorun olduğu her hâlinden belli olsa dahi Taehyung'un ağzını bıçak açmamıştı.
Bu yüzden Taehyung, Jeongguk ve Hoseok'un geldiğini duyduğu gibi hemen arka kapıdan tüydüğünde olanlara anlam vermekte zorlandığı için sinirliydi Jimin. Fakat sonra, aradığı cevabın tam da gözleri önünde olduğunu gecenin kalanında fark etmesi uzun sürmemişti.
Sırıtışını hiç bozmadan, "Şu Hoseok da diyorum," dedi Jimin bir yandan göz ucuyla çocukluk arkadaşının yüz ifadesini kontrol ederken. Tam da beklediği gibi, ağzından çıkan isimle beraber Taehyung'un daha da kasılan yüzü şüphelerini doğrulamış, yüzündeki sırıtışın genişlemesine sebep olmuştu.
"Hoş çocuktu," diye devam etti suyuna gidercesine. "Seninle gelmeden önce biraz konuşma şansımız oldu. Jeongguk ile çok yakın görünüyorlar."
Taehyung, bir şey dememeyi tercih edip dişlerini sertçe sıktığında Jimin kendini yere atıp kahkahayı basmamak için zor kendini zor tuttuğuna yemin edebilirdi. Hoş, Taehyung'u bildiğinden beri bu kadar kıskançtı. Lakin Jimin onu tanıyordu, önüne çıkan herhangi birisini kolay kolay kıskanmayacağını da biliyordu.
Ailesinin de ölümünün ardından oldukça korumacı olmuştu Taehyung. Görevlere çıkarken herkesten çok endişeleniyor, normalde Namjoon ile Seokjin'in üstlendiği gruba sahip çıkma görevini kendi omuzlarına yüklüyordu. Sevdiği tek bir kişiyi daha kaybetmeye dayanamayacağının pekala farkındaydı Park Jimin.
Bu nedenle Taehyung'un Jeongguk'a karşı hareketlerine, onu kıskanmasına ve içinden gelen, büyük ihtimalle kendisinin dahi farkında olmayan korumacılığına anlam verebiliyordu.
Lafı fazla döndürmemeyi seçti. "Sen Jeongguk'u kıskanıyor musun?" diye damdan düşercesine sorduğunda, gözleri cevaptan emin olmasına rağmen Taehyung'un birkaç santim yukarısındaki yüzünde merakla dolanıyordu. Tahmin ettiği gibi afalladı Taehyung, hızla olduğu yerde durup Jimin'e döndüğünde yüzünde allak bullak bir ifade vardı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
viva la vida
Fanfictionülkelere önünde diz çöktürten, bir dünya yöneten ulusun varisi jeon jeongguk gitmiş de kim taehyung'un bir bakışına esir düşmüş. biriciğime @lyvnte