Bölüm 22

32 7 5
                                    

Multi = Kumsal

Şu dünyada her anımızı ona göre ayarladığımız, heryerde ona rastladığımız bir uzay dilimi.
Ölçülmüş veya ölçülebilen bir dönem, uzaysal boyutu olmayan bir süreklilik.
Bir iş ya da oluşun, bir eylemin içinde geçmekte olduğu, geçtiği ya da geçeceği süreden bahsediyorum.
Altmış dakikadan oluşan ve bir günlük sürenin yirmi dörtte birine eşit olan zaman parçasından söz ediyorum. Saat.

Evet 08:13'ü gösteren saat.

Sabahın köründe binbir zorluk ile geldiğim cafeye bu sefer bi heyecanla gelmiştim. "Burası?" Arabadan inip cafeye adım atar atmaz konuştu Serkan. Ne dediği hakkında hiçbir fikrim yok ama çok güzel söyledi. Yada gariban bana, her dediğini güzel şarkı mırıltıları ve arkasından esen hafif rüzgâr esintisi ile duyduğum için tatlı geliyor olabilirdi. Bu mümkün.

" ....bayan Boz?... hat kesildi abicim bu kızda"

Kendime geldiğimde gönlümün taht kuran yârı o muhteşem gülüşü ile bana bakıyordu. " Evet evet buradayım yani burası biz sabah buradaydık " Erkan ikizinden farksız bi okadar muhteşem gülüşü ile tabelaya baktı ve koşar adım içeri koştu. Bu çocuklar diş reklamlarında oynatılan ağız aktörleri olabilirlermi ki? Erkan'nın arkasından gülerek baka kaldım. Serkan bana geçmem için eliyle 'önden buyur' işareti yaparken inanın ki sindirella cadısının ayağında ki cam ayakkabı ile ortalığı yakıp yıktığı güzelliği ile herkesi kendine aşık ettiği o rüya gibi balosundan daha havalıydı. Ben bir kere o sinsi sindirella cadısını hiç sevmem. Ben bir kere prenses sevmem ki. Hepsi göz önündeki gerçeği göremeyen yüreği kör olanlar.

" ..... bayan Boz?...Kız gine gitti abicim..." Beynimdeki saçma sapan düşünceler bulut olurken bende gerçek hayata giriş yaptım.

Erkan kasiyer ile konuşurken çok sevgili ikizi, evet o muhteşem ikizi, daha yakışıklı olan ikizi, masmavi gözleri ve elindeki kocaman kamerası ile etrafı ölümsüzleştiren ikizi bana doğru yaklaştı. Yada ben yanlış gördüm. Perspektifden dolayı mı yoksa? Hayır kesinlikle gerçek bu!

"Señora rica etsem...evet...şöyle durabilir misin?"

Beni istediği konuma getirdikten sonra eğildi ve benim fotoğrafımı çekti sonra birtane daha ve birtane daha. Evet benim fotoğrafımı çekti. Rüya gibi gerçekten. Dur! Benim fotoğrafımı çekti! Minnie Mouse'lu geceliğim, saçma sapan dağılmış saçım, kocaman gözlüklerim ile beni çekti. Sevinsem mi üzülsem mi bilemedim?! " bu fotoğrafı sileceksin değilmi?" Soruyu sorarken ki yüz ifadem tamda acınası haldeydi.

"Hayır"

Bu şey gibi bir hayırdı;
' sence ben böyle muhteşem bir fotoğrafı silmeye cürret edebilirmiyim? Fotoğraf makinemi özel kılan tek şey bu sanırım!' Gibi gibi bir hayırdı. Yada Serkan öküzünün -ki bence erkekler dünyanın taa öbür ucunda bile olsa genleri hep aynı bence- müthiş bir umursamazlıkla " güzel çıktın güzel. Arkandaki güneş çok hoş bir hava kattı fotoğrafa " demesi herşeyi açıklığa kavuşturuyordu.

" Asel hanım? "

Serkan'nın suratına möl möl bakarken - ki o makinesinile ilgileniyordu- Erkan'nın garson ile yanıma gelmesi beni asıl dünyaya kumsal ile ilgilenmem gereken dünyaya döndürdü.

Yaşadığımız dünyanın bir hız dünyası olması? Ne acı ama? Hepimiz bir sürü işi aynı anda yapabilmeyi yetenek zannediyoruz. Ancak bu bir yetenek değildir, dikkatsizlik ve verimsizliğin üst seviyelerde olduğunu gösteren bir bilinçsizlik örneğidir. Dışarıdan bakınca böyle bir tablo mantıklı gözüküyor olabilir. Bütün işlerin aynı anda tamamlanması zaman kazandırır, işlerin daha hızlı bitmesini sağlar vs. ancak yakından bakınca gerçekten de öyle midir? Açıkçası bence öyle değil.
Araştırmalara göre aynı anda birden fazla işe yoğunlaşmak beyinde dopamin hormonu salgılanmasını sağlayarak bizi mutlu hissettiriyor. Yani aynı çikolata gibi.
Aynı anda birden fazla işe yoğunlaşınca beynimize çalıştığımız ve işlerimizi hızlı ilerletiyor olduğumuz sinyalini vererek, görevlerimizi bitirmemize az kalmış olduğunu hissediyoruz ve bu bizi mutlu ediyor. Ama bu tamamen bir yanılsama. Zannettiğimizin aksine bu şekilde işlerimizin hiçbirine tam olarak dikkatimizi vermediğimiz için yarım yamalak bir şekilde ilerlemiş oluyoruz. Ve sonunda mutlaka o işle yeniden ilgilenmek zorunda kalıyoruz. Dahası, bu alışkanlık uzun vadede bizi tembelleştiriyor. Asla tembel bir insan olduğumu söylemiyorum. Bütün işleri tek bir anda ve hızlıca bitirme alışkanlığı uzun vadede verimsiz olmamıza, büyük bir zaman kaybına ve kalitesiz işler üretmemize sebep oluyor.
Bizde o yüzden ne yaptık? Tek bir işe odaklanıp -kesinlikle sıkıntıdan değil- saat 9'a kadar garsonla konuştuk ve konuştuğumuzun %99unu Serkan uyuyarak, Erkan pür dikkat, bense Serkan'ı izleyerek geçirdim.

İkramlık sohbet çaylarımız içilmişdi. Serkan'ı uyandırıp daha sonra cafeden kalkıp arabaya bindiğimiz uzun bir müddetin ardından şu sonuçlara varmıştık.

"Ne yani konuşma boyu uyudum ve sizinle hala aynı şeyleri mi biliyorum? "

HİÇBİR ŞEY?

Serkan tezisinde gayet haklıydı sohbet boyu uyumuştu ve hala bizimle aynı şeyleri biliyordu yani HİÇBİRŞEY! Ne kumsala ait bir bilgi nede başka bir şey. Keşke bende uyusaydım be." peki siz tam olarak 45 dakika ne konuştunuz abicim? Hiç bir şey de öğrenememişken? "  haklıydı benim biricik gönlümün yâri. Hakikaten ne konuşmuştuk. Ben arkada - ki arabada arka koltukta oturmaktan nefret üstüne nefret ederim! Ama malesef - otururken başımı cama yasladım.

" bilmiyorum açıkçası. Işimize yarayacak tek bilgi o dükkanın devamlı müşterisi olduğu ve tüm çalışanlar tarafından tanınmış olduğu "

Cümlem biter bitmez ellerimle yüzümü kapatıp derin düşüncelere dalış yaptım. Nereden bulacaz şimdi biz bu kızı acaba? O anda telefonum çaldı ve uzun bir müddet açmadım ama kesinlike bakasım olmadığından veya üşendiğimden değil yani. Tek ve tek nedenim ekrandaki isimden dolayı şoke olmamdı. Beni kendime getiren ise yarimin sesi oldu. " açmayacak mısın? " başımı kaldırıp çalmayı bırakan telefonda, en son aramalarda ki ismi göstererek sesli okudum.

" a..arayan....kum..kumsaldı! "

°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•

Siz dışınıza ne yansıtmak isterseniz yansıtın. Hangi duyguyu içinize gömüp hangi duyguyu yaşamak isterseniz isteyin yapamazsınız.
Çünkü insan bastırdığı duygunun esîri olur.
Cahit zarifoğlu....













Denizc.i.

Deniz c.i.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin