-13-

4.8K 308 106
                                    

Multimedia: AARON

Kapıyı açtım. Yatağımda birisi yatıyordu. Her yeri kanlarla boyanmıştı. Bu kişi? Lütfen o olsun. Büyük bir heyecanla konuştum.

"Aaron?"

Elindeki telefonu yandaki masaya bıraktı. Bense nereye fırlattığı mı hatırlamıyorum bile. Gözümden yaşlar firar etmişti. Koşarak yanına gittim. Gerçekten oydu. Her zamanki ihtişamıyla karşımdaydı. Yatağın yanına çömeldim. Şaşkınlıktan ne yapacağımı bilemiyordum. Gözümdeki yaşları ne kadar silsem de yerine yenileri geliyordu. Bu yüzden akmalarına izin verdim. Gözlerini aralayıp bana baktı. Gülümsedim. Ellerim onun saçlarına dokunmak için can atıyorlardı. Buna izin verdim. Elimi onun saçlarının arasına geçirip oynamaya başladım. Bir şey söylemem gerekiyormuş gibi hissediyordum. Ağzımı açıyordum ama bir şey söyleyemeden tekrar kapanıyorlardı. Sonunda ağzımdan bir şeyler dökülebilmişti.

"Na..nasıl? Sen öldün. Gözlerimle gördüm öl...öldü..."

Daha fazla konuşamadım ağlamaktan. Bana uzunca baktı. Yüzündeki ifadenin ne olduğunu anlamaya çalıştım ama başarısızlıkla sonuçlandı. Birden konuşmasıyla korkmuştum.

"Sana bir sır vereyim."

Yavaşça yataktan doğrulup bana yaklaştı. Yüzlerimiz çok yakındı. Burunlarımız neredeyse birbirine değeceklerdi. Bir elini kaldırıp yanağıma koydu ve baş parmağıyla gözyaşlarımı sildi. Gözleri dudaklarıma kaydı. Bir süre orada takılı kaldılar. Kalbim yerinden çıkacak gibi atmaya başlayınca ona kızdım. Benden habersiz kimseye karşı başka duygular besleme. Azrailini sevemezsin. Ama sadece kalbim değil vücudum da bana ihanet ediyordu. Sıcak basmaya başlamıştı. Yanaklarım her zamanki gibiydiler. Sonunda bu işkenceyi sonlandırdı. Yüzünü hala çekmemişti ama gözlerini sonunda dudaklarımdan ayırdı. Ve yüzüne her zamanki alaycı gülümsemesini ekledi. Bu hareketini özleyeceğimi düşünmezdim. Kulağıma yaklaştı ve yavaşça fısıldadı.

"Ben o kadar kolay ölmem."

Normalde bu söylediği beni sinir ederdi ama şuan mutlu olmuştum. Bu haldeyken bile ukala olabiliyordu. Ondan uzaklaştım o da tekrar kafasını yastığa koydu. Hemen yaralarına bakmaya çalıştım. Kıyafeti kanlarla doluydu. Kazağını sıyırdım. Kanlar üzerimde kurumuştu. Ama şaşırtıcı bir şey vardı; yaralar eskisi gibi değildi. Dün neredeyse organlarının parçalandığını düşünmüştüm ama şuanda sadece kısa kısa çizikler vardı. Neredeyse iyileşmiş olan yaralara şaşkınlıkla baktım.

"Hadi ama ben bir vampirim. Her seferinde bunu hatırlatmam gerekiyormuş gibi hissettim."

Ne yapayım? Böyle şeylerle ilk defa karşılaşıyorum. Yaralarına yinede pansuman yapmalıydım. Odamdaki ilk yardım çantasını almak için kalkacaktım ama Aaron buna engel oldu.

"Gerek yok."
"Yinede temizlenmesi lazım. Mikrop kapabilirsin."

Bana göz devirdi.

"Kumsal bak tek tek heceliyorum. Ben bir VAM-Pİ-RİM. Şimdi daha iyi anlıyor musun?"
"En azından kurumuş kanları temizleyeyim."

Çok sessiz bir şekilde söylemiştim. O da oflayarak kabul etti. Hızla gidip bir bez ve su dolu bir kap getirdim. Bezi suya batırıp sıktım. Aaron beni dikkatle izliyordu. Bakışları altında eziliyordum. Gözlerini bile kırpmadan beni izlemesi utanç vericiydi. Islak bezle kaslı bedenindeki kanları nazikçe temizlemeye başladım. Acıyor mu diye düşünmedim hiç. O bir VAMPİR sonuçta. Tamam Kumsal sinirleme. İşine devam et sen. Bezi tekrar suya batırdım ve sıktım. Son olarak bir kere daha üzerinden geçiyordum. Tabii arada sırada kaslarına bakmayı da ihmal etmiyordum. Sonunda temizlediğimde bezi ve kırmızı rengine boyanmış suyu bir kenara bıraktım. Küçük ve kısa çiziklere bakmayı sürdürdüm. Aaron da aynı şekilde bana bakmayı sürdürdü. Böyle devam etmemesini diledim. Az bir süre sonra sonunda konuştu fakat şuanda konuşmasaydı daha iyi olurdu diye düşünmeye başladım.

MELEZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin