-17-

4.3K 291 10
                                    

Bulut'a durmasını söylemeliydim. Nefes almakta zorlanıyordum. Bir elimi bırakıp yumruk yaptım ve Bulut'a vurmaya başladım.

"Bulut."

Sesim güçsüz çıkmıştı. Derin bir nefes almaya çalışarak tekrar konuştum.

"Bul... ut.''

Olmuyordu. Ama o sanırım ona bir şeyler söylemeye çalıştığımı anlamıştı. Yavaşlayıp kafasını bana çevirdi. O bana bakarken gözümden bir damla yaş düştü. Bunu görünce hemen durdu. Üzerinden inip kendimi adeta yere attım. Bulut önce hırladı sonraysa burnuyla koluma dokundu. Sanırım ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Ama benim bir şey anlatacak halim yoktu. Başım dönüyordu. Yerdeki çimleri sıkmaya başladım. Kafamı kaldırıp az önceki ağaca tekrar baktım. Şimdi biraz daha uzakta kalmıştı. Ama şuanda kimse yoktu. Orada birini gördüğüme emindim. Siyah bir silüet gibiydi gibiydi gördüğüm şey. Gözlerimi o ağaca dikmiş bakarken Bulut'un sesini duydum.

"Kumsal? Ne oluyor?"

Yanıma gelip oturduğunda onun da benim baktığım ağaca baktığını fark ettim. Ne ara dönüşüp ne ara üstünü giymişti bilmiyordum. Bir elini belime koydu.

"İyi misin?"

Gözlerimi ağaçtan ayırıp zorlukla konuştum.

"Bana.. bana bir şeyler oluyor Bulut."

Sakince cevap verdi.

"Ne oluyor? Anlat hadi bana. Neyin var?"

Başımı sağa sola sallamaya başladım. Beynime kanser gibi işleyen düşüncelerden kurtulamıyordum.

"Onu rüyamda da gördüğüme eminim."
"Kumsal neyden bahsediyorsun düzgünce anlat."
"Bulut...inanmıyacaksın bana. Biliyorum."

İç çektiğini duydum.

"Sana ne zaman inanmadım ben? Anlat işte."
"Benim rüyalarım..."

Gözlerimi Bulut'un gözleriyle birleştirdim. Onun bal sarısı gözlerinde beni gerçekten anlamak isteyen bir bakış görünce devam edebildim.

"Gerçekleşiyor."

Yüzünde en ufak bir mimik değişimi olmadı. Hala bana sakince ve beni anlamak istercesine bakıyordu.

"Bu mümkün mü?"

Sesim çok kısık çıkmıştı. Şoktaydım adeta. Beni kollarıyla sardı. İlk defa kendisi bana sarılıyordu. Hiç tereddüt etmeden bende kollarımı sardım. Sorumu yineledim.

"Bu mümkün mü Bulut?"
"Bazıları için evet ama senin için böyle bir şey pek mümkün değil Kumsal."

İç çekme sırası bendeydi.

"İnanmıyorsun değil mi bana?"
"Hayır Kumsal inanıyorum. Sadece bunun nasıl mümkün olduğunu bilmiyorum."

Sırtımı sıvazlamaya başladı. Teselli etmeye çalışıyordu ama doğru kelimeleri bulamıyor gibiydi.

"Eve gitmek ister misin?"

Sessizce kafamı salladım. Yavaş yavaş yürüyerek yaklaşık 1 saat içinde eve geldik. Bulut kapıyı kapatırken bende ayakkabılarımı çıkarmakla meşguldüm.

"Ne gördüğünü anlatmak ister misin?"

Sanırım anlatabilirdim. Hem o kişi her kimse kötü bir amacı olabilir. Bulut'un bundan haberdar olması lazımdı bu yüzden. Kısaca 'evet' dedim. Salona geçip oturduğumuz da ona rüyamı ve daha sonra orada gördüğüm kişiyi anlattım. Sadece bir tesadüf olabileceğini söyleyince iç çekerek daha önce azrail ile olan kavgasını da gördüğümü anlatmak zorunda kaldım. Ve sonuç olarak kafası iyice karışmış olan iki kişi bakışır olduk. Neyseki beynimizin yanmasına çok az kala kapı zili çaldı ve bizi düşüncelerinizeden ayırmayı başardı. Yeşim ve Batın kalmışlardı. Beş altı gibi geleceklerini söylemişlerdi fakat hava şuanda karanlıktı. Saatten haberim yoktu ama geç kaldıklarını havaya bakarak pekala anlayabiliyordum. Kendi sorunlarımla uğraşmaktan onlar hiç aklıma dahi gelmemişti ve şu saatte kadar onların hala olmamasını fark etmemiştim. Beynim tonlarca soruyla savaş halindeyken malesef daha fazla soruna yer yoktu. Saat geç olduğundan hiçbir şey yapmayıp uyumaya karar verdik. Hepimiz odalarımıza geçtik ve uykunun tatlı kollarına kendimizi bıraktık. Daha doğrusu ben öyle yaptım. Yeşim ile Batın'ın ne yaptığını bilmiyorum. Malum aynı odada kalan iki sevgililer.

MELEZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin