-23-

3.7K 241 11
                                    

Baş ağrısıyla uyanmaktan bıkmıştım. İnsan hergün şu lanet gözlerinin acısıyla uğraşarak onları açmaya çalışmayı birçok kez tekrarladıktan sonra onları açmak istemiyordu artık. Ama bu sefer açmalıydım malesef. Bu kez başıma gelip bana alttan alttan bakarak gözümü açmamı söyleyecek bir azrail yoktu yanımda. Her tarafım ağrıyordu. Sert bir zeminde yatıyordum. Üstelik çok da soğuktu. Gözlerimin acısını umursamayarak açtım. Hala aynı yerde olduğumu gördüm. Gerçekten beni buraya bir çöp gibi atıp gitmişlerdi. Bayılmadan önceki oturduğum sandalyenin hemen yanındaydım. Yaramla hiç ilgilenilmemişti. Oysaki yarama bakmak için o kadar ısrar etmişti. Ama ben bayıldıktan sonrada öylece bırakıp gitmişti beni. Onun Akın olmadığı buradan belliydi. Akın'ın böyle birisi olmadığına emindim. Onu ne kadar az tanıyor olsamda benim sevdiğim kişi böyle birisi olamazdı.

Neden ölmüyordum ki ben? O kadar kan kaybetmiştim. Üstelik Allah bilir kaç saattir bu soğuk zeminde yatıyorum ama kendimi hiç kötü de hissetmiyorum. Soğuk yerden kalkıp tekrar sandalyeye geçtim. Sandalyede hiç rahat olmasa da soğuk zeminin içimi ürperten hissinden kurtuluyordum en azından. Şuanda hissettiğim yaramın acısı dışında kötü değildim. Ne uykusuz ne uykulu, ne aç ne tok, ne yaram dışında bir başka yerimde ağrı ne de acı. Hiçbir şey yoktu.

Nerdesin Aaron? Neden hala gelmedin? Gözümden yaşların akmasına izin verdim. Bağırıp çağırmak da istiyordum ama cesaretim buna yetmiyordu. Geriye kalan tek umudumu Aaron'a bağlamıştım ama o da gelmiyordu işte. Yarama ellerimle baskı uygulamıyordum artık. Burada ölmek istiyordum.

Yaklaşan topuklu seslerinden Yaprak'ın geldiğini anladım. Kapı açıldı ve içeri girdi. Işıklar neyseki hala açıktı. Yanıma doğru gelirken kendi kendine konuşuyordu.

"Nereye kayboldu bu çocuk? Ona güvenip çıkmak hataydı zaten."

Birkaç adım attıktan sonra bana hitaben konuştu.

"Kalk gidiyoruz."

Ona anlamayan bir bakış atarken o bana benden tiksiniyormuşcasına baktı ve kolumdan tutup çekelemeye başladı. Kolumu kurtarmaya çalıştım ama başaramadım ve bende onun arkasından ilerledim. Burada ölme planlarım da böylece son buldu. Evden dışarıya çıkınca havanın kararmış olduğunu gördüm. Olduğum odada bir pencere dahi olmadığı için zaman kavramını yitirmiştim. Beni evin hemen yanına park edilmiş arabanın kapısını açıp içine fırlattı. Kendisi de hızlıca sürücü koltuğuna geçip hiç beklemeden kapıları kitleyince neden kaçmadığımı düşünmeye başladım. Ama daha sonra onun bir vampir olduğu aklıma geldi ve en fazla iki adım sonra tekrar yakalanacağımı bildiğimden kendimi böyle bir zahmete sokmadığım için mutlu oldum. Arabayı çalıştırdı ve hiçbir şekilde hız kurallarına uymayarak son sürat sürmeye başladı. Bu da benim olduğum yerde sinmeme sebep oldu. Ne kadar az önce ölmek istediğimi düşünsem de şuanda kaza yapmaktan korkuyordum.

"Yaprak...."

Adını uzun zamandır kullandığım için çok değişik gelmişti.

"Biraz yavaşlar mısın?"
"Acele etmeliyim."

Endişeli gözüküyordu ve bana cevap vermesi beni şaşırtmıştı. Ve ben karşımda arkadaşım olan Yaprağı görmekten kendimi alamamıştım.

"Neden?"

Yine bana cevap vereceğini düşünsem de bu kez suatu ve endişeli haliyle arabayı son sürat kullanmaya devam etti. Ama ben hala karşımda eski Yaprak'ı görüyormuş gibi hissediyordum. Bu yüzden konuşmak istedim onunla.

"Neden bunu yaptın?"

Aynadan bana kısa bir bakış atıp tekrar önüne baktı.

"Neyi?"
"Neden benimle arkadaş gibi davranıp sonra birden çekip gittin?"

MELEZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin