Ay ay ay, yeni kurgumuzun ilk bölümüne hoş geldiniiiz
Başlama tarihimizi buraya bırakalım mı?
Buraya da kitabı nereden keşfettiğimizi!
İyi okumalarr
***
"Bu hayatımda duyduğum en saçma fikir."
Berra elindeki kokteylini yudumlamadan önce bu şekilde parladı. Daha sonra ağzındaki kokteylin yarısını bardağına geri boşalttı ve aynı tonda devam etti.
"Bu alkolsüz kokteyle de bir türlü alışamayacağım. Hamile falan değilim diyorum sana, neden anlamıyorsun?"
Azra gözlerini bıkkınlıkla devirdi. Bu hareketi Berra'nın yakınmalarından hangisineydi kendisi de tam olarak bilemiyordu. Bu kız her zaman bu kadar bunaltıyor muydu? İlk söylediğini es geçti. Berra ikna olsun olmasın, bu hayatında yapıyor olduğu en doğru şey bile olabilirdi.
"Değilsen de birkaç ay içinde kalacaksın. Elinde bundan sonra içki görürsem kendine başka bir doktor ararsın." dedi tehlikeli bir tonda. Daha sonra aklına gelen fikirle hemen çantasına davrandı. İçinden ufak bir poşet çıkardı ve Berra'ya uzattı.
"Bu folik asiti de 1 sabah 1 akşam kullanıyorsun. Bitince söyle, yenisini yazacağım." dedi.
Aslında tüm bu doktorculuk oyunu o sabah başlamıştı. Yanlış anlamayın, Azra zaten uzun süredir hekimlik yapıyordu, bu durumun tarihi o sabahtan eskiydi. Ancak bunun Berra'yı ilgilendiren kısmı ise o sabah aldıkları bir haberle başlamıştı.
Azra öğle arasına çıkmak üzereyken bir telefon almıştı. Ve Berrra en yakın arkadaşı telefona cevap verir vermez çığlık atmaya başlamıştı. Azra telefonu kendisinden uzaklaştırmadan hemen önce Berra çığlıkların arasından "Burak tarihi almış, bir ay sonra evleniyorum!" demişti.
Ancak Berra o anın bir zaman makinasına en çok ihtiyaç duyacağı an olacağını bilmiyordu. Verdiği bu müjdeden bu kadar çabuk pişman olacağını kesinlikle tahmin edemezdi. En yakın arkdaşı, arkadaş gruplarının en kafası kırığı Azra Karakaya o sabah itibariyle gitmiş, yerine Ortadoğu ve Balkanların en obsesif Kadın Doğum doktoru gelmişti. Ve Berra daha hamile bile değildi.
Hatta evlilik haberini Burak ile kutlayıp, ilk korunmasız ilişkilerini yaşayacak kadar bile zamanları olmamıştı. Ancak Azra şimdiden en yakın arkadaşının aşı takvimine kadar ortaya dökmüş, kendisini müstakbel yeğeninin yolunda heba etmeye başlamıştı.
Bu Berra için daha şimdiden sıkıcıydı. Azra yerine başka bir doktor baksa acaba doğmamış çocuklarını yetim bırakır mıydı? Bu çatlak doktorun kendisini sinsice öldürme ihtimali neydi?
"Şu barda oturan lacivert gömlekli adam nasıl?" dedi Gülse ve onun sesi ile Berra ana döndü. Hala bardalardı, kendisi hala zerre eğlenemiyordu ve hala Azra için av aranıyordu.
"Olmaz, Berk dövmeye kalkarsa dayak falan yer bu. Benim Hipokrat yeminim var, zarar veremem kimseye." dedi Azra büyük bir ciddiyetle. Bir yandan da gözleri ile barı taramaya devam ediyordu. Özellikle damsız girilebilen bir bar seçmişlerdi oysa ki, bu adamların neden hepsi koluna kızları takıp gelmişti sanki?
Berra zerre haz almadığı kokteylini masaya vurdu. Azra'nın verdiği ilacı zoraki çantasına attı. Ayaklanmadan hemen önce "Ben kaçıyorum." dedi.
Gülse o akşamın en çok eğlenenlerinden biriydi. "Nereye, daha Azra'nın sırtını dövüp halvete yollayacaktık." dedi oldukça şen bir tonda.
"En yakın arkadaşım 1 aya evleniyor, ben nişanlımı aldatıyorum ve sen benimle hala dalga mı geçiyorsun?" diye sordu Azra Gülse'ye dönerek. "Şu an size dünyanın en kıyak arkadaş depresyonunu yaşatıyorum farkında mısınız? Ağlayıp çok kötü şarkılar dinleyerek size hayatı zehir edebilirdim." diye tamamladı cümlelerini kendisini savunurken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yüzyılın İntikamı (Tamamlandı)
General FictionMerhaba! Ben Azra, Azra Karakaya. Şu an ipek çarşaflar arasında, adını bile hatırlamadığım bir adamın koynunda sereserpe yatıyorum. Çıplağım ve biraz da terliyim. Az sonra dış kapımda bir anahtar dönecek, gelen kişi dosdoğru yatak odamın yolunu tuta...